Kuş Kayası Anıtı fotoğrafını ilk kez bir arkadaşım gittiği zaman görmüştüm. Kuş Kayası Anıtı’nı nasıl olmuşta atlamıştım ben? Hem de yeni Karadeniz gezisinden dönmüşken. Roma İmparatorluğu zamanından kalmış Anadolu’nun tek Yol Anıtı olma özelliğini taşıyan bu görkemli taş oymaları görmek için, fotoğrafını görmemin üzerinden üç yıl geçtikten sonra gidebiliyorum. Nasıl gittim? Ne umdum? Ne buldum? Haydi yazıya buyrun.
Beni sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın 😉 İnstagram: nerdesinbahar
Kuş Kayası Yol Anıtı Hikayesi
Önce Kuş Kayası Yol Anıtı hikayesine bir göz atalım. Kim yapmış? Niye yapmış?
Roma İmparatoru Tiberius Claudius Cermanicus (M.S.41-54) zamanında, Doğu Eyaletleri İnşaat Ordusu (Legion) Komutanlığı yaptıktan sonra kaydıhayat şartıyla Bithynia-Pontus Valiliğine atanan Gaius Julius Aquilla tarafından yaptırılmış Amasra’da bulunan karayolu dinlenme yeri ve anıtıdır.
Yani eski zamanların dinlenme tesisi böyle oluyormuş. Vay arkadaş! Zamanında burada muhtemelen bir çeşmede varmış ama yıkılmış. Bu anıtın aşağısında Askersuyu diye bilinen yerde bir pınar olarak uzun yıllar kullanılmış. Nişin içindeki bir normal insan büyüklüğünde kafası olmayan kabartmanın kime ait olduğu bilinmiyor. İki olasık varmış. Biri İmparator Claudius, diğeri yolu yaptıran Aquilla. Burada bir de kartal figürü var ki gerçekten efsane. Legionların sınırsız gücünü temsil ediyormuş. Yine Roma dönemine ait, benzer ama çok daha sade başka bir anıtın izleri de Amasra’ya hakim Savrankaya Tepesi’nde görülebilirmiş. Oraya gittiğimde bu bilgiye sahip değildim. Amasra’ya üçüncü kez gitmek için sebep işte.
Kuş Kayası Yol Anıtı Hakkında bilgiler araştırırken, Necdet Sakaoğlu‘nun Amasra’nın Üç Bin Yılı kitabına rastlayıp bu bilgileri edinebiliyorum. İyiki yazmış.
Kuş Kayası Anıtı’nda Ne Yazıyor?
Kuş Kayası Anıtı’nda Ne Yazıyor? sanırım en çok bunu merak ediyorum. Kuş Kayası Yol Anıtı kayaların üzerine oyulmuş başsız bir insan figürü kabartması, hakimiyeti sembolize eden bir Roma kartal figürü ve iki kitabeden oluşuyor. Kitabelerden ilki, insan kabartmasını çerçeveleyen nişin üstündeki levhada, diğeri ise kabartmalardan uzakta kayanın diğer tarafında. İşte bende bu kitabelerde ne yazdığını merak ediyorum.
Kitabelerde “Devletlerarası barış ve dostluk adına ve İmparator Germanicus’un hakimiyeti anısına, Gaius Julıus Aquila dağı yardı ve bu dinlenme yerini kendi özel ödeneği ile yaptırdı” yazıyormuş. Yani şimdilerde bizim yol üstünde rastladığımız hayratlarda yazan yazılar gibi. Zaman geçmiş ama Anadolu’da gelenekler hep aynı kalmış gibi sanki.
Kuş Kayası Yol Anıtı hakkında bilgileri okurken buranın Kuş Kayası Yol Anıtı Kaya Mezarları olarak anıldığını ama bu bilginin tamamen yanlış olduğunu görüyorum. Burası pek çok kaynakta da belirtildiği gibi eski zamanların dinlenme tesisiymiş. Mezar değil yani. Anadolu’da bu tarz mezarlara alışkın olduğumuz için hemen mezar deyip geçmiş pek çok insan sanırım. Araştırıp öğreninceye kadar bende öyle düşünmedim değil. Şimdi Kuş Kayası Yol Anıtı neymiş ve Kuş Kayası Yol Anıtı’nda ne yazıyor? öğrendiğimize göre neredeymiş ve nasıl gitmişiz bir bakalım.
