Kelebekler Vadisi 350 metreye ulaşan sarp kayalıklarla çevrili sadece denizden ulaşımı olan bir yer. Kelebekler Vadisi’nde 80’den fazla kelebek türünün yanında özellikle Kaplan Kelebekleri yaşıyor. Adını da bu kelebeklerden almış. Dünya Mirasını Koruma Vakfı (World Heritage Foundation) tarafından koruma altına alınan Kelebekler Vadisi, Ölüdeniz, Kıdrak ve Kabak koylarından bir tanesi. Bu koylar barındırdığı sayısız endemik bitkiler sayesinde koruma altına alınan 100 dağdan biri olan Babadağ’ın eteklerinde bulunuyor ve biz bu muhteşem yere 60 metrelik şelalelerden inerek ulaşıcaz.
Beni instagram hesabımdan takip etmeyi unutmayın. Hikayeler ve öne çıkanlarda çok şey anlatıyorum 😉
İnstagram: Nerdesinbahar
Sarpdere Kuru Kanyonu Nerede?
Ölüdeniz’e çok yakın, sadece denizden ulaşımı olan Kelebekler Vadisi’ne senelerdir bir türlü gidememiştim. Defalarca Ölüdeniz’e gitmişimdir. Kelebekler Vadisi’nin önünden tekneyle bile geçtim ama bir türlü ayak basamadım. Demek böyle olacakmış gelişim. Cuma gecesi kanyon sporcusu arkadaşlarımla yola çıkıp, ertesi gün öğle saatlerinde Ölüdeniz’e ulaştığımızda bizi muhteşem bir hava ve manzara karşılıyor. O denizi ve manzarayı bırakıp kuru kanyon geçişi için yol alıyoruz.
İlk durağımız Kelebekler Vadisi’nin ardında ki kuru kanyon Sarpdere. Pek bilinen bir kanyon değil. Kanyona yaklaşma mesafesi 700-800 metre civarı, koordinatları 36.5083734, 29.1439035, Uzunyurt mahallesi diye geçiyor. Ölüdeniz’den geçtik, Faralya tarafına doğru yukarılara tırmandık ve buraya geldik. Hızlıca araçtan inip teknik malzemelerimizi giyiyoruz ve doğru kanyona yürüyüşe geçiyoruz. Bütün gece yol geldik. Çoğumuz uykusuz, yorgun 27 kişiyiz. Aramızda ilk defa kanyona girecekler var. Burası onlar için eğitim kanyonu olacak. Kanyondan vakitlice çıkıp kamp yapacağımız yeri bulmamız gerekiyor. Acelemiz bundan.
Kuru kanyon diye girdiğimiz kanyonun ilk başlangıcında su olması bizi endişelendiriyor. Neopren giymedik. Erdal hocamız isteyenin geri dönebileceğini söylüyor. Hepimiz devam etmeye karar veriyoruz. Su çok yüksek değil ama suya girmeden geçilemiyor. İlk başlardaki su birikintilerini erkek arkadaşların yardımıyla suya değmeden geçiyoruz ama son su birikintisinde ben kayadan kayıyorum, Metehan tutamıyor ve ben onun üstüne düşüyorum.
Belimize kadar sırılsıklam oluyoruz. Kaplumbağa gibi ters döndük, bir türlü kalkamıyoruz. Kahkahalarımız yeri göğü inletiyor. Eğer o suya düşmeseydik kupkuru çıkacakmışız kanyondan. Son su birikintisi oymuş çünkü. Sarpdere kanyonu’nda zaman zaman gördüğümüz manzaralar karşısında nefesimiz tutuluyor.
Bazı yerlerde gece gibi kararıyor. Hiç gün yüzü görmüyor. “Işıkları kim kapattı” diye şakalaşıyoruz. İlk defa kanyona girenlere iniş eğitimleri veriliyor. Biz önlerdeyiz. Islağız. Kanyonun içi soğuk. Hızlıca kanyondan çıkıyoruz. Kısa bir kanyon zaten. Kanyonun çıkış noktası Faralya köyüne giden asfalt yol.
