Hakkari Güvenli mi?, Hakkari’de Görülecek Yerler

Hakkari Güvenli mi?, Hakkari’de Görülecek Yerler

Reklamlar

Loading

Hakkari ülkemizin en doğusunda yer alan, adı hep terör olaylarıyla anılmış çilekeş bir ilimiz. Etrafı sarp dağlarla çevrili Hakkari sıkı güvenlik kuralları sebebiyle el değmemiş bir doğaya sahip. Bir kaç yıldır da benim gündemimde. İran dönüşü sadece Yüksekova’dan geçerken görebildiğim o müthiş dağlar bana “gel” demiş ama ben bir türlü gidememişim. Hep bir engel çıkmış. İyiki de engel çıkmış. Hakkari diğer şehirler gibi kalkıp gideyim, navigasyona yazayım, dilediğim yere gideyim bir yer değilmiş. Şimdiye kadar pek çok ülke ve keşfedilmemiş yere gittim ama Hakkari kadar zorlayan, ümidimi kıran, çaresiz bırakan bir yer olmadı. Bu yazdıklarım gözünüzü korkutmasın. Allem edip kallem edip bir kaç çözüm buldum ve görmek istediğim her yer olmasa da görebildim. Bu yazıda Hakkari görülecek yerler ve Hakkari gezilecek yerler nereler bunları bulacaksınız. Hakkari’de umdum ne buldum? yazımı hadi başlasın.

Beni sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın 😉 İnstagram: nerdesinbahar

İlk önce yazıyı sonuna kadar okumayacaklar için başa en önemli bilgiyi tutturayım. Hakkari’ye kendi aracıyla gidecekler; normal binek arabalarla sadece ana yollarda dolaşabiliyorsunuz. Gitmek istediğiniz yasaklı köy yollarında bu araçlar sınıfta kalıyor. Aynı gün içinde iki kez aynı lastiği yardım. Yenisini almak zorunda kaldım. Hakkari dağlarının taşları bıçak gibi kesiyor ve tamir olmuyor. Rehberimiz Hacı Tansu’nun “bisküvit gibi arabayla Hakkari’ye gelmişsin” sözü tam olarak konuyu özetliyor aslında. Dışarıdan gelen herkes o lastiği patlatıyor. Daha sonra karşılaştığım kişilerde patlatmıştı. Yerel halk deli gibi araç kullanıyor. Biz yavaş gidiyoruz ama onlara birşey olmuyor. 

Hakkari İl Sınırı

Hakkari’de görülecek yerleri şöyle sıralayacak olursak;

  • Meydan Medresesi, Hakkari merkez
  • Kilim Müzesi, Hakkari merkez
  • Taş evler, Taş evler
  • Cennet Cehennem Vadisi (İzin gerekiyor?
  • Mergan Buzulu ( İzin gerekiyor)
  • Kaval Vadisi, Sineber Şelalesi ya da Kaval Şelalesi 
  • Sat gölleri ve kaya resimleri (İzin almak gerekiyor. Genelde verilmiyor. İçimde uhde kaldı. Biri bana izin çıkarsın), Yüksekova
  • Koç Heykeli, Gagevran Köyü, Yüksekova
  • Dev Evleri (Dirheler), Tirşin Yaylası, Yüksekova
  • Urartu Mezarlığı, Akkuş Köyü
  • Kelat Sarayı, Bağlar, Şemdinli
  • Kayme Sarayı, Bağlar, Şemdinli
  • Taş Köprü, Şemdinli
  • Koçani Kilisesi, Konak
  • Berçelan Yaylası, Seyithan ve Lis Gölü (İzin almak gerekiyor) 

    Sineber Şelalesi

Hakkari Güvenli mi? 

Hakkari güvenli mi? İlk bu soruya cevap vererek başlayalım. Kiminle konuşsam Hakkari’ye gece gitmek konusunda bizi uyardı ama bizim gidişimiz geceye kaldı. Hakkari merkeze vardığımızda gece 1,5 olmuştu. Yolda herhangi bir sorunla karşılaşmadık. Hatta bol bol araçtan inip tabelalarla fotoğraf çektik. İnsan ömründe kaç kez arabasıyla Hakkari’ye giderki? Bence tek sorun yoldaki taşlar ve o taşların lastiği patlatma sıkıntısı olabilirmiş. Onu da bilmediğim için basa basa gitmişim.

Hakkari

Yolda birkaç yerde kontrol noktasından geçiyorsunuz. Uyarılardan da görebileceğiniz gibi farlarınızı söndürün. Dörtlüleri yakıp yavaşça jandarmanın önüne gidip en sevimli halinizle “iyi akşamlar” deyin. O coğrafyada, bir aracın içinde, o saatte iki kadını gören zaten bir afallıyor. “Niye geldiniz? nerelisiniz?” “gezmeye geldik!!!” sohbetleri yapılırken kimlik kontrolleriniz yapılıyor ve selametle uğurlanıyorsunuz. Sonuç olarak gözünüz yoldaki taşlarda olmak kaydı ile dilediğiniz saatte Hakkari’ye gidebilirsiniz. 

