Çat Vadisi’nin adını ilk duyduğum andan itibaren içimden kesinlikle gitmeliyim diye düşünüyorum. Neden Çat Vadisi demişler? diye merak ediyorum. Beni çağırıyor resmen. Daha az gidilmiş yerler ilgimizi çekiyor. Hiç bir tur programında adına rastlamadım. Başkasından duymadım. Belki benim cahilliğim. Umarım değildir. İşte bu düşüncelerle yola koyuluyoruz. Bizi neler bekliyor?
Beni instagram hesabımdan takip etmeyi unutmayın. Hikayeler ve öne çıkanlarda çok şey anlatıyorum 😉
İnstagram: Nerdesinbahar
Çat Vadisi Nerede?
Karadeniz muhteşem bir coğrafya ancak bilindik her yeri, özellikle arap turistlerin istilası altında. Bizse insansız hava sahası arıyoruz. Bir akşam üstü yemyeşil yollardan sonra bir köprüyü geçiyoruz. Köprüden bakınca iki dere birleşiyor ve tek bir dere olarak akmaya başlıyor. Akşam olmadan kamp yeri bulmalıyız. Burada kamp yapmalıyız kesinlikle diyorum. Derenin kenarında bir de işletme var. Derenin kenarında kamp yapabilir miyiz? diye soruyoruz.
“Tabi yapabilirsiniz ama soğuk olur. Kamp alanımız var gelin orada yapın” diyor. Bakmasına bakayım ama ben dere kenarında kamp konusunda ısrarlıyım. Muhteşem bir yer bence. Birkaç saat önce Zilkale ve Palovit Şelalesi’nde ki insan kalabalığından sonra burası bize ilaç gibi geliyor. Eğer onları rahatsız etmezsek dere kenarında kamp yapmak isteğimi yineliyorum. Onlar için mahsuru yok. Konuştuğumuz kişi Cancik Pansiyon’un yetkilisi Tuncay Ocak’mış.
Çat Vadisi Çamlıhemşin’e 18 km uzaklıkta ve Elevit Yaylası yolunda. Meydan Köyü’nden sonrası Çat Vadisi. Elevit Yaylası tabelalarını takip ederseniz bulabilirsiniz. Navigasyona Çat Vadisi diye yazdığımızda belli bir yere kadar gidebildik. Yolda internet gidiyor ve kaderinizle başbaşa kalıyorsunuz. Elinizde fotoğrafı da olunca bulmak çok zor olmaz. Günde bir sefer Çamlıhemşin’den dolmuşlar varmış. Sırt çantalı gezgin iki kız Çat Vadisi’ne kadar otostopla gelmişler ancak Elevit’e devam edemediler. Kimse almadı. Akşam saatine kalmamaya bakın.
Çat Vadisi’nin Adı Nereden Geliyor?
Hemencecik çadırlarımızı dereye karşı kuruyoruz. Ateşimizi yakıyoruz. Bir taraftanda Cancık Pansiyonun restoran bakkal karışımı dükkanlarına girip çıkıyorum. Bir gece önce Dünyanın En Tehlikeli Yolu D-915 karayolunda, dağın başında arabada yattık. Bu sebepten telefonlarımız ve powerbanklerimizin şarjı bitik. Tuncay abi hemen fişlerin yerini gösteriyor. Asuman bize çay kapıp getiriyor.
Asuman suyun ikiye ayrıldığı noktada başlayan vadiye adı bu ayrımın verdiğini anlatıyor. Diyor ki ” 7 sene kadar önce su çok gür geldi ve çatalı biraz bozdu”. Bence hala muhteşem. Elevit Deresi’yle Fırtına Deresi’nin birleşimiymiş o gördüğümüz çatal. Aynı zamanda yaylalara giden bir kavşak noktasıymış. Yani biz bilmeden Çat Vadisi’ne adını veren ayrımda kamp yapıyoruz ve oraya bakarak uyuyacağız bu akşam. Mucize gibi bir kısmet.
