Rize, Vadedilen Cennetteki Kutsal Topraklar

Reklamlar

Loading

Rize İl Kültür  ve Turizm Müdürlüğü’nün ve Kültür Bakanlığı’nın Rize’yi tanıtmak için başlattığı çalışmada ilk işbirlikçi seyahat yazarı bendim. Rize’ye daha önce iki defa gitmiştim. Rize öyle tek seferde gezdim bitti diyebileceğimiz bir yer değil. Aşırı yeşil zehirlenmesi yaşayabileceğiniz, başı dumanlı dağlarıyla, heryerden akan çağıl çağıl şelaleleriyle, yaylalarıyla, Fırtına Deresi’yle sizi kendine aşık eder. Dönerken bir parçanızı Rize’de bırakıverirsiniz. Aynı bende olduğu gibi. Üç günlük zamanda Rize’de neler yapmışız okumak isterseniz sizi aşağıda ki yazıya alayım.

Beni instagram hesabımdan takip etmeyi unutmayın. Hikayeler ve öne çıkanlarda çok şey anlatıyorum 😉

İnstagram: Nerdesinbahar

Rize İnsanı Coğrafyası Gibi

Beraber gitmeyi düşündüğüm bir arkadaşım Rize için;

Ben internetten baktım. Küçücük bir şehir. Bir günde biter, demişti. Buna çok gülmüştüm. 

Rize merkez küçük olabilir ama Rize’de yollar hep dikine dikine. Aynı insanı gibi, demiştim.

Üç kez gittiğim halde bitiremedim. Coğrafya derslerinde öğrendiğimiz Karadeniz’de dağların denize dik indiğiydi. O dağlar ki bulutların üstüne çıkıyor. O bulutların üstünde ki yaylalarda insanlar yaşıyor. O sis bulutları hep bir acelesi varmış gibi anlık sağa sola uçuşuyor. Bir anda yağmur yağıp bir anda açıyor. Hep bir telaş, hep hızlı. Karadeniz insanı da coğrafyaya ayak uydurmuş. Hızlı konuşuyor. Pratik düşünüyor. Uzun uzun düşünmeye vakit yok. Hep bir canı burnunda. Hep bir esprili. Onların siniri bile güzel. Bir karadeniz fıkrasının içinde yaşar gibi oluyor insan. Ege insanı gibi geniş zamanları yok. Birşey anlatmaya başladığınızda sizi dinlemek için sabrı yok. Cümleleriniz kısa ve net olmalı yoksa bir müddet sonra size olan dikkatleri dağılıyor. Bu bilgiler cebimde, aşık olduğum coğrafyaya doğru yol alıyorum.

Rize

Rize Türkiye’nin kuzeyinde, Karadeniz’in doğusunda yer alıyor. Dolayısıyla eğer yakın şehirlerde değilseniz ha deyince gidebileceğiniz bir şehir değil. Rize şuan arap turistlerin gözdesi olduğu için Rize’ye uçak bileti bulabilmek de mesele. Bulduğunuz bilette pek ucuz olmayacak haliyle. Ben ilk önce Trabzon Havaalanı’na uçuyorum. Oraya biletler hem daha makul fiyatlarda, hem de bulunabiliyor. Havaalanında beni DHA muhabiri Selçuk bey karşılıyor. Trabzon’da hava bulutluyken Rize’ye yol aldıkça yağış  başlıyor. Rize’ye daha önce iki kez ağustos ayında gitmiş biri olarak, yağmur yağmasının mevsimle alakasının olmadığını söyleyebilirim. Karadeniz’de bir gün içinde dört mevsimi yaşayabilirsiniz. Rize’ye ilk girişte bizi İyidere ilçesi karşılıyor. İlk gün İyidere’de ki Pileki mağarasını geziyoruz.