Kelebekler Vadisi Seyir Terasları
Asfalt yolda bizi keçiler karşılıyor. Ben seyir terasının peşindeyim ancak kanyonun girişinde su olunca telefonlarımızı muhafazaya aldırmıştık. O arkadaş da hala kanyonda olunca çaresiz bekliyoruz. Erdal hocamın kanyondan çıktığını görür görmez seyir terasının yerini soruyorum ve telefonunu rica ediyorum. Sağolsun veriyor. Biz asfalt yoldan geriye doğru yürüyüşe geçiyoruz. Kısa bir süre sonrada bir noktaya ulaşıyoruz.
Bir dolu insan da bizim gibi o manzaranın ve fotoğrafını çekmenin peşinde. Herkes kendine bir kaya bulmuş, üstüne tünemiş. Selfie çekenler, cool instagram pozları verenler… Biz eksik kalır mıyız? Hemen biz de kendimize bir kaya buluyoruz. Yoldan aşağıya 5 metre inseniz zaten o kayalıklara ulaşabiliyorsunuz. Yoldan bile görebileceğiniz bir manzara aslında. İnstagramda paylaştığım bir fotoğraf sonrası onlarca mesaj alıyorum. Bu bölgede buraya benzer pek çok seyir terası mevcutmuş. Geçtiğimiz yıllarda kayıp düşen çok olmuş. Aman dikkat edin. Çok sivri kayalar var.
Benim yükseklik korkum hala gizli bir yerlerde beni beklediğinden, emekleyerek gidiyorum böyle yerlere. Muhteşem bir manzara olduğunu söyleyebilirim. Sadece denizden ulaşımı olan bu minicik vadi ve kelebekleri dünyaca ünlü ve ben onu seyrediyorum. Onlarca fotoğraf çekiyoruz. Sonra uzaklarda batan günün denize yansımasını seyrediyorum. Aşağılarda ki Kelebekler Vadisi’ne bakıyorum. Bekle beni güzel Vadi. Yarın sana su getiren şelalelerinden inerek gelicem diyorum içimden. Konuşuyoruz karşılıklı. Kimse duymuyor ama biz anlaşıyoruz. Torunlarıma anlatacağım eşsiz anılarıma birini daha katmak üzere buradayım.
Uzakta Faralya Köyü’nü görebiliyoruz. Oraya yürümemiz gerekiyor. Caminin orada buluşmak üzere sözleşmiştik. Bir arabanın hareket etmek üzere olduğunu görür görmez bizi alıp alamayacaklarını soruyorum. Yolumuz aynı. Cevap “evet” oluyor. Üç kafadar arka koltukta yerimizi alıp kısa yolculuğumuzda güle oynaya köye varıyoruz. Erdal hocamın telefonu bendeydi ya, adamcağız kamp yerini ayarlamış ama kimseyi arayamamış. Telefonundan ayrı kalmak kısa süreli bir felce uğratmış onu. Gözü falan seyiriyordu sanki.
Kelebekler Vadisi Manzaralı Kamp Alanımız
Aracı bulup kamp malzemelerimizi yüklenip Gül Pansiyon’un yanında ki yoldan aşağıya yürümeye başlıyoruz. Aracımız o yola inemiyor. En sondaki evin önünde kamp yapmayı planlıyoruz. Burası bir kamp alanı değil. Oradaki evin sahipleri bize çadırlarımızı açabileceğimiz yerleri gösteriyor. Kelebekler Vadisi manzarasına karşı uyuycaz bu gece. Biz çadırlarımızı kurarken bir taraftan ateş yakıyor arkadaşlar. Üstümdeki ıslak kıyafetlerden kurtulduğumda derin bir oh çekiyorum. Hava buz gibi oldu akşam. Malum mart ayındayız.
Nevalelerimizle ateşin başına geçip akşam yemeğine girişiyoruz. Adnan bize saç kavurma yapıyor. Biz onun asistanlarıyız. Eksik malzemelerimizi kamp yaptığımız yerdeki evin sahiplerinden istiyoruz. Sanırım istemediğimiz hiç bir şey kalmadı. Sizde orada kamp yapabilirsiniz. Daha önce kamp yapmaya gelenler izinsiz adamcağızın odunlarını yakmışlar. Siz öyle yapmayın. Biz kullandığımız herşeyin ve yaktığımız odunların ücretini ödedik.