4 gün Hakkari’de kaldık. Aslında 7 gün ayırmıştık ama gitmek istediğimiz yerlere gidemeyince, gidebildiğimiz yerler çamur aktığı için erken ayrıldık. Bu 4 günde pek çok yere gittik. Güvenlikle ilgili hiç bir sıkıntı yaşamadık. Hakkari merkez güvenli mi? derseniz, merkezde çevresi de hiç bir sıkıntı yok derim. Eski günleri bolca anlatacaklar size. Çok zor zamanlardan geçildi. Hepimiz uzaktan da olsa biliyoruz ama artık o günler çok şükür geride kaldı. 

Hakkari Nasıl Bir Şehir?

Gecenin bir yarısı Canım Hakkari’me Hoş Geldiniz yazısı bizi karşılıyor. Ardından bir kimlik kontrolü daha. Sonra bir köprüden geçiyoruz. Sanıyorum ki hemen iki adım sonra şehir orada. Nerdeee… Dön babam dön, tırman babam tırman… Hala dağların arasındayız. Depin virajlarıymış adı. Bir de yol yapım çalışması var iyi mi? Bir müddet sonra uzakta şehrin ışıkları gözüküyor. Yani demem o ki Hakkari tepelerde bir yerde ama yine dağların arasında. Yukarılardan bakınca düz gibi gözükse de tamamen yokuş neredeyse.

“Seni yeneceğim Hakkari” naralarını atacağınız tepe, Hakkari

Hakkari tarihi yaklaşık 1700 yıl öncelerine dayanıyor ama bazı kaynaklarda 10yy’la kadar gidebiliyor. Daha öncesi bilinmiyor. Şehir merkezinde yok ama ilçelerinde bolca tarihi esere rastlanıyor. Bu tarihi eserlere girmek için herhangi bir müze karta ihtiyacınız yok. Hakkari tarihi eserlerini, yaylalarını, buzulları gezmek için en az 4-5 güne ihtiyacınız var. Yine de bitmez ya neyse….

Ülkenin en doğusu ve en uzak noktasında olmak insana garip bir başardım hissi veriyor. Evimden çıkıp direkt gelsem 1 günde gelebilirdim ama ben 12 şehir gezerek 6 günde gelmişim ve beni burada neler bekliyor çok merak içerisindeyim. Yaşadığı sıkıntılı günlerden sebep el değmemiş bir coğrafyası var ve ben o coğrafyaya karışmak için çok sabırsızım artık.

Hakkari

Çukurca

İlk günümüz de Çukurca’ya gidiyoruz. Hakkari’nin meşhur yokuşlarından inip, köprüden geçip jandarma noktasından sağa dönüyorsunuz. Tabelası var zaten. Sanırım Çukurca yolu hayatımda geçtiğim en güzel yollardan birisiydi. Yüksek yüksek sarp dağlar, yanımızdan akan Zap suyu, yakıcı bir güneş ve sanki bir kanyonu arabayla geçiyormuşum hissi. Anlatılmaz yaşanır. Çukurca küçük bir yer. Bir kaç dükkan, sıra sıra evler. Görmemiz gereken yer Tarihi taş evlermiş. Çukurca merkeze geldiğiniz yolu devam ettiğinizde Çukurca hatıra fotoğrafı çektireceğiniz yerin arkasında. Arabanızla küçük merkezine girdiğinizde etrafımızı gençler sarıyor ve hemen kendimize bir rehber buluveriyoruz.

Çukurca, Hakkari

Bizi taş evlere götürüyor. Tarihi taş evlerin bir kısmı restore edilmiş. Ben restore edilmiş denilince doğru düzgün bir yolu var sandım ama bildiğin dağa taşa tırmanıyoruz. Tarihi evler gençlerin takıldığı mekanlara dönüşmüş. Çok da mantıklı aslında. Nereye gitsin bu çocuklar, gençler? Genç rehberimiz  ayağımızdaki sandaletlerle o evlerin üstündeki dağa tırmandırıyor. Arka tarafında merdivenli daha kolay bir yolu varmış. Orayı da deneyebilirsiniz. Ağanızda da bir spor ayakkabı olması sizin hayrınıza. Arabadaki iki bot ve spor ayakkabı ağladı kesin ardımızdan. Ayağımıza dikenler bata bata çıkıyoruz.

Kocaman dut ağaçları, Çukurca Hakkari

Çukurca’nın köylerini geziyoruz sonra. Pirinç yetiştirildiğini görüp şaşırıyoruz. Hayatımda gördüğüm en kocaman dut ağaçlarını da burada görüyorum. 4 kişi saramaz kollarıyla. Öyle kocaman. Hayatımda yediğim en lezzetli böğürtlenleri de burada yiyorum. Her biri başka tatda. Çukurca’nın hemen aşağısındaki köyü gezip, tarlalar arasında fink atıp, dağını taşını yiyip, gördüğümüz her suyu içip, yetmeyip ayağımız bacağımızla o sulara girip, en son da türbesini ziyaret ettikten sonra gençleri merkeze geri bırakıyoruz. Aklımızda yöresel yemekler var. 

Çukurca’nın girişinde yöresel yemek yiyebileceğiniz Zap Sofrası’nın ahçısı Pazar günü izinliymiş. Aklınızda olsun. Hevesimiz kursağımızda kalıyor. Az ötede bir sürü kebapçı var ama amaç karın doyurmak değildiki… Kebapçıdaki lahmacun çok lezzetli. 2 lahmacun 2 ayran 14 TL. Şaka gibi.