 

Gito yolu

Haremtepe (Çeçeva Köyü) Gizli Bahçe

İkinci gün bana Dha muhabiri Emre bey eşlik ediyor. İlk durağımız, Çayeli’nde ki çay bahçeleri ve instagramın ünlü ettiği Gizli Bahçe Evi oluyor. Aradığımız ev Çeçeva Haremtepe Köyü’nde bulunuyor. Yağmur hafif hafif atıştırırken, Çayelin’den öteye gidelum yali yali şeklinde gidiyoruz aynı türküdeki gibi. Navigasyona Gizli Bahçe diye yazarsanız, kaybolmadan nokta atışı yapabilirsiniz. Sahilde ki otobandan saptıktan sonra 8 km daracık köy yollarından tırmanıyorsunuz. Yollar hayli dar. Çoğu yerde iki araç karşılaştığında geçemiyor. Normal araçla gidebilirsiniz. Arabayı bıraktığınız yerden ev gözüküyor. Bir dakika da evin bahçesine inebilirsiniz.

Çeçeva, Haremtepe Köyü Gizli Bahçe

Yağmurlu bir sabah da orada olduğumuz için evin sahipleriyle karşılaşamadık. Çay bahçelerinin arası oldukça balçıktı. Çay bahçesinde dolaşırken fidelerden oldukça ıslanacaksınız. Eğer yağmur varsa ona göre kıyafet seçmelisiniz. Çay bahçesinin de, evinde neden ünlü olduğunu oraya gittiğiniz de anlayacaksınız. Hakikaten kartpostallık bir görüntü oluşturuyor. Karadeniz’de otobanın bir arka sokağına sapsanız her yer çay bahçeleri zaten. Her bulunan boşluğa çay ekilmiş. Labirent gibi şekilli ekenler olmuş. Ben bu sanatsal çalışmalara bayılıp, bazılarına da gülerken, rehberim ve yol arkadaşım Dha muhabiri Emre açıklıyor: 

Çay toplamak ve taşımak ne kadar zor biliyor musun?

Çeçeva, Haremtepe Köyü, Gizli Bahçe

Meğer kolay taşıyabilmek için öyle labirent gibi ekmişler. Dağ taş her yer çay bahçesi. Çok dik bir eğimde hemde. İşin içinde olmayınca ne bileceksin. Dönüş yolu geliş kadar kolay olmuyor. Buralarda internet pek çekmiyor. Navigasyon çıkmaz köy yollarında bizi kaybediyor. Giderken nereden döndünüz? nasıl gittiniz? bir bakın etrafınıza. O kaybolduğumuz yollarda bir grup kadına denk geliyoruz. Hatice teyzem beni öpmelere doyamıyor. Özlemişim böyle karşılıksız saf sevgileri. Neyse ki yolu bulmamız çok zor olmuyor. Emre olmasaydı yine kolay bulabilir miydim onu da bilmiyorum tabi.

Çeçeva, Haremtepe Köyü, Hatice Teyze

Tar Deresi Bulut Şelalesi Tabiat Anıtı

Geçtiğimiz yaz Karadeniz’e gitmiş ve tüm şelalelerini dolaşmıştık ama Tar Deresi Bulut Şelalesi gözümden kaçmış. Buna çok üzülmüştüm sonradan. Aldığım davette listede adını görünce de çok seviyorum tabi haliyle. Tar Deresi Bulut Şelalesi’ne gidebilmek için Çamlıhemşin’den geçmeniz gerekiyor. Çamlıhemşin biter bitmez yol ikiye ayrılıyor. Siz solda ki Ayder Yaylası tabelasından sapacaksınız. Çamlıhemşin’e 11 km, Ayder Yaylası’na ise 7 km uzaklıkta.

Tar Deresi Bulut Şelalesi girişi

Çok güzel manzaralardan geçtikten sonra tabelasını ve giriş kapısını görüyorsunuz. Giriş kapısında arabanızı parkedip 2 km’lik yürüyüş yolunu katetmeniz gerekiyor. Kişi başı 3 TL, öğrenci 1,5 TL ücreti var. Biz gittiğimizde kapılar açıktı ve kimsecikler yoktu. Araçla şelalenin oraya kadar gidebildik. Yolumuzun  üstünde odunlardan yapılmış bir köprü de vardı. Üstünden araçla geçtik. Yağmur yağmasa ve zamanımız bolca olsa kesinlikle yürürdük. Çağıl çağıl çağlayan dere bir tarafta, yemyeşil bir doğa diğer tarafta, harika bir yürüyüş yolu.

