Hürriyet Gazetesinde yayımlanan yazımın daha detaylı hali
İstanbul’a çok yakın hala çok güzel sahilller var. 25 seneden beri gittiğim Akçakese Köyü bunlardan biri. Akçakese Köyü’ne o kadar eski zamandan beri gidiyorum ki. Hani derler ya buralar hep dutluktu. Hakikaten öyle. Akçakese artık sezonda, özellikle haftasonları çok kalabalık olabiliyor.
- Ağva Sardala Koyu maceramı da okumak isterseniz tıklayın.
Beni instagram hesabımdan takip etmeyi unutmayın. Hikayeler ve öne çıkanlarda çok şey anlatıyorum 😉
İnstagram: Nerdesinbahar
Akçakese Köyü’ne Nasıl Gidilir?
Akçakese, Ağva yolunda. Şileyi geçtikten sonra yola devam edin. Yol geliş gidiş tek yola düşüyor. Yolunuzun üstünde ki Kabakoz’u geçeceksiniz. En son Ağva-Kandıra tabelasından sola Kandıra’ya doğru ayrılmalısınız. Bir sonraki köy Akçakese. Navigasyon sizi sahile kadar götürüyor.
Toplu taşımayla; Üsküdar 139A, Şişli/Mecidiyeköy Otobüs – 252 ve 139A, Sabiha Gökçen Havaalanı, Pendik E-3 ve 139A, Kadıköy Metro M4 Metro – M4-Otobüs ve 139A, Taksim Otobüs 66- otobüs – 522ST ve otobüs – 139A yollarını izleyerek Akçakese Köyü’ne ulaşabilirsiniz. Köyden sahile yürümek için biraz yolunuz var. Tahmini 20 dakika da sahilde olursunuz diye düşünüyorum
Akçakese Köyü Sahilinin Eski Hali Nasıldı?
Eğer İstanbul’daysam her 1 mayıs mutlaka Şile de ki Akçakese Köyü‘ne gitmeye çalışırım. Bundan 25 sene öncedir ilk gidişim. Temmuz da ağustosta bile gitseniz birkaç kişiden başkası olmazdı o zamanlar. Muhtarlığın işlettiği bir kamp alanı da vardı. Yemyeşil çayırların üstüne kurduğunuz çadırınız muhteşem bir manzaraya bakardı.
Elektrik direklerinin üzerinde bulunan prizlerden elektrik alırdınız. Denize nazır akşam üzeri saçınızı bile kurutabilirdiniz. Kamp ortamında böyle bir şey lüks tabi. Duş alacak yerler vardı. Küçük bir çeşmesi vardı. Çok cüzzi fiyatlara gelip burada birkaç gün kafayı dinlerdiniz. Şimdilerde bu anlattığım şeyler yok. Sahil kısmına arabayla geçiş yasak. Arabaları dışarıda bırakıyorsunuz ve yürüyorsunuz.
Çardaklar yapmışlar şimdilerde. Bir restoranda var. Mevsim itibariyle şimdilerde açık değil. Sezon da açık olur tahminimce. Yeşim Camping bu sahilin girişinde bulunuyor. 30 lira tam gün araç bırakmak. Karavanla da gelebiliyorsunuz. Küçük tatlı ahşap bungalovları vardır buranın ama pahalıdır. Seneler önce gelip kalmıştım.Biraz yukarısında Woodywill diye bir kamping alanı daha vardı.
Aşağıdan bakınca yukarıda ki karavanlar görüyorum. Nasıl güzel bir manzaraya bakıyor görmeniz lazım. Baktığı manzara İstanbul’a bu kadar yakın olmasıyla daha çok şaşırtıyor. Akçakese Köyü’nün İstanbul’a bağlı olması bile enteresan.
Dediğim gibi ben her 1 mayıs Akçakese yollarına düşerim. Sezon açılmadan, kalabalık düşmeden bu sahilin tadını ben çıkartırım. Her 1 mayıs nasıl denk geliyorsa o hava da bulutlu olur ve ben her şeye rağmen denize girip sezonu açarım. Bu 1 mayısta değişmedi.
- Akçakese Köyü hem tesisli hem tesissiz karavan kampı yapmaya uygun.
Akçakese Köyü’ne Gitmeden Yapılması Gerekenler
Arkadaşlarımı da alıp Akçakese yollarına düşüyoruz. İstanbul Şile arası bir buçuk saat arası. Bu tabi İstanbul trafiğiyle doğru orantılı. Sahilde alışveriş yapılacak bir yer yok. Eskiden yol köylerden geçerdi ve biz tarladan toplanmış taze sebze meyve alırdık ama artık yol üstündeki marketlerden alabiliriz.