Çukurca zirve, Hakkari

Hakkari’de Özel İzinler Nasıl Alınıyor?

Buzul görmek için taa İzlanda’lara gitmiş ama ülkemdekini görmemişim. Nasıl olabilir bu? Bu gitmeye çalıştığınız yerlere elinizi kolunuzu sallaya sallaya girmeniz imkansız. Özel izinler alarak ve yerel rehber kullanarak gidebiliyorsunuz. İzinler valilikten alınıyor. Buzullara giden yolun başında bekleyen jandarmadan da izin almak zorundasınız. Valilik izni almış olmanız gitmek istediğiniz yere gidebileceğiniz anlamına gelmiyor. “Burası Kapadokya mı hanımefendi? Valilik izni beni ilgilendirmez. Burası benim bölgem” deyip girişine izin verilmeyen birisi ile tanıştım. Çok acıklı bir durum aslında.

Çukurca yolu, Hakkari

Piknik kelimesi Hakkari için şifre gibi birşey. Bir anahtar. Eğer izinleri alamamışsanız, hiç bir yere gidemiyorsanız, yerel bir rehber bulup jandarma kontrolüne geldiğinizde “nereye gidiyorsunuz?” diye sorulduğunda” pikniğe gidiyoruz” deyin. Bana verilen bilgi bu şekildeydi. Yerel rehber şart. Yerel rehber ücretleri 500 TL. Dönerken Keban’da iki adama rastladım. Sat Gölleri‘ne gidip gitmediğimizi sordular. “İzin alamadık” dedim. Adamlar gitmiş. Eski milletvekiliymiş. Valilikten izin almışlar. Yanlarına bir korucu vermişler bir de. Biz eski meski bişi olmadığımız için bize izin verilmemiş.

Bir ay önce Sat Gölleri’nde festival düzenlenip kamp yapılabiliyor ama biz gidelim deyince olmuyor. Onlar iki gün rehber ayarlamış. Günlük 350 TL ödemiş. Normalde günlük rehber ücreti 500 TL. Bu bilgiler aklınızda bulunsun. Bu arada “o kaya resimlerini gördünüz mü?” diye sordum heyecanla ama “ne resmi? ne kayası?” diye bir cevap aldım. Gidip gölde yüzüp gelmişler. “Allahım sen imkanı ve parayı kimselere veriyorsun” dedim içimden. Sen bana bir ver ve seyret sonra bak neler oluyor. Bu yazıyı okuyan yetkisi yeten kişi, eğer şuan okuyorsan beni Sat Gölleri’ne gönder. LÜTFEN 🙂

Cennet Cehennem Vadisi’ne giden yol oldukça bozuk

Çıkan Her Engeli Aşan Super Mariolar

Güne  birinci lastik patlamasıyla başlıyoruz ama yılmıyoruz. Lastiğin patladığını farkettiğim yer yıkamacının önü olunca hemen lastiği şişir. Hoop geldiğin yola geri dön ya da döneme. Meşhur Hakkari Depin yokuşunda kalıyorum. Hacı Tansu Hocam lastikçi bulmaya gidiyor. Ekrem abiyle ilk  karşılaşmamız böyle oluyor. Lastik tamir olmuyor ve yenisini almak zorunda kalıyoruz.

İlyas önde biz arkada yürüyelim arkadaşlar, Cennet Vadisi Hakkari

Vazgeçtik mi buzullardan? Tabiki hayır. Lastik değişir değişmez yine yollara düşüyoruz. Köye arabayı bırakıp rehberimizin aracına geçiyoruz. Yollar bir hayli bozuk. Bir ara verdiğimiz fotoğraf molasında rehberimiz İlyas’a minübüsü kullanıp kullanamayacağımı soruyorum. Cevap olumlu ama bir sorun var. Vites arızalı. Ben debriyaja basıyorum o vitesi değiştiriyor. Tangır tangır yollardan, derme çatma köprülerden geçerek araçla ulaşabileceğimiz son noktaya geliyoruz. Geri kalan yolu yürümemiz gerekecek. 

Ayağınızda iyi bir bot olmalı. Su ve atıştırmalıklarımızı da alıyoruz. Yola çıktığımızdan beri peşimizi bırakmayan kara bulutlar her an yağmuru tepemize indirebilir. Bu sebeple yağmurluk da şart. Baton kullanıyorsanız yanınızda götürün. Bir ağaç dalı bulma ümidi sıfır. Yanınıza mutlaka su alın. Buzullara varıncaya kadar bir dere size eşlik ediyor. Biz gittiğimizde yağmurdan dolayı çamur akıyordu. İçtik buzul suyu diye ama siz yine de içmeyin. Daha sonra midemizden rahatsızlandık. Sebebi o su muydu? şunu yedik ondan mı oldu? düşündük durduk.