Tar Deresi Bulut Şelalesi

Sonra birden bire karşınıza bulutların arasından dökülüyormuşçasına bir şelale çıkıveriyor. Dumanlı dağların arasında kaynağı gözükmüyor. İlk gördüğüm anda “ne inilir ama bu şelaleden” kelimeleri dökülüyor ağzımdan. Türkiye’nin en yüksek rakımdan dökülen şelalesi olma özelliği taşıyan tek şelale Tar Deresi Bulut Şelalesi’miş. 3 ayrı kademeden oluşan şelalenin, toplam uzunluğu 250 metreymiş. Bulut Şelalesi, Tar Deresi üzerinde bulunuyor. Adını da buradan alıyor. Şelalenin yanına gidebilmek için bir asma köprüden geçiyoruz.

Tar Deresi Bulut Şelalesi

Mevsim itibariyle şelalede pek kimse yoktur diye düşünürken Bitlis’den gelen bir okul grubuna denk geliyoruz. Liselerin böyle geziler düzenliyor olması ne kadar güzel bir şey. Onların eğlenmelerini, poz poz fotoğraf çekmelerini bekliyoruz. Gençlik güzel şey. Yaz olsa, şelalenin önünde oluşan gölde ne yüzerdik ama diye düşünüyorum. Bunları yapmak için hava bir hayli soğuk ve ıslak. Durduğum noktaya, şelaleden akan sular toz gibi yağıyor. Rüzgarı saçlarımı uçuruyor. Güneşli bir havada yine gelmek üzere ayrılıyoruz.

Tar Deresi Bulut Şelalesi yürüme yolu

Zilkale

Gito yolu üzerinde ki Zilkale, dumanlı dağların arasından başı dik ve mağrur misafirlerini ağırlıyor.Zil Kale Rize’nin Çamlıhemşin ilçesinde. Denizden 750 metre yükseklikte. Aşağılarda Fırtına deresi akıyor. Ondan da 100 metre yükseklikte. Çok uzaktan bile muhteşem Zil Kale‘yi görebiliyoruz. Müze kartı geçerli değil. Burası lazların hac yeriymiş. 14cü yüzyılda inşa edilmiş. Trabzon İmparatorluğu tarafından yapılan kale Osmanlı zamanında askeri amaçla kullanılmış. Binada bulunan verilerden zamanında dört katlı olduğu düşünülüyor. Her yayla çıkışı buraya uğrayıp kalenin tepesinden aşağıda deli deli akan Fırtına deresine bakmadan geçmezlermiş.

Zilkale

Zilkale’yi daha önce iki kez, en ince ayrıntısına kadar gezmiş olan ben, Gito Yaylası’na doğru yol alıyorum ama  karlı yollar geçit vermiyor. 4×4 bile fayda etmiyor. Bu sene mevsimler değişik gittiği için nisan sonu olmasına rağmen kar var. Karnımız acıkınca, yol üstündeki restoranlardan birine girip birşeyler yiyoruz. Bu taraflara gelenler bu yol üstünde ki bungalovlarda da konaklayabilirler. 3 kişiye kadar kahvaltı dahil 500 TL günlük ücretleri varmış. Sıcacık sobasında ısınıp yola çıkıyoruz.

Gito yolu karla kaplı

Az ötesi biraz ötede yağan kardan habersiz çiçek böceğe durmuş. Bana “yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe” dizelerini hatırlatıyor. Buz gibi karlardan, kayan yollardan inmiş ben kendimi sapsarı çiçeklerin içine atıveriyorum. 10 dakikalık mesafede ki iki ayrı yerin böylesi ısı farklılığında olması beni çok şaşırtıyor.

Gito yolundan dönerken

Başı Dumanlı Dağlar

Daha önce hep ağustos ayında geldiğim Rize beni bahar aylarında misafir ediyor. İnsan ne kadar özlediğini geldiği zaman anlıyor. Benim bayıldığım dumanlı dağlar bölge insanı için sıradan geliyor. 

Ay ne kadar güzel. Başı dumanlı dağlar... diyorum adım başı. Rehberim Emre en sonunda şöyle bir bakıyor garip garip.

Dağ işte ,diyor. 