Ekmeğinden kabına, kacağına, odununa kadar verdiler ve sadece 200 TL ödedik. 27 kişilik bu ücret. Atla deve değil yani. Bir kaç kişiden ne isteyecekler ki? Üstelik bu ücret onun bize söylediği değil. “Gönlünüzden ne koparsa” dediği. Telefon şarjı 2 TL powerbank 5 TL ve wc için 1 TL ücret yazmış. Hava biraz rüzgarlı ve serin ama kamp ateşimiz bizi ısıtıyor. Yiyip içip şarkılar söylüyoruz. Ne güzel oluyor böyle kamp akşamları. Siz daha hiç yaşamadınız mı böyle akşamlar? Ertesi gün geçmemiz bir kanyon var. Birçok kişi gidip yatıyor. Biz yıldızları seyrediyoruz.
Sabah, bütün gece durmayan rüzgar karşılıyor yine bizi. Akşamdan sabah 6 da kalkacağımız söylenmişti. Sabaha karşı titreyerek uyandım ama pek kimseden hareket gelmeyince kalkmıyorum. Saat 8’e doğru titreye titreye çadırdan çıkıp ateşin yanına gittiğimde Erdal hocanın sabah kalktığını, rüzgarı ve soğuyu görünce “kızlar donar bu soğukta” deyip bizi uyandırmadığını ve geri yattığını öğreniyorum. Allah razı olsun. Vijdan sahibi bir insan.
Kelebekler Kanyonu
Sallana sallana kahvaltımızı ediyoruz. Sonra hızlanıyoruz tabi. Neopren giy. Çadırı topla. Eşyaları yukarıda ki araca taşı. O eksik mi bu tamam mı? derken en sonunda kanyona doğru harekete geçiyoruz. Sanırım saat 11’i buldu. Kelebekler Kanyonu’nun girişi kamp yaptığımız yere çok yakın. Köyün içinden yani. Kelebekler Vadisi bir sonuç. Onun bir giriş gelişme bölümü var. İnsanların o güzellikleri görememesi ne kötü.
Kısa bir yürüyüşten sonra 60 metrelik şelalelerin başındayız. Üç tane böyle şelaleden inicez. Kimisi 60 kimisi 57 gibi. İlk önce ip açacak tecrübeliler gidiyor. Ardından tek tek biz. Şimdiye kadar geçtiğim kanyonlarda ardıma baktığımda yada kafamı kaldırdığımda bizden birilerini hep görürdüm. Burada öyle bir şey yok. İlk şelaleden inmeye başladıktan sonra kimseyi göremiyorsunuz. Tabi ki emniyetiniz alınıyor ama sizi göremiyorlar. Kendi başınasınız. Bu beni biraz ürkütmedi değil.
Yükseklik arttıkça ipin ağırlığı bir o kadar artıyor. Elimizle ipi gevşetip kendimizi aşağıya salmamız gerekiyor ama ip gelmiyor. Sağ elimizi kesinlikle bırakmamamız gerekirken, bıraksam da aşağıya kayamıyorum. Kilom yetmiyor. İpe asılmaktan insanın kolunda derman kalmıyor. Elinde bir torba bile taşıyamayan Bahar için böyle tabi. Kuvvetli olanlar hoplaya zıplaya iniyor. Ağaçlardan aşıyoruz, sularla oynuyoruz ve ilk durağa geliyoruz.
En fazla üç kişinin kalabileceği, devamlı suya maruz kaldığınız bir balkon burası. Oradan bir daha ipe giriyorsunuz. O şelalenin etrafı açık. Emniyetçileri görebiliyorum. Fotoğraf için beni iyice şelalenin ortasına geçiriyorlar. Murat herşeyi bırakmış, tek tek herkesin fotoğrafını çekiyor büyük bir sabırla. Ne kadar büyük bir fedakarlık. Ardıma baktığımda, bir şelalenin tam ortasından aşağılardaki Kelebekler Vadisi’ni görüyorum. Pek çok insan bakmıştır o manzaraya ama bizim bulunduğumuz noktadan kaç kişi bakmıştır? Muhteşem bir şey. Muhteşem bir deneyim.
Kelebekler Vadisi’ne Giden Patika Yol Nerede?
Şelaleler bittikten sonra bir patikaya çıkıp Kelebekler Vadisi’ne yürümemiz söylenmişti. İndiğim gibi o patika yolu bulmaya çalışıyorum ama ne mümkün. Kocaman kayalar, uzun zamandır orada olduğu belli olan iplerlere asıla asıla geçmeye çalışmalar. Yalnızım. Bir müddet sonra beklemeye karar veriyorum. Derenin üstüne bir ağaç eğilmiş. Sanki ben oturayım diye bir kısmını da koltuk gibi kıvırmış.