Kuş Kayası Yol Anıtı Nerede?
Kuş Kayası Yol Anıtı Bartın-Amasra eski yolu üzerinde, Amasra’ya 4 km uzaklıkta bulunuyor. Sadece 4 km. Yürüyerek bile gidilebilir ki burası Eski Roma yolu olarak trekking rotasıymış. Daha önce Amasra’ya gidipde burayı görmemiş olmamı turla gitmiş olmama borçluyum. Bahar turlardan neden vazgeçti? sorusunun cevabı bunlar.
Amasra merkezden Amasra Seyahat’in dolmuşlarını kullanarak gelebileceğiniz gibi tabiki kendi aracınızla ulaşabilirsiniz. Yürümeyi sevenler yürüyerek de gelebilir. 4 km nedir ki bizim için 😉 Burada yürüyüş yapmayı düşünenler için şöyle bilgilere ulaştım: Amasra merkezinden buraya gelen antik yol, tünel yolu inşaatı sırasında bölünmüş. Anıtın önünden geçen Roma Yolu’nun 1 kilometre aşağısında Cevizlik Vadisi’ndeki Kemerdere Köprüsü’ne ulaşılabilir.
Kuş Kayası Yol Anıtı Yol Tarifi
Kuş Kayası Yol Anıtı’nın yerini öğrendik. Şimdi Kuş Kayası Yol Anıtı Nasıl Gidilir? buna bakalım. Kuş Kayası Yol Anıtı yol tarifi Türkiye Kültür Portalı’nda şu şekilde verilmiş: Bartın – Amasra Karayolu Taşköprü Mevkii’nde sola sapılır. Kaman ve Kazpınar köyleri geçildikten sonra tepede Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kaçma Kurtulma Eğitim Merkezi’ne ulaşılır. Anıt, tepeden Amasra’ya doğru 700-800 metre kadar inildikten sonra soldadır.
Biz Bartın Güzelcehisar Bazalt Sütunları‘ndan buraya geçtik. O yazıma şuradan ulaşabilirsiniz. Yazdım navigasyona bir pazar günü. Pazar pazar ne girmediğimiz Bartın trafiği kaldı ne başka birşey ama navigasyon kapısına kadarda götürdü. Anayoldan giderken birden sola sapan bir yolu var. Tabelayı son an görüp döndüm. Tam kazalıktı.
Navigasyonun geldiniz dediği noktada tabelası da var. Yolun bir tarafında doğal ürünler ve çay satan bir tezgah var. Biz gittiğimizde akşam üzeriydi ve çok az araba vardı. Bu her zaman böyle mi bilmiyorum ama arabaya kolayca park yeri bulabildim. Yol üstünde bir yer beklerken yolun kenarından yukarıya doğru çıkan merdivenler görüyorum. Ön araştırmam sıfır her zamanki gibi. Bu bana ilk ben keşfediyormuşum hissi veriyor. Gideceğim yerin adını bilirim başkada birşey bilmem. Siz öyle yapmadığınız için şuan bu yazıyı okuyorsunuz. İyiki de okuyorsunuz 🙂
Kuş Kayası Giriş Ücretli Mi?
Dediğim gibi hiç bir araştırma yapmadığım için Kuş Kayası Giriş ücretli mi? bilmiyorum. Oraya vardığımda öğreniyorumki; Kuş Kayası Yol Anıtı giriş ücreti YOK. Sevindirici haber. Şimdi bu merdivenleri tırmanıp anıtı bulma zamanı.
Kuş Kayası Yol Anıtı’na Ne Zaman Gidilir?