Çamlıhemşin, Rize

Alışınca insan sıradan geliyor demek ki. Vadedilen cennette, tasvir edilen, altından ırmaklar akan yemyeşil yer işte tam da burası halbuki. Nereden bileceksin.  Hiç Karadenizsiz kalmadın ki diye düşünüyorum. Duman Karadeniz’de pek sevilen birşey değilmiş. O bize güzel gözüküyor. Yol boyu karadeniz müzikleri eşlik ediyor. Bu coğrafyada başka birşey dinlemek insana keyif vermiyor. Geçtiğimiz yaz hiç karadeniz müziğimiz yoktu ve karadenizi baştan uca ege türküleriyle geçmiştik. İnanın bana bu coğrafyada gitmiyor. 

Cimil Yaylası yolu

Yağan ha bu dumana
Duman duman üstüne
Bende duman olayım
O kara gözlerine

Fırtına Deresi’nde Zipline Yapmadan Dönülür mü?

Yapmayı planladığımız pek çok şey hava muhalefetinden yapılamıyor. Bunların içinde Fırtına Deresi’nde rafting yapmak da var. Sular çok yüksek rafting için ama buralara kadar gelmişken Fırtına Deresi üstünde zipline yapmadan dönemem. Yemek yediğimiz restoranda ki Dilek hanımın önerisiyle Osmanlı Rafting’in yolunu tutuyoruz. En uzun parkur buradaymış ve tarihi köprülerden birinin altından geçiyormuş. Bunu duymak bile beni çok heyecanladırıyor.

Osmanlı Zipline, Fırtına Deresi

Osmanlı Rafting tabelasının üstünde aynen şöyle yazıyor: 400 yıllık tarihi taş kemer köprünün altindan geç. Dileklerun kabul olsun. Kısmetun açilsun 🙂 Bunu da okuyuca artık yapmadan dönülemez. Haftasonu olması sebebiyle bir hayli kalabalık. 15 TL ücreti var. Size bir kemer veriyorlar. Full body, tamamen bedeninizi sarıyor. Kemerleri kendi bedeninize göre sıkmayı unutmayın. Saçınızı iyice toplayın. Kask vermiyorlar çünkü.

Osmanlı Zipline, Fırtına Deresi

Saçınızı bir kaptırırsanız hem çok canınız yanar hemde suyun ortasında kalırsınız biri gelip sizi kurtarıncaya kadar. Kesmeden de kurtaramazsınız saçınızı. Bu söylediklerim sizi korkutmasın. Saçınızı toplamanız kafi. Ben işin heyecanından tam toplamadan atladığım için kafamı hep geri tutmak zorunda kaldım. Kilit sistemi oldukça profesyonel. Düşme riskiniz yok. Güvenlik çok önemli. Karşıya geçtiğinizde istasyondan çıkıp diğer hatta bağlanmanız gerekiyor. Bunu yapan, sizi karşı tarafta karşılayan birisi var. Endişe etmeyin. Giderken 22, dönerken 18 saniyede döndüm. Göz açıp kapayıncaya kadar bitiyor. On kere atlasam anca yetecek bana. O derece keyifli bir şey. Yapmadan dönülmeyecekler listenizde olsun mutlaka. Bu adrenalin mutlaka yaşanmalı.

Osmanlı Zipline, Fırtına Deresi

Çamlıhemşin tarafında, Fırtına Deresi üstünde sayısız Tarihi Taş Köprü var. Kim yapmış? Ne zaman yapmış? Kimler ayak basmış bilinmez. Bu köprülerden birine ayak basmadan, dokunmadan dönülmüş bir Karadeniz gezisi kesinlikle eksik kalmış demektir. Sezonda genelde kalabalık oluyorlar ama manzaraları kartpostallık bir görüntü oluşturuyor. Geçtiğimiz yaz insan kalabalığını aşıp fotoğraf çekememiştik ancak bu sefer altından üstünden her türlü hakkını veriyorum.

Fırtına Deresi, Çamlıhemşin

Cennet Vadisi, İkizdere

İkizdere yolunda yol yapım çalışmaları son gaz devam ediyor. Tüneller kazılıyor, yollar genişletiliyor. Umarım siz gittiğinizde bu yolların hepsi bitmiş olur. Kıvrım kıvrım karanlık yollardan otelimize ulaşıyoruz. Bir hayli üşümüş ve yorulmuşuz. Saat 11’e kadar açık olan termal havuzlarına koşuyoruz. Önceden randevu almak kaydıyla kese köpük ve değişik masajlar yaptırabilirsiniz. Ben son dakika gittiğim için hiç birisinde yer bulamıyorum.