Gelen geçen olursa beni görmeden gitmesin diye tam da o noktada oturup bekliyorum. Yolu bulamadım yahu. En sonunda Erdal hocamın da olduğu bir grup geliyor. Onlar daha önce burayı defalarca geçtikleri için yolu biliyorlar. Kayaların dibine basamaklar çakılmış. İpler bağlanmış. Kelebekler Vadisi’ne gelenler son şelaleye kadar yürüyebilsin diye yapılmış. O demir basamaklar çok kayıyor. Hatta bir tanesinde havada asılı kaldım. Resmen ikiye ayrıldım. Çok dikkatli olun.
Bana göre şelaleden inmek daha kolaydı. Bir müddet bu kocaman kayaları aştıktan sonra patika yolu buluyoruz. Yemyeşil ağaçların arasından, çiçek böcek olmuş vadiden son sürat koşuyorum. Denize giricem, acelem var, telaşım büyük.
En Sonunda Kelebekler Vadisi’ndeyim
Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik. En sonunda Kelebekler Vadisine ayak bastık. Normalde sezonda iğne atsan yere düşmeyen Kelebekler Vadisi’nde bizden başka kimse yoktu. Burada bir işletme var. Orayı işleten adam nereden geldiğimizi anlayamadı. Denizden başka ulaşım yok ya buraya. Şelalelerden inip geldiğimizi öğrendiğinde de hayret etti. Sezonda çadırda kişi başı 90 liraymış burada konaklamak. Vay arkadaş dedirtti bana. Elektrik eskiden yoktu burada. Artık varmış.
Sahile iner inmez kendimi suya atıyorum. Kimsecikler yok. Hava muhteşem. Güneş sıcacık, ısıtıyor. Neopreni çıkartıyorum artık. Vadiye akan derede üstümüzden çıkanları yıkıyoruz. Kimimiz taş topluyor, kimimiz güneşleniyor, kimimiz yüzüyor. Erdal hocamsa yine çalışıyor. Tekne ayarlamaya çalışıyor. Buraya sadece tekneyle gelinebildiğinden, gidebilmemizin yolu bu. Köydeki muhtarlığın yanından Kelebekler Vadisi’ne inen bir yol varmış ama geçtiğimiz sene iki kişi düşüp ölmüş. Bir hayli tehlikeli yani. Şelalelerden inmek daha güvenli gibi. Ben alıp başımı gidiyorum kendimle başbaşa kalmaya.
Çoğumuz metrelerce ip taşıdığı için bizim o yolu tırmanmaya hiç niyetimiz yok. Çok keyifli kanyon geçişleri yaptık iki gün üstüste ve ödülümüz Kelebekler Vadisi’nde keyif yapmak. Hemde kimsesiz hallerinde. Sezonda çok kalabalık oluyormuş. Gelen gezi teknelerinin müziklerinden gürültü oluşuyormuş. Böyle güzel bir cenneti cehenneme çeviriyorlarmış anladığım. Bu haliyle hatırlamak istiyorum. Bu haline aşık oldum. Defalarca gelmeye çalışıp gelememiştim. Böyle olacakmış demek gelişim.
Kelebekler Vadisi Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından yasal korumaya alınmış. Sit alanı yani. 350 metreye ulaşan sarp kayalıklarla çevrili etrafı. Kolay ulaşılamıyor olması da Kelebekler Vadisi’ni koruma altına almış doğal yöntemlerle. Bu sayede dış dünyadan izole ve temiz kalabilmiş. Burada 80’den fazla kelebek yaşıyormuş ama en çok da kaplan kelebeği varmış ve Kelebekler Vadisi adını da buradan almış. Bu sefer kelebek göremedik ama burada yaşayan Kaplan Kelebeği’ni daha önce Rodos Adası’nda görmüştüm. Denildiği gibi sadece burada yaşayan bir tür değil yani.
Kelebekler Vadisi’nde Fiyatlar Nasıl?