Direksiyonu yine ele geçirdim. İçimdeki kamyon şoförünü durduramıyorum, Cilo Dağları

Cennet Cehennem Vadisi ve Buzullar, Hakkari

Muhteşem manzaralar eşliğinde 4 saate yakın yürüyoruz. Fotoğraf molaları olmasa daha kısa sürerdi kesin. İlyas bizden beterlerini de görmüş Allahtan. Anlayışlı. Öyle muhteşem bir coğrafyadayızki nasıl çekmezsin fotoğraf? En sonunda buzullar ve şelale uzaktan gözüküyor. Ayaklarımız acayip kayıyor ve hava da buz gibi oluyor bir anda. Zaten 3bin metrenin üstündeyiz. Yüksek irtifa mide bulantısı ve baş ağrısı yapmaya başlamış. Buz gibi hava, buzun üstünde durmaya çalışma, Cilo Dağları’nın arasından bir buzulun içinden akan şelale insana başka bir dünyadayım galiba dedirtiyor. Öyle muhteşem. Buzulda oluşan kocaman bir çatlak yüzünden artık şelalenin yanına kadar gidilemiyor. 20 bin yıllık buzullar eriyor. Buzulların arasında açılmış kuyular var. İnsan içine düşse başında iki elham okuyup gitmekten başka çaren yok. Asla çıkaramazsın. Yardım çağırmaya kalksan ne telefon çekiyor. Ne başka bir şey. Zaten hipotermiden çok fazla yaşamaz insan.

Mergan Buzulu’na doğru, Hakkari

Mergan Buzulu, Hakkari

Hiç bir fotoğraf karesi ya da çekilen video o anki gözümün gördüğü manzarayı size anlatamaz. Orada olup yaşamalısınız. Televizyondan duyduğumuz şu meşhur çatışmaların yaşandığı Cilo Dağı tepemizde. Masmavi olması gereken buzul gölü çamur renginde. “Bu sıcakta Ağustos’ta doğuya mı gidilir? Ölücez sıcaktan” derken yağmur, rüzgar, çamur, sel peşimizi hiç bırakmadı çok şükür. Buzulun içinden kocaman bir şelale akıyor ve buzulun arkasından kayboluyor yine. Buzulu eriten de bu olmalı. Bu şelalenin adı Avaspi Şelalesi bir diğer adıyla Gelezo Şelalesi, Vadinin adı da Avaspi Vadisi. Cilo buzullarının diğer adı da Mergan Buzulu. Buzullar’ın  bulunduğu yer Mergan Yaylası Spihane Vadisi. Mergan Buzulu ve Buzul Gölü 3250 metrede bulunuyor. Gideceğimiz yer burası. Genel bilinen adıyla Cennet Cehennem Vadisi. Cennet, yürüyüşe ilk başlanan yer. Bahar aylarında çiçek bahçesine dönüyormuş. O sebepten adı böyle. Buzulların olduğu yer soğuk ve dağların gölgesinde olduğu için Cehennem olarak adlandırılmış.

Buzul Gölü yağmurdan çamur

Hava kararmadan dönmemiz gerekiyor. İlyas bize bir şelalede çay demlemekten bahsediyor ve çayı ne kadar çok sevdiğinden. Dönüş yolunda fotoğraf çekmediğimiz için daha çabuk varıyoruz araca ve doğru şelaleye. İlyas’a şelalenin adını soruyorum. “Yok” diyor. Gülüyor. O kadar çok ki sağda solda böyle şelale. İsim bile koymamışlar artık. Odun ateşindeki çayımız demleniyor ve biz yanımızda ne varsa çıkarıp yiyoruz. Hiç bir şeyde yok o anki tad. Aaa tabiki yağmur başlıyor ve biz hızlıca toparlanıp araca geçiyoruz. İlyas bize öyle güzel müzikler çalıyorki, o müzikler eşliğinde o dağları seyretmek bir belgeselin içinde yaşamak gibi. Hasretin dağlarına yolculuk böyle bir finali haketmişti.

Buzul görmüş masum şehirliler… Oynamasa mıydık???

Köye vardığımızda çoktan hava kararmış, herkes bizi merak etmiş ama telefon çekmediği için ulaşamamış endişe içindeydi. Korkacak birşey yok. Her şey çok güvenli. İlyas’ın üç annesi var. Gençler, gelinler, çocuklar ile ailenin bir kısmı bile o kadar çok kalabalıktıki… Müthiş bir kucaklama, müthiş bir misafirperverlik ve tabiki yine çay içmeden bırakılmama. Asla unutulmayacaklar. Umarım bir gün tekrar gidebilirim. Kalmamız içinde çok ısrar ettiler ama biz yarınki program için gitmeliydik. Keşke kalsaymışız.

Hakkari Lastikçi Ekrem abi

Hakkari’ye 10 km kala arabadan gelen sesle anlıyorumki yine lastik patladı. Ben sağ taraf komple gitti sandım. Çıkan sesten dikenli tel üstünden geçtiğimi düşündüm ama sonradan anladıkki yolda taş varmış ve ben görmemişim. Yoldaki taşlara dikkat!!! Başka yerde olsa ufalanır gider. Buradakiler bıçak gibi kesiyor. Sonra başlıyor macera. Önce Hakkari’de bir arkadaşı arıyorum. O lastikçi bulup gönderecek. O sırada yoldan geçen birileri duruyor ve lastiği çıkarmayı deniyor. Ben gelen telefona Hakkari’ye 10 km kala tabelanın oradayız diyorum. Bir de Çukurca yazıyor tabelada. Onu da okuyorum. Dilim tutulsaymış da söylemeseymişim.