Kuş Kayası’na ne zaman gidilir? Kuş Kayası’na hangi mevsim gidilir? diye soracak olursanız; Kuş Kayası Yol Anıtı’na her mevsim gidebilirsiniz bence. Girişinde herhangi bir görevlide bulunmadığı için saati de yok. Keyfiniz nasıl isterse ya da zamanınız nasıl uygunsa…
Kuş Kayası
Aylardan Ekim ve sonbahar tüm sanatını özenle icra ediyor. Ahşap basamaklara sararan yapraklar öyle güzel dökülmüşki… Basamaklardan çıktıkça aralarda piknik masalı dinlenme yerleri görüyorum. Burada dinlenen, hatta piknik yapan insanlara denk geliyoruz. Ağaçların içinde harika bir ortam. Ben “off” deyince bana gülüyorlar. Kuş Kayası Anıtı’na tırmanan merdivenler biraz dik. Biraz hızlı çıkmışız herhaldeki nefes nefese kalıyorum. Tam 162 merdiven var. Az değil ama beni pes ettirecek kadar da değil. Zaten çok kısa sürede, aşağı yukarı 5 dakikada yukarıdaydık.
Merdivenler bitip ağaçlar aralanınca gördüm işte gönlümün efendisini. Akşamüzeri olduğu için güneş tam ters taraftan batıyor ve güneş Kuş Kayası Anıtı‘nın üzerinde öyle bir parlıyorki uğraşsan denk düşüremezsin. Tüm gün bize gün yüzü göstermeyen ters ışıktan kurtulduk sonunda. Yaşasın.
Öyle heybetliki kaldır kafanı bak bak arkaya devrilirsin. Allahtan geniş açılı telefonlar varda fotoğraf konusunda sıkıntı çekmiyoruz. Eskiden çeşme olması gereken yer kırılmış. Dediklerine göre burasıda definecilerden nasibini almış. Böyle yerlerin enerjisine çok inanırım ben. Meditasyon gibi benim için. Ben kayalara tırmanıp sarılırken yol arkadaşım Çilem’de fotoğraflarımı çekiyor. Sırtımı anıta vermişim. Güneş beni ısıtıyor ve karşımda harika bir manzara seyrediyorum. Üç yıldır bu anı beklemişim. Deymiş mi? Fazlasıyla hemde…
Anıtın etrafında çok fazla gezilecek yer yok. Fotoğrafta ne görüyorsanız o. Merdivenlerden sağa doğru biraz daha gidebiliyorsunuz. Diğer kitabe orada. Yolu kapatmışlar ve yürüyüşü yasaklamışlar. Zamanım olsa o çiti atlayıp ormanın içine dalmazsam Bahar değildim ama ah o zaman…
Artık Kuş Kayası Amasra ile ayrılmaz bir bütün benim için. Amasra’ya gidipde burayı görmeyen bizden değildir. Bu duygularla ayrılıyorum buradan. Fotoğraf çekme tarzınız ve orada karşılaşacağınız kalabalıkla değişmekle birlikte herşey normal seyrederse buraya en fazla yarım saat ayırmanız yeterli olacaktır. Gezi planınızı ona göre ayarlayabilirsiniz. Tabi ağaçların içinde merdivenlerin arasına konmuş masaları boş yakalayıp yemek zamanınızı da burada değerlendirebilirsiniz. Keyif sizin…
Kuş Kayası Yol Anıtı Konaklama
Kuş Kayası Yol Anıtı Konaklama yapabileceğiniz bir yer değil. Çevrede en yakın otel, pansiyon Amasra’da. Kamp için pek uygun gelmedi bana. Yukarıya o kadar kamp malzemesiyle çıkılmaz. Çıkılsa anıtın önü zaten daracık. Ormana giden yolu zaten kapatmışlar. Aşağısı yol üzeri vızır vızır arabalar geçiyor. Zaten tek çadır kurulabilecek düz alan otopark. Oraya da arabalar park ediyor. Yani demem o ki kamp için başka yer bakmak lazım. Yerimiz dar.