Çat Vadisi’nde Kamp Keyfi
Bir ara Tuncay abilerin içeri gidiyorum. Bir sofra kurmuşlar, yok yok. Fasulye kavurması bile var. Aradan bir saat geçtiğinde telefonlarımız şarja takılmış, çadırlarımız kurulmuş, ateşimiz yanmış, masamız sandalyemiz açılmış, akşam yemeği hazırlıkları içindeyken bir taraftan müzik dinleyip diğer taraftan çağıl çağıl çağlayan dereyi seyrediyoruz. Manzaramız fazla özendirici oldu sanıyorum ki pek çok ziyaretçimiz oluyor. Ateş başında çok güzel sohbetler ediyoruz. Biri gidiyor biri geliyor.
Bungalov ve serenderlerden oluşan Cancik Pansiyon’un sahipleri bizi resmen evlat edindi. Muhteşem lezzette turşu kavurması getiriyor. Yemeğin üstüne çayımızı ve sütlacımızı da getirince en konforlu kampımız burası oluyor. Hiç bir şey de ödetmiyorlar. Çat Vadisi 1 aylık yolculuğumuzun en özel, en huzurlu köşelerinden biri oluyor. Gözlerimi kapattığımda, hala suyun ve bize çay getiren Asuman’ın ellerini beline koyup bize seslenen sesini duyabiliyorum. Yolda olmak, yeni insanlarla tanışmak ve o sıcacık yüreklerde ısınmak nasıl muhteşem birşey anlatamam.
İlerleyen saatlerde yıldızların altında, mis gibi bir havada uykuya çekiliyoruz. Tesisin köpeği Sunny bizi sabaha kadar bekliyor. Çadırımın hemen önünde uyuyor. Tuncay abinin dediği gibi gece soğuk olmadı değil. Sonuçta ağustosta olsa Karadeniz’deyiz. Çat Vadisi’ne adını veren derenin kenarındayız. Soğuk olmasına şaşmamak gerekir. Eğer siz dilerseniz Cancık Pansiyon’nun kamp için ayrılan yerinde de kamp yapabilirsiniz.
Kamp için önceden belirlenmiş bir ücretleri yok. Fiyatı siz belirliyorsunuz. Kampçılar için minik bir mutfak da gördüm. Cancık Pansiyon’un lavabolarını kullanabiliyorsunuz. Eğer ben çadırda kalamam derseniz 0(464) 654 41 20 ve 0(464) 654 40 93 nolu numaralardan yer ayırtıp, bungalov ve serenderlerde kalabilirsiniz. 40 kişiye kadar konaklama yapılabiliyormuş. Kişi başı 100 lira civarı diyor. Önceden mutlaka aramak gerekiyormuş. Özellikle sezonda yer bulmak sıkıntılı olabilirmiş. Biz gittiğimizde çok az insan vardı.Gittiğinize gerçekten değecek bir lokasyonu var.
- Çat Vadisi karavan için de çok uygun
Sabahın köründe çat çat seslerine uyanıyoruz. Çat Vadisi’nde olduğumuz için değil elbet. Metehan sabahları 6 gibi kalkıp ateş yakıyor genelde. Bu sefer annesinin verdiği çiğ fındıkları da yemeğe karar vermiş. Sağolsun uyutmadı bir sabah. Hatta sonra tesisin köpeği Sunny’i gönderdi Gül’le beni kaldırmak için. Ne deseniz yapıyor şapşik. “Gir çadıra” dedi. Kocaman köpek çadıra dalıverdi. Size de günaydın.
Çat Köyü
Yine muhteşem manzaramıza karşı sucuklu yumurtamızı ve çayımızı yapıyoruz. Kamp alanımızda kahvaltı zamanı. Dünkü havanın aksine bugün güneşli ama Karadeniz’de havaya güvenmemek lazım. Benim anladığım kadarıyla sabahları güneşli, öğleye doğru sis inmeye başlıyor ve sonra giderek bulut çöküyor. Bir bulutun içinde yaşıyorsunuz genelde. Biz de çadırları bırakıp güneşi kaçırmamak için koşarak Çay Köyü’ne gidiyoruz. Bir gün önce sohbet ettiğimiz bir aile köyün pek misafirperver olmadığından bahsetmişti ama yine de gitmek istiyoruz.
