Kula tarihi tarihi adıyla “Katakekaumene” yani yanık ülke, Manisa’nın şirin bir ilçesi. Kula’da görülecek ve yapılacak o kadar çok şey var ki. 55 günlük seyahatimin dönüş yolunu Kula’dan geçirmek için çok sebebim var. Kenan Evren’nin doğduğu yer. Süleyman Şah, Yunus Emre ve Tabduk Emre’nin ise bir zamanlar yaşadığı yer Kula. Birkaç sene önce Kapadokya’da ki gibi peri bacalarıyla ünlü jeopark Kuladokya’yı gezmiş ve bayılmıştım. Şimdi Kulanın tarihi evlerini görmek zamanı
- Kuladokya maceramı da okumak isterseniz tıklayın.
Beni instagram hesabımdan takip etmeyi unutmayın. Hikayeler ve öne çıkanlarda çok şey anlatıyorum 😉
İnstagram: Nerdesinbahar
Kula Nerede ve Nasıl Gidilir?
Arapapıştı Kanyonu’ndan çıkıp koşa koşa yine köy yollarından Kula’ya varmaya çalışıyorum. Öyle yerlerden geçiyorum ki zamanım olsa bu dönüş yolu haftalar sürerdi. Öyle köylere tırmandım, indim, çıktım ki… Akşam olmak üzereyken Kula‘ya varıyorum. Siz Kula’ya gidebilmek için Uşak yada Manisa’yı baz alırsanız buraya yolunuzu düşürebilirsiniz. Uşak Kula arası 76 km ve bir saatte ulaşıyorsunuz. Manisa Kula arası yaklaşık 120 km. O da aşağı yukarı 2 saat. Ankara İzmir arasında kalan Kula’ya birkaç saat yetmiyor ama mutlaka uğramalısınız.
Kula
Kula kocaman bir şehir gibi beni karşılıyor. İlk başta afalladığımı itiraf etmeliyim. Benim beklediğim Şirince yada Cumalıkızık gibi bir köydü ama burası bildiğin şehir. Bankalar ana caddeler, insan kalabalığı… Tüm gün öyle yorulmuştum ki bulduğum yer beni ağlatacaktı. Hava kararmadan tarihi evleri görme, fotoğraf çekme telaşına da kapılınca biraz agresifleştiğimi söylemeliyim.
Tarihi evleri nasıl bulacaktım? Tam zabıtanın karşısına parketmişim. Birkaç kişiye sorunca “zabıtaya sorun” diyorlar. Zabıta bana tarif etmeye çalışıyor ama olmayınca atlıyor motora “beni takip et” diyor. O önde ben arkada daracık yollarda ilerlemeye başlıyoruz. Genişçe bir alana çıkıyoruz. Oraya arabayı parkedebileceğimi söylüyor ve yolu gösteriyor.
Kula Tarihi Evleri
Kenan Evren’in doğduğu ev şu an Etnografya müzesi olarak kullanılıyormuş. Akşam saatleri olduğu için kapalı olduğunu öğreniyorum. Sokaklarda gezmeye başlıyorum. Sonunda o güzel Tarihi, ahşap oymalı, geniş avlulu evleri buluyorum. Tripotu kurup fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Her fotoğraf denememde daracık yollardan küçücük motorlar fırlıyor. Arabalar geçiyor. Yol hakikaten çok dar.
Tam yol boşaldı hadi bu sefer olmadı bu sefer derken küçük çaplı bir cinnet geçiriveriyorum. Yanlışlıkla Çin’e falan mı düştüm. Bu küçük motorlar bu dar sokakların ulaşım aracı. Akşam saati olduğu için insanlar işinden çıkıp evine gidiyordu sanırım. Bu arada tarihi evlerden bir tanesinin içini geziyorum. Birkaç liraya bu evleri gezebilirsiniz. Genişçe avlusunu, oymalı merdivenlerinden tırmanıp yer sofralarını, ahşap tavanları, kanaviçe işli yastıklarını görebilirsiniz. Eski zamana bir yolculuğa çıkabilirsiniz.
Sonra sokaklarda dolaşmaya başlıyorum. Sokaklarda biraz sakinleşiyor. Sokakların fotoğraflarını çekerken küçük kızlar peşime takılıyor. Ben biraz kokoş olduğum için kız çocukları beni çok sever. Bir tanesi “sen neden bu kadar güzelsin” deyince şaşırıp kalıyorum. Orada bir kapının fotoğrafını çekerken teyze beni içeri davet ediyor. Çıktığımda küçük kızların gittiğini görmek beni çok üzüyor. Peşlerinden gidiyorum ama bulamıyorum. Onları fotoğraflamak çok isterdim.
Eski, çoğu yıkılmış tarihi okulu geziyorum. Akşam saati ışıklar yanında öyle güzel oluyor ki evler. Kula’nın tarihi evleri Kula’da küçük bir kısımda bulunuyor. Aslında sur içinde kalıyormuş ama surlardan eser yok artık. Rum evleri, Türk evleri, öpüşen çatıları ve akşam ışıklarıyla orası burası derken kaç saat dolaştığımı hatırlamıyorum.
Geri dönmeye karar verdiğimde birbirine çok benzeyen sokaklardan bir türlü çıkamıyorum. Arabayı kaybediyorum. Birilerine sormaya çalışıyorum ama arabanın yerini tarif edemiyorum ki. Genç bir çocuk motorla dolaşıp arabayı bulmayı teklif ediyor. Şikayet ettiğim o motorlardan bir tanesiyle girmediğimiz sokak kalmıyor. Bir de böyle hızlı tur atmış oluyorum. En sonunda arabayı buluyoruz tabi. Çok şükür.
Kula’da Başka Yapacak Ne Var?
Kula’da sadece bu tarihi evler yok. Kapadokya’ya benzeyen Kuladokya’da burada. Orayı daha önce gezmiştim. O yazımı şuradan okuyabilirsiniz. Yine Jeopark Kula’ya oldukça yakın. Bir diğer görülmesi gereken yer ise Jeopark. Kula’ya yanık ülke adını veren genç bir volkan burası. Orayı gezme imkanım olmuyor. Jeopark başlı başına tüm gün ayrılacak bir treking rotası benim için.
Fosilleşmiş ayak izlerinin bulunduğu, Anadolu’nun 10.000-12.000 yıllarına işaret eden, püskürmüş lavlardan simsiyah olmuş coğrafyası başka bir keşif noktası. Kula kesinlikle geçerken uğranılacak bir yer değilmiş. Buraya özel zaman ayırmak gerekliymiş. İnstagram paylaşımlarımda büyük şehir görüntüsünden biraz şikayet ettiğimi gören Kula’lılardan birçok davet aldım. O taraflara gitmeye karar verdiğimde kesinlikle daha detaylı gezicem Kula’yı.
2011’de tam zamanlı işinden istifa edip tutkusu olan seyahat etmeyi iş haline getirdi. 2017 yılından beri Hürriyet Seyahat’te gezgin yazar, 2018’den beri de blogunda yazılar yazıyor. Blog ilk etapta gazetedeki yazılarının arşivi olarak düşünüldü ancak daha sonra istediği gibi özgür yazmanın tadına vardı. Gezdiği yerler kadar yollarda tanıştığı, dokunduğu hayatlarında hikayesini yazıyor. Belki bir gün bir hikayenin kahramanı da siz olursunuz kim bilir?