İsimsiz şelalelerden biri

Yoldan geçen adam lastiği değiştirmeye çalışırken bijon anahtarını kırıyor. Lastikçi bir türlü gelmiyor. Ben artık hayretler içinde “yahu bir yıldırım aynı gün aynı yere düşer mi? Daha sabah aldık bu lastiği” diye dövünüyorum. Patlayan aynı lastik çünkü. Bijon anahtarını kıran arkadaş aynı lastiği patlattığımı en az onuncu sefer anlattığımda kavrıyor ve o da hayret ediyor. O sırada lastikçiyi gönderen arkadaş yine arıyor. Gevrek gevrek gülüp bilmediğin yollara girersenli cümlelere başladığı an sanırım o kalan son damlayı da taşırıyor bende. “Oğlum asfalt yolda oldu diye haykırışlarım” Hakkari’de gecenin bir yarısı zifiri karanlıkta dağlarda çın çın çınlıyor. Lastikçi yine gelmiyor.

Nerede Bu Lastikçi?

En sonunda anlıyoruz ki telefondaki arkadaş lastikçiyi Çukurca’ya göndermiş. Biz Van Hakkari tarafındayız. O Şırnak tarafına gitmiş. Gele gele de sabahki lastikçim canım ciğerim Ekrem abimiz iniyor arabadan. Ben dönerken “yahu şu adamın telefonunu alayımda yazıya yazayım. Hakkari’de en gerekli şey lastikçi telefonu” diye düşünüp evrene göndermişim dilekleri sanırım. O “kızlar bugün başıma bela oldunuz” deyip gülerek iniyor arabadan. Şuan bu satırları yazarken yaşadıklarıma gülmeden yazamıyorum ama yaşarken hiç komik değildi. Sizin hiç gecenin bir yarısı Hakkari yolunda lastiğiniz patladı mı? ve o karanlıkta saatlerce birilerini beklediniz mi? Umarım beklemezsiniz. Sabah patlayan lastiğe “aman iyiki şimdi patladı. Ya köy yollarında patlasaydı” diye teselli etmiştik kendimizi ama gece patlayan lastiğe bir kılıf uyduramadık hala. O lastik niye patladı ya?

Kara yazgım, kör talihim, Hakkari

Bir de Hakkari’de bir iş yapmayı düşünürseniz lastikçi açın. Banko iş. Köşe dönmek garantili.  Eğer Hakkari’ye gidiyorsanız mutlaka lastikçi telefonu yanınızda olsun. Ekrem abi Hakkari Lastikçi: 0533 302 41 55 Sanırım en sık gördüğümüz insan Ekrem abi, onun karşısındaki lastik satan çocuk, Ekrem abinin sırasında lastik değişirken her gün bize çay ısmarlayan mobilyacı oldu. Değme kafelerden daha popüler mekanımızdı. Gecenin bir yarısı otelimize döndüğümüzde artık herşeyden vazgeçmiş durumdaydım.

Sabah kalktığımızda tabiki ilk iş maaşa bağladığımız milli lastikçimiz ve Hacı Tansu Hocam’la buluşma. Sonrasında hocamın arabasıyla gidiyoruz bu sefer. Ne olur ne olmaz. Hocam arabada bombayı patlatıyor. Diyor ki; “Anadolu Ajansı muhabiri ve DHA muhabiri de bizimle olacak. Sineber Şelalesi’nden iniş yapacağız ve bunu kayıt altına alacaklar”. Bizim için büyük süpriz oluyor.

Buzullara giden yol müthiş manzaralar sunuyor

Kaval Vadisi, Sineber Şelalesi

Kaval Vadisi’ne bir kaç farklı gidiş varmış. Sabah giderken Çukurca tarafına doğru gidiyoruz. Sonra Durankaya Geçitli tabelasından giriyoruz. Sonrada Geçitli tabelalarını takip ediyoruz. Buralarda navigasyona yaz git diye birşey yok. Daha önce de yazmıştım. Akşam yine yağmur deli gibi yağdığı için başka bir yoldan döndüğümüzde anladımki bir sürü gidiş yolu var. Yine yollar ve manzaralar muhteşem. Bu seferde Kato Dağı manzaralı yolumuz. Şu haberlerde bolca adını duyduğumuz Kato Dağı ne kadar heybetli ve ne kadar masum duruyor.

Sineber Şelalesi çamur banyosu

Sineber Şelalesi‘ne varmadan önce yine toprak yollara giriyoruz. O toprak yolun olduğu yerde küçük bir kanyonda var. O an görüyoruzki su çamur akıyor. Hem de ne çamur. Baya muhallebi kıvamında. Onlar “Ay biz nasıl çekim yapıcaz şimdi?” diye düşünürken, ben “o kadar yol gelmişim. Yine çamurlu haline denk geldim üzüntüsü” içindeyim. Off ya. 21 gün boyunca bu yağmur, bu çamur akan nehirler peşimizi bırakmadı. Bu nasıl doğu turu? Bu nasıl Ağustos?

