Beni instagram hesabımdan takip etmeyi unutmayın. Hikayeler ve öne çıkanlarda çok şey anlatıyorum 😉
İnstagram: Nerdesinbahar
Sadece yanına inebilmek için para ödenen başka şelale var mı bildiğiniz. Çok enteresan uygulamalar. Rize taraflarında bu şelalelerden bir sürü var, bilet kesen kimse de yok. Deli dumrul köprüsü gibi bir yer. Öğrenci 2 TL, otomobil 11 TL, karavan 25 Tl gibi ücretleri var.
Mavi Göl Nerede?
Kuzalan Şelalesi’yle Mavi Göl arası aşağı yukarı 1 km. Yan yana neredeyse. Navigasyon “geldiniz” diyor. İlk önce yolda bir aşağı bir yukarı gidip duruyoruz. Bir derenin kenarındayız. Göl falan yok ki. Birilerine sorunca bize aşağıyı gösteriyor. Turkuaz bir su ağaçların arasından mavi mavi bize bakıyor. “Seni gidi seni nasıl da saklanmış” diye düşünüyorum. Normalde daha da mavi oluyormuş ama gece yağmur yağmış, biraz bulanmış.
Gitmeden tadilatta olduğunu ve girmenin yasak olduğunu öğrenmiştim. Bu bizi durdurabilir miydi sizce? Merdiven ve kaldırım yapıyorlar. Kuzalan Şelalesi’nde olduğu gibi bir kulübe koyup bilet kesecekler sanırım. İşçilerden binbir ricayla izin alıyoruz. Kayan toprak yoldan aşağı inince de bir kalabalıkla karşılaşıyoruz. Meğer yasak dinlemeyen bir biz değilmişiz. Gölde yüzmek de yasak. Nefes almak serbest miydi?
Onca yoldan gel sen, tadilatı yaza denk getirsinler. Diyorlar ki “bir ay sonra gel”. Komşu kapısı zaten. Ben her ay Karadeniz’e gidiyorum. Yasaklara ve engellemelere kulaklarımı tıkayıp Mavi Göl’de yüzüyorum. İnşaat işçileri işi gücü bırakıp bizi seyrediyor. Fotoğraflarımızı çekiyor. Çok rahatsız edici birşey.
İrili ufaklı 3 tane göl peş peşe bu derenin üstünde bulunuyormuş. Biz sadece bir tanesini görüyoruz. Karadeniz bölgesinde dere şeklinde akan ilk ve tek sodalı göl burada yani Giresun’da. Böyle bir yerde bir daha ne zaman yüzebilir insan?
Pamukkale travertenleri gibi bir oluşumu var. Kireç taşları ve sodalı suyundan yılın belli zamanları böyle turkuaz renk alıyormuş. Çağıl çağıl çağlayan turkuaz sularıyla yemyeşil ağaçların içinde gizli bir cennet gibi. En son aldığım haberlere göre derenin üstüne bir köprü yapılmış. O bilinmezliğinden eser yok artık. En son fethinden önce orada olabildiğim ve o doğal halini görebildiğim için şükrediyorum.
Dünya değişmeden acele etmek lazım…
2011’de tam zamanlı işinden istifa edip tutkusu olan seyahat etmeyi iş haline getirdi. 2017 yılından beri Hürriyet Seyahat’te gezgin yazar, 2018’den beri de blogunda yazılar yazıyor. Blog ilk etapta gazetedeki yazılarının arşivi olarak düşünüldü ancak daha sonra istediği gibi özgür yazmanın tadına vardı. Gezdiği yerler kadar yollarda tanıştığı, dokunduğu hayatlarında hikayesini yazıyor. Belki bir gün bir hikayenin kahramanı da siz olursunuz kim bilir?