Ridos Termal Otel

Ridos Termal Otel bölgedeki tek ve Karadeniz’de ki en büyük termal otel olma özelliği taşıyormuş. 30 dönüm arazi içinde ki otel, balayı oteli olarak da kullanılıyor. Su sesiyle uyuyup kuş sesiyle uyanıyorsunuz. Rize’ye 85, İkizdere’ye 28 km uzaklıkta bulunuyor. Bulunduğu yer Cennet Vadisi diye geçiyor. Altından kaynar şifalı sular akarken, hemen yanından buz gibi bir dere akıyor. Dağ, taş, her yer yemyeşil. Vadedilen cennet tam da burası olmalı. Otelin müdürü Cemal bey işine aşık, güler yüzlü, sempatik halleriyle bizi misafir ediyor. Sabah kahvemizi içerken bölge hakkında bilgiler veriyor. Hiç yolu olmayan şelalelerden bahsediyor. Rize’de kayıtlı 45 şelale varmış. Her şelaleyi kaydetmeye kalksalar 100’ü geçer sanırım.

Ridos Termal Otel

Kadın erkek karışık havuzları bulunuyor. Sadece kadınlara ayrılmış havuzda mevcut. Cennet Vadisi’nde ki termal suların şifaları say say bitmiyor. Kas iskelet sistemi hastalıklarından, cilt hastalıklarına, mideye, böbreğe, nörolojik hastalıklara kadar pek çok faydası var. Beni çok güzel dinlendirdiği kesin.

Heliski ve Kaçkarlar

Cennet Vadisi daha önce hiç duymadığım bir spor dalıyla tanıştırıyor beni. Heliski sporu, kayakçıları helikopterle pist olmayan, ulaşılması zor yerlere bırakıp oradan kaymalarını sağlayan bir spor türüymüş. Dünyada çok az yerde yapılabilen heliskinin en önemli özelliği, tesislerden ve kayak pistlerinden uzak, bol kar olan yerlerde yapılabilmesiymiş. Hiç pist yok, kar ezilmemiş. Düşünebiliyor musunuz böyle bir şekilde kayabilmeyi. Ben kayak yapıyorum ama bu kadarına cesaret edemem sanırım. Ridos Termal Otel’de iki adet helikoter pisti bu sporu yapanları bekliyor. Rize İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün sitesinde aynen şöyle yazıyor: 

Dünyanın en heyecanlı doğa sporlarından biri olan heliski, yakın zamana kadar sadece İsviçre Alplerinde, Himalayalarda ve Kanada dağlarında yapılıyordu. 2004 yılından itibaren, Avrupalı kayak tutkunları için Kaçkar Dağları’na turlar düzenlenmeye başlandı. Ayder Yaylası’nda konaklayan kayakçılar ve snowboardcular helikopterle Kaçkar Dağları’nın sarp tepelerine ulaşıyor ve dağların eteklerine doğru serbest stilde iniş yapıyorlar. Yalnızca profesyonel kayakçılar tarafından yapılan bu spor, özel malzemeler ve tecrübe gerektiriyor. Her yıl Ocak-Nisan aylarında yapılan heliski, Kaçkarların eteklerinde, Ayder,  İkizdere ve Ovit ve diğer yüksek rakımlı bölgelerde kayak tutkunlarını buluşturmaktadır. Heliski sayesinde bölgede kayak sporunun geliştirilmesi noktasında önemli çalışmalar başlatılmıştır. Yılda yaklaşık 500 kayak sever heliksi kayak sporu yapmak için Rize’ye gelmektedir.

Heliski ( Fotoğraf Rize İl Kültür veTurizm Müdürlüğünün sitesinden alınmıştır)
Heliski ( Fotoğraf Rize İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün sitesinden alınmıştır)

Ridos Termal Otel’in iki adet helikopter pisti var. Kışın adrenalin bağımlısı sporcuları ağırlıyorlarmış. Yapamasam da seyredebilmeyi çok isterdim. Oldukça pahalı bir spor olmalı. 