Amasra Gezilecek Yerler
Şehzadeler şehri Amasra gerçekten görülmeye değer. Fatih Sultan Mehmet’in “Lala Lala! Çeşm-i Cihan (dünyanın değerlisi) bu mu ola?” diye sorup ilk andan itibaren hayran kaldığı ve savaşmadan aldığı şehir. Bu güzel şehrin zarar görmesini istememiş. Şehrin antik çağdaki adı “susam diyarı” manasına gelen Sesamos. M.Ö. 3. yüzyılda kente o dönem Amasra’yı yöneten kadın lider Amastris’in adı verilmiş. Osmanlı zamanında ise adı Amasra olarak anılmaya başlanmış. Bir dönem Cevevizlilerin de olduğu düşünülüyor. Asırlardır hep bir yaşam varmış burada ve onlardan izleri hala taşıyor.
Bakacak Tepesi: Daha öncede yazdığım gibi Amasra’ya ikinci gelişim. İlk geldiğimde Bakacak Tepesi’nden şehri seyredeceğimiz sırada günlük güneşlik havayı sis bürümüştü ve hiç bir şey görememiştik. Bu sefer niyetleniyorum ama bir navigasyona, bir saate bakıyorum. Oraya gidersek şehri gezemiycez. Bir oylama yapıyoruz ve yoldan dönüyoruz. Amasra’ya gelmek için sebep hanesine bir tik daha atıldı. Amasra’yı tepeden gören en güzel yermiş. Siz mutlaka gidin. Bazen bana bazı şeyler kısmet olmaz ısrarla…
Amasra merkeze bir pazar akşamı gelmek sanırım intihar ama yapacak birşey yok. Şehre girmeden daha başlayan trafikte dura kalka ilerliyoruz. Arabayı koyacak yer bulmak için aynı yerde birkaç tur atmamız, bazı ters yollara girmemiz, biraz cinnet geçirmemiz gerekiyor. En sonunda bir otoparka can havliyle kendimizi attığımız gibi direkt şehre koşuyoruz. Otoparkçı bile neye uğradığını şaşırıyor. “Zaman yok zaman” diye bağırıyordum bir taraftan da koşuyorum. Ey okuyan bazen gezmek gerçekten çok zor. Otoparka da 10 TL ödedik(2020 Ekim) kaç saat kaldık bilmiyorum ama bir saat değil kesinlikle.
Büyük Liman: Önce Büyük Liman‘a koşuyoruz. İlk geldiğimde bu kum komple mavi mavi kayık kaplıydı. Fotoğrafını bulabilirsem koyarım. Şimdilerde sahil boş. Kayıklar daha ötede. Burada kısa bir tur ve fotoğraf derken hoop powerbankim suda. Geçmiş olsun. Ruhuna El Fatiha. Büyük Liman tarafında genelde oteller ve pansiyonlar var.
Barış Akarsu Heykeli: Sahilden yürüyerek Barış Akarsu Heykeli’nin olduğu parka çıkıyoruz. Ah be çocuk ne çok erken gittin. Bu biraz bizi hüzünlendiriyor.
Amasra Çarşısı: O yol küçük Amasra Çarşısı‘na gidiyor. Hediyelik eşyacılar, sağdan soldan çalan müzikler, hoş bir kalabalık, akşam ışıklarının yavaş yavaş yanması, ikram edilen lokumlar… Çok sevmiştim daha önce yine sevdim.
Kemere Köprüsü:
Çarşı bizi Tarihi Kemere Köprüsü‘ne çıkarıyor. Daha yolun üstünde bile sokak müzisyenlerinin enfes müzikleri eşliğinde yürüyoruz. Sanki Rodos Adası’ndayım. Orada sokak müzisyenleri eşliğinde tarihi kapıdan geçmiştim. MS 9yy da yapılmış tek kemerli bir Roma Köprüsü iki kara parçasını birbirine bağlıyor. Orada biraz oturup sokak müzisyenini dinliyoruz. Tarihi kapıdan geçip karşı tarafa geçince üstündeki deliğe bakın. Eskiden kapılar kapalıyken oradan gözetleme yaparlarmış. Fotoğrafı köprü üzerinde çekmek çok iyi netice vermiyor. Köprüyü karşıdan gören tepeye çıkıp çekerseniz daha güzel sonuç elde edebilirsiniz. Ben de bir daha gittiğimde böyle yapıcam.