Arabayla Sineber Şelalesi’nin çok yakınına kadar gidilebiliyor. Arabayı toprak yolda ağaç altına aldıktan sonra yürüyerek bayırdan aşağıya inmemiz gerekiyor. Bunun için ayağımıza botlarımızı giyiyoruz. Terlik gibi birşey olmaz. Aklınızda olsun. 10 dakika aşağıya inen patikayı takip ediyoruz. Toprak yol dik yerlerde kayıyor. Suyun yanına indiğimizde muhallebi kıvamındaki dere karşılıyor bizi ama şelale yan taraftan dereye aktığı için pırıl pırıl akıyor. Basından arkadaşlar bu çamurlu suda çekim yapamayacaklarından, ekipmanları karşıya geçiremeyeceklerinden bahsediyor. “Ben bir girip kontrol edeyim mi hocam?” dediğim an Hacı Tansu Hocam’ın yüz ifadesini hayatım boyunca unutmam. O suya girmeme hayret etti sanırım ama herşeyi başlatan da o oluyor.

Ben giyinip suya giriyorum. Zipline kurup kameraları suyun karşısına taşıma teklifim sonuç veriyor. Hepimiz çamurlu sularda yüzmeye başlıyoruz. Olsun. O da şifa. Hayat ne getirdiyse onunla mutlu olmayı öğreneli çok oldu. Bende isterdim pırıl pırıl sularda yüzeyim ama mümkün değil işte. Yan taraftan şelalenin tepesine tırmanıyoruz. Aman Allahım. Orada şelaleler ve pırıl pırıl bir göl var. Az önce ne demiştim ben. Al işte yukarıda var o pırıl pırıl sular. Yüzüyoruz hemen tabii. Sonra hocam şelaleye istasyonu kuruyor. Ekipmanlar tam yapacağımız kanyoning sporuna uygun değil ama idare edicez artık bugün. Kendi malzemelerim yanımda yok. Ah bilseydim getirmez miydim???

Şelale inişlerimiz Ana Habere Konu Oluyor

Yaklaşık 60 metrelik şelaleden iniyorum. Aşağısı çamur yine. Sonra küçük şelaleden de inişler gerçekleştiriyoruz. İnsan nasıl mutlu olmazki? En son bir daha yüksek şelaleden inelim diye düşünüp istasyonu oraya alırken birden sular yükseliyor. Kendimizi nasıl karşıya attık bilmiyorum. Gerçekten tehlikeli olmaya başlıyor ortam. Sonrası röportajlar, toparlanma ve meşhur piknik. 

Yapılan çekimler Kanal D ve CNNTÜRK ana haber ekranlarında ve ulusal basında yerini alıyor. Terörden temizlenen Kaval Şelalesi Kanyoning sporcularını ağırladı manşetleri Hakkari’ye gelişimizin bir sebebi olduğunu ilan ediyor.

Ana haberlere konuk olduk

Sineber Şelalesi’ni anlatmam gerekirse gerçekten eşi benzeri yok. Bir gün pırıl pırıl sularında yüzmek için yine gelicem. Ahdım olsun Hakkari’ye dönüşüm muhteşem olacak.

Hakkari Merkezde Ne Yapılır?

Hakkari merkezde görülecek tek yer eski Meydan Medresesi. Onun haricinde gezilecek müze Kilim Müzesi. Girişi ücretisz ve haftanın her günü açık. Hakkari merkezde ancak kafe kafe, bir iki otantik mağaza gezersiniz. Yöresel yemek yiyebileceğiniz birkaç restoran bulabilirsiniz. Bunun içinde çok geçe kalmayın. Erken bitiyor. Tam merkezinin olduğu yer düz. Geri kalan yerler hep yokuş.

Kaval Şelalesi’nde Canyoning

Hakkari’de Ne Meşhur?

Hakkari’de ne meşhur derseniz o da düğünleri olsa gerek. Bir türlü gitmeyi başaramadığımız düğünler. Gündüzleri hep dağda bayırda olduğumuz için, gece de hep geç döndüğümüz için asla bir düğün yakalayamadık. Biz akşam sanıyorduk düğünleri ama o iş öyle olmuyormuş. Sabah bir başlıyormuş, gece yarıları bitiyormuş. Kahvaltı ettiğimiz yerde yan masada konuşuyorlardı “altına gelin takmışlar” diye. Altın Hakkari düğünlerinde önemli bir detaymış ama göremedik.

Muhteşem doğası ve dağları da meşhur. Şelaleleri, buzulları, buzul gölleri, yemekleri, kahvaltıları, Zap suyu meşhur. Aynı zamanda balı ve tahinide meşhurmuş. Alabildik mi? Hayır. Zaman olmadı.

Hakkari’de Ne Yenir?

Diğer Hakkari’de meşhur şey kahvaltısıdır bence. Arkadaşım Mecit bizi Hakkari Evi’ne götürdü. Bir kahvaltı geldi aman Allahım. Hem bu kadar çeşit nasıl olur? hem bu kadar daha önce hiç bilmediğim şey nasıl olur? Ortam da çok güzeldi kahvaltı da. Yumurtanın içine bir ot koymuşlar. Nasıl farklı ve güzel lezzet. Adı siyabo. Ayrıca kavut ve murtea da yemelisiniz. Gerçekten nefisti. Denemeniz gerek.