Cimil Şelalesi ve Cimil Yaylası Yolunda

Otelden çıktığımız gibi Cimil Yaylası yoluna düşüyoruz. Yolda bize yine dere, karlı dağlar, hafif güneşli buz gibi bir hava ve şelaleler eşlik ediyor. Yol bir hayli bozuk. Otelden çıktıktan çok kısa bir süre sonra kocaman bir şelaleyle karşılaşıyoruz. Bir adı yok.  Yoldan görülebiliyor.

İkizdere, Cennet Vadisi

Şelaleden ayrıldıktan sonra bir müddet toprak yollardan gidiyoruz. Yol bizi bir köprüden geçiriyor ve yol ikiye ayrılıyor. Ne tabela var ne de internet çalışıyor. Ne taraftan gideceğimizi bilemiyoruz. Şansa sağa dönüyoruz. Doğru yola girmişiz. Toprak yollar bir müddet sonra beton oluyor. Bölgede kış zor geçtiğinden yolları betondan yapıyorlarmış. Az gittik uz gittik Cimil Şelalesi’ne ulaştık.

Cimil Şelalesi

Yoldan görülebiliyor. Bir hayli uzaktan bakıyoruz. Yerler kar. Yanına gitmeye çalışmak bu karda kışta anlamsız. Yola devam ediyoruz. Yolumuzun üstündeki köyler artık mahalle olmuş. Yukarılara çıktıkça ağaçlar azalıyor. Uçsuz bucaksız dağ ve kar manzaraları görüyoruz. Kiminle konuşsak yollar kapalı diyor. Havanın soğuğundan belli zaten ama biz inat ediyoruz ve yola devam ediyoruz. Yol hakikaten bir yerden sonra tamamen karla kaplanıyor ve dönmek zorunda kalıyoruz.

Cimil Yaylası’na giden yolda bir köy

Dönmek kelimesi burada çok kolay birşeymiş gibi durdu ama 4×4 bile olsa çamur, su ve kar dolu balçık yollarda aracı döndürebilmek bile çok zor oluyor. En son köye geri döndüğümüzde yerel kıyafetli kadınlar görüyorum. Fotoğraf çekme isteğime “oğullarım kızar” diye mahçup bir şekilde olumsuz yanıt veriyor. Ablam 32 yaşında evlenmiş. 6 yıl sonra iki oğluyla dul kalmış. Anlatırken gözleri doluyor. Bakışlarıyla yattığı yeri gösteriyor. Çok iyi adammış. Üstündeki kıyafetleri beğenince koşarak eve gidip bana da getiriyor. Ben giyince Tutankamon gibi oluyorum ama olsun. Kışın köyde kimse kalmıyormuş. Bu kış iki kişi kalmış. Ayrılırken “tekrar gelicem” diyorum. Umarım gittiğimde tekrar karşılaşmak nasip olur.

Cimil Yaylası yolu kapalı

Çamlıhemşin tarafında yaylara giden yollar dikine dikineyken Cimil Yaylası yolu daha düzlük. Çamlıhemşin tarafında çam ağaçlarının arasında ki yollardan giderken burada oldukça açık bir vadide gidiyoruz. Yolun bir tarafı kar diğer tarafı yemyeşil. Yollar beton kaplı.

Cimil Yaylası yolu

Petran Yaylası’na Çıktık Ama Neye Yarar

Aynı yollardan geri dönüp bu sefer Petran Yaylası’na gitmeye çalışıyoruz. İki gündür tek bir yaylaya bile çıkmayı başaramadık. Yolda karşılaştığımız araçlar yolların açık olduğunu söylüyor. Tamamen çamur kaplı yollarda döne döne en sonunda bir yaylaya çıkmayı başarıyoruz ama neye yarar. Sisten göz gözü görmüyor. Kar yağıyor. Rize’ye gelirken “Aman kar yağsın razıyım. Yeterki yağmur yağmasın” diye dua ederken kasdettiğim bu değildi. İnat ettik çıktık ama en sonunda bir tanesine. Ayak da bastım Petran Yaylası’na.

Petran Yaylası

Geldiğimiz yolları tekrar inerken dumanlı dağları seyrediyorum. Benim için güzel olan bölge insanı için zorluk demek. Zor hayat şartları demek. Ben ise Bob Ross tablolarının içinde dolanıyor gibiyim. Gece karanlığında geçip hiç bir şey göremediğim İkizdere Yolu ne kadar güzelmiş. Yemyeşil yola, yine bir dere eşlik ediyor. Yol boyu o yeşilin içinde salınan bayraklarımız kırmızı kırmızı ne kadar güzel gözüküyor.