Yukarılara tırmanırken yine kendine münasır el yapımı hediyeliklere denk geleceksiniz. Almamak için kendinizi çok zor tutacaksınız. Tutmayın. Bir daha mı gelicez dünyaya? Yukarı hafif tatlı bir yokuş tırmanarak Somagir mahallesi ve Tavşan Adası‘na bakan harika bir manzara noktasına Boztepe‘ye çıkacaksınız. Burada çay içmek için yerlerde var.
Saksıları ile ünlü ev: Amasra’nın her sokağı ayrı bir sanat eseri gibi. Öyle zevkli insanlar yaşıyorki her ev sahibi kendi yaratıcılığını sergilemiş. Kimi kapısını, kimi balkonunu süslemiş. Saksıları ile ünlü, hatta ünlü bir dergiyede misafir olmuş bu ev Kemere Köprüsü’nden geçmeden hemen önce bir ara sokakta. Kime sorsanız gösteriyor. Eline ne geçerse çiçek ekmiş içine. Çok da güzel olmuş.
Amasra’da Ne Yenir?
Manzaramıza doyduk şimdi karnımızı doyurma zamanı. Hızlıca geri dönüşe geçiyoruz. Hedefimizde dükkanlar kapanmadan harika lokumlarından almak var. Sonrada daha önce geldiğimde yediğim ve unutamadım enfes balıkları ve dillere destan salataları var.
Küçük Liman: Balık restoranları Küçük Liman dedikleri yerde sıralanmış. Siz pide gibi şeyler yiyecekseniz onlarda arka sokaklarda yan yana sıralanmış. Genelde restoranların önünde fiyat tarifeleri var ama siz yine de pazarlık edin. İndirim mutlaka yapıyorlar. Biz balık yemeyi kafaya oymuştuk. Çok meşhur olan restoranda yer bulamayınca “amann sende” deyip diğerlerine fiyat soruyoruz. Bir amca o kadar tatlı dille bizi yoldan çevirmişti ki ona geri dönüyoruz.
Günbatımı Balık Restoran‘a girip de tam deniz kenarında, hem de tam gün batımı anına denk gelince bir güne ne çok şey sığdırdık diye düşünüyorum. Şükür. Balığımızı ve salatamızı sipariş verdiğimiz gibi gün batımının tadını çıkarıyoruz. Gerçekten de bence dört ayak üstüne düştük ve restoran adında anlaşılacağı gibi en güzel gün batımı seyir noktası bence.
Nefis taze balıklar, meşhur salata ve üzerine ballı ev yapımı yoğurt tatlısı ve de mis gibi çay… Çay tabi. Yola gidicez. Siz ne içerseniz için. Yola gitmesem de içeceğim yine çay olacaktı ya neyse…. Bütün bunlar kişi başı 50 TL tutuyor. Tatlı, tatlı amcamın bize ikramıydı. Bu da bitti.
Biz İstanbul yoluna düşmek için koşarken otoparkçımız arkamızdan el sallıyordu. Bir el sallayan güzel insanımız olmuştu. Amasra böyle güzel oldukça biz daha çok geliriz.
İnstagram hesabımdan takip ettiniz mi? 😉 nerdesinbahar
- Amasra’da bizim vaktimiz bunlara yetti. Siz Amasra Kalesi’ni, Amasra Müzesi’ni, Daha önce söylediğim gibi Bakacak Tepesi’ni, Direklikaya’yı ve Cenova Şatosu’nuda ekleyin rotanıza. Şehir küçük bir tam günde hepsi olur.
2011’de tam zamanlı işinden istifa edip tutkusu olan seyahat etmeyi iş haline getirdi. 2017 yılından beri Hürriyet Seyahat’te gezgin yazar, 2018’den beri de blogunda yazılar yazıyor. Blog ilk etapta gazetedeki yazılarının arşivi olarak düşünüldü ancak daha sonra istediği gibi özgür yazmanın tadına vardı. Gezdiği yerler kadar yollarda tanıştığı, dokunduğu hayatlarında hikayesini yazıyor. Belki bir gün bir hikayenin kahramanı da siz olursunuz kim bilir?