Sezon da açılmadığı için o marketlerde birşeyler bulamayabiliriz. En son seçenekte Sahile inmeden Akçakese Köyü‘nden alışveriş yapmak. Biz İstanbul çıkışında alışveriş için duruyoruz. Sahilde mangal yapmayı planlıyoruz ve işimizi şansa bırakmadan alışverişi hemen halediveriyoruz.
Yol Üstü Şile Gözlemecileri
Hiç birimiz kahvaltı etmedi. En sevdiğim yol üstündeki herkesin bildiği Şile gözlemecileri. Bu yol motorcu rotası da olduğu için eskiden beri gittiğimiz Hanım Ağa‘da mola veriyoruz. Ispanaklı kaşarlı gözlemeyi tavsiye ederim. Tatil günü olduğu için İstanbul’un bir kısmı Şile de ki bu gözlemeciler de kahvaltı etmek için akın etmiş durumda. Çok kalabalık.
Ben her zaman olduğu gibi mutfakta alıyorum soluğu. Önce gözlemeler yapılırken biraz sohbet, biraz yardımla hızlı hazırlanmalarını sağlayıp, pişen gözlemeleri kapıp, arkadaşlarımın yanına dönüyorum. Çay istemek bile sorun bu kalabalıkta. Normal zamanlarında burada kuymak yemenizi öneririm. Gerçekten çok güzel yapıyorlar.
Akçakese Köyü Sahili
Bir hayli geç çıkmamıza rağmen öğlen saatlerinde Akçakese Köyü‘ne ulaşıyoruz. Köyden sahile kıvrıla kıvrıla inerken yemyeşil doğa ve ağaçlar bize eşlik ediyor. Hey gidi Karadeniz türküsünü dinleyerek yol alıyoruz. Gerçekten yol müthiş. Sonbahar ve ilkbaharda Şile yolları görsel bir şölene dönüşür. Görmelisiniz.
Sahile kadar indikten sonra arabayı yola bırakıypruz. Geri kalan yolu yürümek zorundayız. Arabadan çantalarımızı sandalyelerimizi alıp sahile çıkıyoruz. İşte eski sevgili en güzel haliyle karşımda. Kimseciklerde yok. Havanın bulutlu olmasının da faydası sanırım. Sahile çıkan yolda kocaman bir kaya var. Onun oradan plaja iniyoruz. Kumlar sıcacık. Sonunda kış bitti ve biz sıcacık kumlara ayak basabiliyoruz. Şükür.
Öyle güzel bir manzarası var ki her seferinde olduğu gibi bu seferde ilk kez gelmiş gibi hissediyorum. Karış karış denizin altını bilirim buranın. Denizin ortasında ki kayalıkların altında bir su altı tüneli vardır mesela. Bir taraftan dalıp diğer taraftan çıkabilirsiniz.
Normalde altın kumları olan plaj da denizin ilk girişi taşlık sonrası yine kum olarak devam eder. Karadeniz burası. Ne zaman hırçın dalgaları olacağını bilemezsiniz. Oldukça uzun bir sahil burası. Pek çok klip, film ve reklam çekimine ev sahipliği yaptı. Birkaç tanesine de bizzat şahit olmuşluğum var.
Eskiden olduğu gibi sezonda buraya gelemiyorum pek kalabalıktan ama hala hafta içi oldukça az insan olabiliyor. Karşı tepelere de bir site yapmışlar. Eskiden onlar da yoktu ama dünya değişiyor. Buranın o eski halleri de mazide kaldı ama hala inanılmaz şekilde 25 sene öncesiyle aynı.
Bu yazıyı yazmakta ve yer göstermekte oldukça tereddüt ettim aslında. Burası benim en eski sevdam, tutkum. Buraya yerleşmeyi bir aralar çok istemiştim.
Ve Yılın İlk Denizle Buluşması
Havanın bulutları biraz aralanınca kendimizi sulara atıyoruz. Biraz soğuk olabilir ama bu beni durduramayacak. Yaz aylarında olduğu gibi uzun uzun yüzemedim ama tuzlu suya kavuştuk yinede. Biraz güneş biraz deniz, biraz muhabbet, biraz müzik ve arınan bir ruh, mutlu bir kafa. Kafamıza reset atmaya geldik.
Birkaç insan da sağa sola serpiştirdi kendini. Komple yanlızlığı sevmiyoruz zaten. Uzun plajda yürüyüş çok keyifli geliyor. Böyle zamanlar gözüm hep yerlerde oluyor. Kıştan yeni çıkmış bir sahil size çok güzel deniz kabukları, tahta parçaları verebilir. Tüm sahili bir boydan bir boya yürüyoruz. Fotoğraf çekmek öyle keyfli ki.