Hakkari kahvaltısı mutlulukla bir alakası var

Yöresel yemeklerini yukarıda anlattığım sebeplerden yiyemedik. Tekrar özet geçmem gerekirse Çukurca’da Zap Sofrası‘nda yiyemedik. Neden? Çünkü pazar günü aşçı izinli. Hakkari merkezde hiç bir zaman gündüz olamadık. Restoranlarda yöresel yemek erken bitiyor. Sadece bir yerde Doğaba dedikleri bir yemek yedim. Yayla çorbası gibi yoğurtlu, sulu, içinde ekşili köftedeki gibi top top köfteler ve parça kemikli et bulunuyor. Lezzetli. Yerken dikkatli olun. Durmadan kemik çıkarmanız gerekecek. Diğer tavsiye edilen Tırşık, Kris ve Soğan Dolması gibi yemekleri tatma fırsatımız olamadı. Artık yiyip deneyenler yorum olarak yazarsa yazıya ekleriz. 

Hakkari’de yöresel yemek yapan bir kaç yer saymam gerekirse; Hakkari Sofrası (Doğaba yediğim yer), Maladayke (Kürtçe anne evi manasında), en sık gittiğimiz geç saatlere kadar açık Eylül Çorba Salonu‘nda çorbalar nefis ve her zaman dolu. Geç saatte hep çorba bulabiliyorsunuz. Kredi kartı geçmiyor. Sadece nakit. Bir sürü çorba çeşidi var. Fiyatlar 10 TL’den başlıyor. Eylül Çorba Salonu‘nun üst katı Kafedeyim‘de uygun çay kahve içebilirsiniz. Tam merkezde Şenler Otel’in yanında Kahve Diyarı en şık kafesi.

Cennet Vadisi çiçek bahçesi

Hakkari Evi‘nde yöresel kahvaltı her zaman var ancak yöresel yemekler her zaman olmuyor. Grup halindeyseniz siparişle yapıyorlar. Kebap çeşitleri var. Ortam güzel. Servis iyi. Orada servis yapan kızlar yaz abla yaz Hakkari onların sandığı gibi bir yer değil demişlerdi. Giderseniz selamımı iletin. Hakkari Evi Tel: 0438 211 07 16 

Hakkari’nin Doğal Güzellikleri Nelerdir?

Hakkari hem çok uzak olduğu için hem de uzun yıllar yaşadığı siyasi olaylar sebebi ile bakir kalmış, el değmemiş bir coğrafya. Hani “kaldı mı böyle yerler?” diyoruz ya hep. Evet kalmış. Zap suyu bile bakir. Çukurca’ya giden yol geçtiğim en güzel yollardan birisi şimdiye kadar. Bu doğal güzelliklere sadece ulaşması çok zor. Navigasyon Hakkari’de işe yaramıyor. Sadece ana yollarda kullanabilirsiniz. İlk günler jandarma kontrollerinden geçerken farketmediğim şey, aslında o jandarma benim gitmek istediğim yolların başında bekliyormuş. Orada bir yol olduğunu bile sonradan farkettim. Mesela Çukurca’ya giderken ara yollardan birinde çok güzel bir şelale varmış ama yolunu bilmediğimiz için göremedik. Hakkari’nin doğal güzelliklerini görebilmeniz için yerel rehber şart. Nokta

Cennet Vadisi

Hakkari’de Kış Nasıl Geçer? Hakkari’ye Ne Zaman Gidilir?

Hakkari’de kışları oldukça çok çetin geçiyor. Kar kış kıyamet. Çukurca yolunda bolca çığ tüneli gördük. Bana “hep baharda gel” dediler. Meğer bahar dedikleri Haziran sonu Temmuz başıymış. Hep “yanlış zamanda geldin deyip” durdular. “Her yer kurudu şimdi” dediler. Peki ben niye yazın geldim? diye düşündüm durdum. Cevabı döndükten sonra buldum. Hacı Tansu Hocamın kitabında gördüğüm Sat Gölleri Temmuz ayı diye bir fotoğraftan yola çıkmışım. Evet yola Temmuz’da çıktım ama Temmuz sonu. Hakkari’ye vardığımızda tarih 1 Ağustos’tu. Benim okuduğum o Temmuz 1 Temmuzmuş. 1 ay geç gitmişim 😛

Cennet Vadisi, Hakkari

Kış aylarında kayak yapmak için gidilebilir. Trekking ve zirve tırmanışları için Haziran-Ekim arası gidebilirsiniz. Umarım bizim gibi sele yağmura çamura denk gelmezsiniz. 

Hakkari İnsanı Nasıl?

Hakkari insanı espirili ve çok misafirperver. Yedirmeden içirmeden asla bırakmıyorlar. Hatta kalmanız için ısrar ediyorlar. Söylediğiniz şeyi tek seferde anlamalarını beklemeyin. Birkaç kez söylemeniz gerekebiliyor. Bazen yüksek sesle söylemeniz gerekebiliyor. Bunu çok kalabalık ailelerde büyümelerine yordum ben. Gerçekten çok kalabalıklar. Rehberimiz İlyas 18 kardeşti. Herkes yüksek sesle konuşmak zorunda. Bu da algılarını değiştirmiş. “Ben söylemiştim zaten” deyip geçerseniz büyük ihtimal karşınızdaki kişi sizi anlamamış olacak. Anladıklarından emin oluncaya kadar peşini bırakmayın.

Rehberimiz İlyas’ın ailesinin bir kısmı

Hakkari’ye gitmeden önce “ne giyelim” diye sormuştuk. “İstanbul’da ne giyiyorsanız burada da onu giyin “demişlerdi. Pek de haksız değillermiş. Yabancı olduğumuz için bakan vardı ama genel olarak rahatsız edilmedik. Şort tişörtle çok rahat gezebildik. Kızların başı açık. Gayet modernler. Özellikle kızlar okuyor. Buna çok sevindim. 