Petran Yaylası

Liman Lokantası’nın Lezzetlerinde Kendimizi Kaybediyoruz

Tüm gün koşturduk. Karlarla mücadele ettik ve çok acıktık. Rehberim ve yol arkadaşım Emre açlığa biraz daha dayanıp dayanamayacağımı soruyor. ”

-Rize’ye gelenler mutlaka orada yemek yer” diyor.

Liman Lokantası’nın yemeklerini tadınca ne demek istediğini anlıyorum. Liman Lokantası Rize merkezde, kapalı yolda bulunuyor. Fiyatları gayet makul. Lezzetler tarif edilemez nitelikte. Yazılarımda genelde yediğimi içtiğimi yazan biri değilim ama burasını es geçmemek gerekiyor.

Hayatımda yediğim en güzel sarma ve kavurma, Rize Liman Lokantası

3 . kuşak İsmail bey dedelerinden aldığı bayrağı gayet güzel taşımış. Bana 50 yıllık ocaklarını gösteriyor. İsmail Bey her lezzetin tadına bakabilmem için herşeyden az az koyup denememi sağlıyor. Yediğim en güzel lahana sarmasını ve kavurmasını yedim sanırım. Rize kavurması denilen birşey varmış. Daha önce duymamıştım hiç. En son ne zaman bu kadar lezzetli bir kavurma yemişimdir bilmiyorum. Bir daha ne zaman yolum düşer, ne zaman tadabilirim bilmiyorum ama siz gittiğinizde uğrayıp bana kendi deneyimlerinizi yazabilirsiniz.

Cimil Yaylası Yolu

Rize’de diğer lezzet noktaları Dağbaşı Restoranları. Kıvrım kıvrım çıktığınız, Rize’yi tam tepeden gören pek çok restoran mevcut. Yine şansa her yer sisle kaplanmıştı ve yağmurluydu ama bir ara sis dağılınca manzarasını görebildim. Hakikaten çok güzeldi. Buralar daha çok manzara seyrine gelen, devamlı müşterisi olan yerler değil. Bizim gittiğimiz restoran da yöresel yemekleri bulabilmek pek mümkün olmadı.

Rize Konaklama

Rize merkezde konaklama otelim Rize Ramada Otel oluyor. Eğer yaylalarda kalmayacaksanız, şehirde kalmak isterseniz mutlaka burada kalmalısınız. Odanızın penceresinden hırçın karadenizi seyredip konforlu odalarında dinlenebilirsiniz. Bana o kadar güzel bir oda verdiler ki, akşam ne havuzuna ne yemeğe inmemişim. Odadan hiç çıkmamışım. Bunu ertesi gün farkettim. Uzun bir yolculuktan sonra evime dönmüş gibi oldum sanırım. 

Rize Ramada Otel

Yaylalarda kalacaksanız pek çok yaylada pansiyon ve otel hizmeti bulunuyor. ÇAmlıhemşin tarafında, Fırtına Deresi boyunca küçük ahşap evlerde 3 kişiye kadar kahvaltı dahil 500 TL’ye konaklayabiliyorsunuz. Zilkale taraflarında, yol üstünde gördüğüm bir yere ait bu fiyatlar. Aşağıda ki fotoğrafla ilgisi yok. Aşağıda ki evlerin fiyatını öğrenemedim.

Çamlıhemşin, Fırtına Deresi

Bu kadar muhteşem bir doğa olunca kamp kaçınılmaz oluyor. Geçtiğimiz ay 20 gün Karadeniz’de kamplı seyahat etmiş biri olarak, kamp yapmanın çok kolay olduğunu söyleyebilirim. Doğada hayvanların gelme olasılığına karşılık yiyecekleri dışarıda bırakmamanız gerektiğini biliyor olmalısınız. Yaylalarda kamp olanağı daha mümkün ancak yaz ayları bile olsa üşüyeceğinizi unutmamalısınız.

İkizdere, Rize

Paylaşmak güzeldir!

Reklamlar

İlgili yazı

Yorum Yaz

Your email address will not be published. Required fields are marked *