Sahilin en tepesine çıkan merdivenlerden tırmanıyoruz. Sahile kuşbaşı bakmak çok güzel olacak. Günü bu şekilde batırmayı planlıyoruz. Çok fazla konuşmaya gerek yok. Sessizlik, dalgaların sesi, yüzümüze çarpan ılık rüzgar ve dost muhabbeti yetiyor bize.
Birkaç tane de gelin geliyor. Fotoğraf çekimi için burayı seçmişler. Arka fon güzel kayalıklarıyla uzak doğu izlenimi veriyor.
Mangal Zamanı
Akşam olmaya başladı ve biz çok acıktık. Gidip arabadaki malzemeleri taşıma ve mangal için hazırlıklara başlamak lazım. Denize dökülen bir de çay var burada. Tam orada oturduğumuz için getirdiklerimizi yıkamak da çok kolay oluyor. Plajdaki bu kuytu yer de ateşi yakmaya uğraşıyoruz.
Ateş yakmak ıslak çıra ve kömürle pek kolay olmuyor. İki kız koca sahilde tek başımızayız. Arada gelip geçen gelinlerle şakalaşıyoruz. Ben hep aynı gelin gidip geliyor sanıyordum. Bu kadar mı benzer bu kızlar birbirine.
Çıralar yanmayınca sahilden topladığımız tahta parçaları imdadımıza yetişiyor. Hayatımızın ilk bir başına mangalıyla başbaşayız. Mangalı biraz erkek işi olarak görmüşüz hep. Pek ilgilenmemişiz ama biz güçlü kadınlarız. Tabi ki yaktık o ateşi ve tabi ki çok lezzetli etler pişirdik. Mantarımız bile vardı.
Öyle güzel bir kor var ki… Dalga sesleri, tepemizde ki dolunay ve Cem Karaca’nın sesiyle saatin farkına bile varmamışız. Saat gece on olmuş. Hızlı bir şekilde toparlanıp aklım burada kalarak ayrılıyorum sığınağımdan. Lütfen son kalan yerlerden olan bu cennet gibi yere iyi bakın. Gizli sığınağıma hor davranmayın. Çöp bırakmayın.
Akçakese Köyü Plaj Fiyatları Ne Kadar?
Güncelleme: 2021 yılı aylardan Haziran. Tekrar gidiyorum Akçakese Köyü‘ne ve hayatımın şokunu yaşıyorum. Akçakese Köyü’nün muhtarlığın işlettiği plaj kısmı 2 yıllığına Avustralyalı Mark Peacock kiralamış. 3 yılda opsiyonu varmış. Muhtarlığın işlettiği plaj için geçen sene 100 TL otopark ücreti alınıyordu ve neredeyse sıfır hizmet vardı. Tuvaletler içler acısıydı. Bu sefer araçla giriş ücreti 50 TL olmuş ama tüm plaj şemsiye ve şezlongla kaplanmış.
Akçakese Köyü şezlong fiyatları ne kadar? 2 şezlong bir şemsiye ücreti hafta içi 80 TL. Hafta sonu 100 TL. Plajda puflar ve localarda var. Onların fiyatını sormayı unutmuşum. Öğrenenler yorumlara yazarsa yazıya ekleyebilirim. Kamp, karavan, mangal ve semaver yasak. Eskiden muhtarlığın işlettiği kısımda az bir bölüm halk plajı olmuş. Onun hemen yanında şezlonglu ve şemsiyeli yer Akçakese Köylülerine ayrılmış. Sonrası taa en sona kadar Peacock’un ücretli plajı olmuş. Ambulans girişinin olduğu yerden plaja indiğinizde (Yeşim campingin yanı) orada da şezlong ve şemsiye kalabalığını göreceksiniz. O uzun yıllardır vardı zaten. Oradan sağa ilerlediğinizde en sona kadar ücretsiz kısım. Orada kamp yapan pek çok kişiye rastlayacaksınız. Onlardan biri de bizdik. Dünya değişmeden çıkıp gezmeli ve görmelisiniz. 30 senedir değişmedi dediğim yer artık değişti.
2011’de tam zamanlı işinden istifa edip tutkusu olan seyahat etmeyi iş haline getirdi. 2017 yılından beri Hürriyet Seyahat’te gezgin yazar, 2018’den beri de blogunda yazılar yazıyor. Blog ilk etapta gazetedeki yazılarının arşivi olarak düşünüldü ancak daha sonra istediği gibi özgür yazmanın tadına vardı. Gezdiği yerler kadar yollarda tanıştığı, dokunduğu hayatlarında hikayesini yazıyor. Belki bir gün bir hikayenin kahramanı da siz olursunuz kim bilir?