Burada fiyatlar diğer yerlere göre pahalı ancak gönüllülük esasına dayalı olarak çalışarak da burada kalabilirsiniz. Tarla,bağ, bahçe işleri gibi işler bunlar. Kelebekler Vadisi bakir bir yer olmasının yanında bir işletme de mevcut. Bu işletme S.S. Anadolu Turizm Geliştirme Kooperatifi’ne bağlı. Rock barından dalış okuluna, snack barına kadar pek çok eğlenceye katılabilirsiniz. Bu aktivitelerden de anlaşılacağı üzere genelde gençliğin uğrak yeri. Aileler de gelebilsin diye 0-12 yaş çocuktan ücret almıyorlar. 13-15 yaş ise yüzde 50 indirimli. Aydan aya fiyatları değişiyor. 2019 itibariyle fiyatlar aşağıda ki tablodaki gibi. Mart 15’te sezon açıldı.
Aylar | Büyük Bungalovlar | Bungalovlar | Konforlu Çadırlar | Çadırlar |
---|---|---|---|---|
Ocak – Şubat | 180 TL | 150 TL | 135 TL | 120 TL |
Mart – Nisan – Mayıs | 195 TL | 165 TL | 135 TL | 120 TL |
Haziran – Temmuz – Ağustos – Eylül | 225 TL | 180 TL | 165 TL | 150 TL |
Ekim – Kasım – Aralık | 195 TL | 150 TL | 150 TL | 135 TL |
Kelebekler Vadisi’ne Nasıl Geleceksiniz?
Bizim geliş yöntemimiz çok extrem olduğu için size normal insan geliş yollarını da anlatmalıyım. Önce Fethiye’ye gelmeniz gerekiyor. Pek çok şehirden Fethiye’ye otobüs var. Uçakla ise En yakın yer Dalaman. Fethiye’ye 55 km uzaklıkta. Fethiye’ye geldikten sonra Ölüdeniz’e gelen dolmuşlara binmelisiniz. Ölüdeniz’e geldikten sonra da Kelebekler Vadisi’ne giden teknelere binmeniz gerekiyor. Ondan ona aktarıp duracaksınız yani.
Kelebekler Vadisi Tekne Saatleri:
Kelebekler Vadisi – Ölüdeniz 9:30 – 13:00 – 17:00
Ölüdeniz – Kelebekler Vadisi 11:00 – 14:00 – 18:00
Gidiş – Dönüş bileti kişi başı 30 TL tutuyor. Kalabalık grup olunca 20 TL’ye indi bu ücret. Eğer tekne saatleri dışında gitmek isterseniz Kelebekler Vadisi’ni arayıp özel bot isteyebiliyormuşsunuz ama bunun ücreti hakkında bilgim yok. Şu şekilde bir de uyarı var: Bilet teknede satılır. Ölüdeniz’de bilet satan hanutçulardan bilet almayın. Hanutçulardan aldığınız bilet geçersiz olabilir.
Kaputaş Plajı’nın ardındaki dağlardan sonra Kelebekler Vadisi’nin ardında ki dağları da gördüm. Hayallerim gerçek oldu. Bir ben miyim sadece görünen popüler yüzün dışında ki halini merak eden? Artık herşey o kadar keşfedildi ki Kaputaş’a şubatta, Kelebekler Vadisi’ne martta gidince insansız yakalayabiliyoruz. Kimsesiz Kelebekler Vadisi’nin tadını çıkarabiliyoruz. Güneş öyle sıcak, deniz öyle güzel ki. Hiç dönesim gelmedi. Zamanı durdurup orada öylece kalmak istedim.
İki güne bir kuru kanyon, bir sulu kanyon şelaleler, bir kamp, bir deniz sefası ve bir tekne turu sığdırmayı başarıyoruz. Şarkılar türküler söyleye söyleye, güle oynaya sıradışı işlerin adamları olarak evimize döndüğümüzde mutluyuz, huzurluyuz.
2011’de tam zamanlı işinden istifa edip tutkusu olan seyahat etmeyi iş haline getirdi. 2017 yılından beri Hürriyet Seyahat’te gezgin yazar, 2018’den beri de blogunda yazılar yazıyor. Blog ilk etapta gazetedeki yazılarının arşivi olarak düşünüldü ancak daha sonra istediği gibi özgür yazmanın tadına vardı. Gezdiği yerler kadar yollarda tanıştığı, dokunduğu hayatlarında hikayesini yazıyor. Belki bir gün bir hikayenin kahramanı da siz olursunuz kim bilir?