Hakkari’de Nerede Kalınır?

Hakkari’de Couchsurfing (yerel halkın evinde konaklama) kullanılıyormuş ama Couchsurfing ücretli olduğundan beri ben o uygulamayı kullanmıyorum. Türkiye içinde kullandığım Couchrail’den Hakkari’de konaklayacak birisini bulamadık. Özel idarede çalışan arkadaşım bize Özel İdare’nin misafirhanesini ayarladı. Tek kişilik odalarda günlük 60 TL’ye kaldık. (Bu fiyat bize özel. Normalde 90 TL’den başlıyor) 5 yıldızlı otel gibiydi. Biraz şehrin girişinde kalıyor. Eğer arabanız yoksa sıkıntı çekilebilir. Kahvaltı, çorba ve tost 10 TL. Çaya ekstra para alınmıyor. Öğlen yemek de varmış ama öğlen bizi bulana aşkolsun.

Hakkari’ye bu köprüden griyorsunuz

Bir de akşamları 22:00’den sonra kimse kalmıyor. Kapılar kilitleniyor. Bir akşam telefon aldık. “Nerede kaldınız?” diyordu kaldığımız yer. “Aaa ne güzel. Bak bizi merak etmişler “dedik ama konu o değilmiş. Adam evine gidemiyormuş biz gelmeden. Kız yurdu gibi 😀 Bir gece elektrikler gitti. Bekliyorum gelsin. Gelmeyince koridora çıktım. Elektrik vardı. Arkadaşımın odasında da vardı. Bir bende yok. Lobiyi aradım. Açan olmadı. Gittim, bir numara bırakılmış. Aradım. Adam evine gitmiş. Bana sigortanın yerini tarif etti. Gittim açtım. Bu da böyle bir anı oldu. Misafirhanede kredi kartı yok. Sadece nakit ödeme var.

Merkezde birkaç otel var. En merkezi yerdeki Şenler Otel. Her yere yakın. Buluşma noktası. Kalmadım ama keseme uysa kesinlikle kalırdım. 

Hakkari Nerede?

Hakkari Türkiye’nin en doğusunda iki ülkeye sınır, çok stratejik bir konumda olan ilimiz. Bir tarafta İran, diğer tarafta Irak bulunuyor. Her dağın en yüksek tepesinde karakollar bulunuyor. Hakkari’den İran’a ve Irak’a gidiliyor mu? diye soracak olursanız; Yüksekova Esendere Kapısı’ndan İran’a, Çukurca Üzümlü Kapısı’ndan Irak’a gidilebiliyor ancak Covit dolayısı ile İran’a giden kapı şuan kapalı. Daha önce İran dönüşü Esendere Kapısı‘nı kullanmıştım. Yarım saat içinde İran Urmiye’de olabiliyorsunuz.

Hakkari

Hakkari’ye Nasıl Gidilir?

Hakkari’ye biz arabayla gittik. Eğer evden çıkıp direkt gitseydik yaklaşık 2 bin km yolu 20 saatte alabilirdik ama biz geze geze 6 günde gittik. O kadar yol gidiyorsam yolumun üstündekileri görmeden gidemezdim. Aynı şekilde de geze geze döndük. İstanbul Hakkari arası kaç km? 1.837 km 20 saatte gidebilirsiniz. Uçakla, Yüksekova’ya gidip oradan servislerle Hakkari’ye ulaşabilirsiniz. Yüksekova’ya bilet bulamamanız durumunda en yakın yer Van Havaalanı. Oradan dolmuş ya da otobüsle Hakkari’ye ulaşabilirsiniz ya da araç kiralayabilirsiniz. 

Hakkari’nin nüfusu, 2020 yılına göre 280.514’dir. Çoğunluk erkek olmak üzere kadınlar azınlıkta kalmış ve son yıllarda göç sebebi ile nüfus hızla azalmış. 

Hakkari’nin ilçeleri; Hakkari merkez, Yüksekova, Çukurca, Şemdinli, Derecik

Hakkari’nin plakası, 30

Hakkari’de her banka yok. Yapı kredi yoktu mesela. Ortak ATM’ler var. 

Mergan Buzulu

Biz Hakkari’nin her ilçesine gidemedik. Tüm gezilecek yerlerini de gezemedik. Yanlış mevsimde bir de yağmur ve sellere denk gelince erken ayrıldık. Yüksekova’yı sel bastı. Zap suyu çamur aktı. Buzullar çamur içindeydi. Sineber Şelalesi’nde çamurlarda yüzdük. Berçelan Yaylası’ndan da çamur olduğuna dair haberler gelince gitmek için hiç teşebbüs etmedik. Herkese dediğim gibi ve her yere de yazdığım gibi Hakkari’ye dönüşüm çok muhteşem olacak. Aha buraya da yazdım. Baharda Sat Gölleri‘nde görüşmek üzere…

İnstagram hesabımdan hala takip etmediniz mi? 😉 nerdesinbahar

Diğer Doğu Anadolu yazılarımı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Keyifle…

Paylaşmak güzeldir!

Reklamlar

İlgili yazı

Yorum Yaz

Your email address will not be published. Required fields are marked *