Çat Vadisi ile Çat Köyü arası 3 km. Bir yol ayrımından sonra hayatımda gördüğüm en güzel yeşil tonlarının içinden köye varıyoruz.Yaz mevsimi olmasına rağmen köyde bir bahar havası hakim. Rengarenk çiçekler, karşımızda sisli dağlar… Çiçekli bir tepe görünce çocuklar gibi dağılıyoruz köye. Nereyi fotoğraflayacağımızı şaşırmışken aşağılardan sesler duyuyoruz. İnsanlar çalışıyorlar. El sallıyoruz. Bizi selamlıyorlar sanmıştık. “Meğerse köye girmek yasak, gidin” diyorlarmış.
Bir kız gelip bize konuyu açıklıyor. Geçtiğimiz sene kampa izin vermişler ama insanlar çöp bırakıp otları ezmişler. Otları biçememişler. O otları biçerek geçimlerini sağlıyorlarmış. Kaymakamlıktan izinle aşağıdaki tabeladan yukarı yabancıların girmesini yasaklatmışlar. Dışarıdan gelenlere köy kapalıymış. Bizim haberimiz yok tabi. Herhangi uyarıcı bir tabela olmayınca biz girmiş bulunduk.
Uyarılınca köyü terkettik tabi ki. Gördüklerimiz yanımıza kar kaldı. Gülcan biraz mahçup bir ifadeyle bize Çat Köyü’nün sadece 4 hanesi olduğunu, burada işleri bitince 2 ay da başka yaylaya gittiklerini, kışları ise Pazar ilçesinde geçirdiklerini anlatıyor. Köyde bir bahar havası hakimdi. Bayıldık ama maalesef siz gittiğinizde göremeyeceksiniz. İnsanlar nasıl canından bezdiyse böyle bir karar almışlar. Kim suçlayabilir ki? Şehirlerden huzur bulmak için doğaya sığınıyoruz. Sonra da gittiğimiz yere gürültümüzü, çöpümüzü, şehirdeyken kaçtığımız herşeyi götürüyoruz. Hiç adil değil.
İnsansız Bir Tarihi Taş Kemer Köprüsü Buluyoruz
Geri dönüşümüzde giderken görmediğimiz meşhur tarihi taş kemer köprülerinden birisi önümüze çıkıveriyor. Zil Kale taraflarında ki köprülerin üstü onlarca insan doluydu. Arabadan inmeden seyretmiştik. Buradaysa kimsecikler yok. Belki onlar kadar geniş değil ama bence çok güzel.
Köprüye ait bir bilgilendirme tabelası arasak da bulamıyoruz. Kim yapmış, ne zaman yapmış bilgilerine erişemiyoruz. Bu vadi elektronik cihazla izlenmektedir tabelası var. Neden acaba? Kartpostal gibi bir görüntüsü var köprünün. İnsan ne bakmaya doyabiliyor ne fotoğraf çekmeye.
Üstünden geçip karşıya vardığımızda bir kütük ev ve yemyeşil bir çayır bizi karşılıyor. Ev dediysem virane. Kimse yaşamıyor. Belki ağıl. Bilemiyoruz. Soracak kimse yok. Birisi bir şey der mi bilmiyorum ama kamp için çok uygun geldi bize. Akşam olmadan Çat Vadisi’nden çıkmak istiyoruz. Daha gidecek çok yolumuz var ama hepimizin ortak fikri Çat Vadisi’nde bir gece daha kamp yapabilseydik çok güzel olacaktı. Karadeniz turumuzun anıları arasında özel bir yeri var Çat Vadisi’nin. Umarım dünya değişmeden tekrar bu güzel hallerine gelebiliriz.
2011’de tam zamanlı işinden istifa edip tutkusu olan seyahat etmeyi iş haline getirdi. 2017 yılından beri Hürriyet Seyahat’te gezgin yazar, 2018’den beri de blogunda yazılar yazıyor. Blog ilk etapta gazetedeki yazılarının arşivi olarak düşünüldü ancak daha sonra istediği gibi özgür yazmanın tadına vardı. Gezdiği yerler kadar yollarda tanıştığı, dokunduğu hayatlarında hikayesini yazıyor. Belki bir gün bir hikayenin kahramanı da siz olursunuz kim bilir?