Hürriyet Seyahat’te yayımlanan yazımın daha detaylı hali
Masai Mara Tanzanya ile Kenya arasında kalan savanna, sulak ve ormanlık alandan oluşan bir bölge. Burada yaşayan halk da Masai yerlileri. Kenya hükümeti sadece Masai yerlilerine kendi kıyafetleriyle dolaşma, çalışma ve kama gibi silah taşıma serbestliği vermiş.
- Kenya’ya gitmeden önce yapmanız gerekenleri de okumak isterseniz tıklayın.
- Masai Mara National Park büyük safari maceramı da okumak isterseniz tıklayın.
Kenya göl safarisi maceramı da okumak isterseniz tıklayın.
Beni instagram hesabımdan takip etmeyi unutmayın. Hikayeler ve öne çıkanlarda çok şey anlatıyorum 😉
İnstagram: Nerdesinbahar
Masai Mara Köyün de Yaşam
Masai Mara Köyü kamp alanımıza çok yakın. Giderken bozkırlara bakınca her minik çalıya bir poşetin takılmış olduğunu görüyorum. Çıkıp temizlemek istiyorum. Köyde bizi çocuklar karşılıyor. Hangisini kucaklayacağını bilemiyor insan. Bir bir dokunup güzel bir hayatları olsun diye dua ediyorum.
Öyle bir sefalet içindekiler ki. Yüzündeki gözündeki sinekleri kovalıyorum. Buralarda insan hayallerinden utanıyor. Ayaklarımızın altındakiler toprak değil bildiğin kuru tezek. Bir tohum düşse havada filizlenir o derece.
Köyde biri çıkıp bizi bilgilendiriyor. Burada belli yaşa gelmiş erkekler aslan avlayıp yelesini yüzüp getirmezse evlenemiyor. Günümüzde avlanmak yasak ve eğer birisi aslan falan öldürürse ve yakalanırsa direkt idam ediyorlarmış. Ölüsünü bile ailesine vermiyorlarmış. Sadece üstünden çıkan eşyaları veriyorlarmış. Ama onlar hala böyleymiş gibi anlatıyor.
Sadece Masai yerlileri yerel kıyafetiyle dolaşıp çalışabiliyor. Kama taşıyabiliyor. Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanmış olan “Out of Africa” Türkçe ismiyle “Benim Afrikam” filminde Masai yerlileriyle ilgili kısa ama çok çarpıcı bilgiler bulunuyor. Sömürge zamanları Afrikalı yerlilerini asımile edip köleleştiren sözde gelişmiş ülkeler sadece Masai yerlilerini ehlileştirememiş.
Masai yerlileri için dün ya da yarın yok. Hayat andan ibaret. O sebepten bir Masai yerlisini hapsettiğiniz zaman o hapisten bir gün çıkabileceğini düşünemediği için kısa sürede ölüyorlarmış. Bu sebepten onlar hep özgür kalmış. Ben filmin yalancısıyım. Günümüzde hala aynı şekilde mi düşünüyorlar bilemiyoruz tabi.
Çok iyi İngilizce bilmesini küçükken misyonerlerden öğrendim diye açıklıyor. Çok gereksiz bir açıklama çünkü Kenya’nın resmi dili İngilizce ve Swahili yerli dili. Aynı zaman da Kikuyuca gibi 48 ayrı dil konuşuluyormuş. Her kabilenin ayrı dili var. Okullarda eğitim İngilizce.
Anlatan kişi bize erkek çocuklarının belli bir yaşa geldiğinde evlenebilmek için bir aslan öldürmeleri gerektiğini ve yelesini yüzüp köye getirmesi gerektiğini anlatıyor. Senelerce bozkırda kalan insanlar oluyormuş. Şuan hala bu gelenek devam ediyor gibi anlatıyorlar ancak avlanmanın yasak olduğunu daha önceden öğrendiğimiz için ikilemde kalıyoruz.
Ateş olmadan ateş yakmayı öğretiyorlar. Onların bir dakikada yaktığı ateşi ben on dakika uğraşıyorum yakamıyorum. Burada yaşamak zor olacak.
Erkekler ayrı kadınlar ayrı bize kendi dillerinde şarkılar söyleyip dans gösterilerinde bulunuyor. Erkeklerin çıkardığı ürkütücü seslerden sonra kadınların sesleri kuş sesi gibi. Masai bölgesinde pek çok kabile var ve bu kabilelerin kullandıkları örtülerin desenleri bölgesine göre değişiyor.
Masai Mara Yerli Evi
Çamur ve samandan oluşan evi yapmak kadının işi. Evlenilecek kadını aile seçiyor ve evi çamurdan kadın yapıyor. Kaç ineğiniz varsa o kadar kadın alabiliyorsunuz. Zor işleri kadın yaptığı için bir nevi dayanışma diyebiliriz aslında. Ne kadar çocuk o kadar iyi. Amaç soyu devam ettirmek. Orada yaşamadığıma şükrettim.
Köy meydanında hayvanları barındırdıkları bölümü dikenli çalılarla çevirmişler ki vahşi hayvanlar saldırmasın. Yavru olanları evlerin içindeki bir bölümde barındırıyorlar. Bunlara ev demek ne kadar doğru bilmiyorum.
Evin kapısından içeri girince bir ahır var. Mutfağında olduğu bir ortak alan oturmak için bir bank ailenin ve çocukların uyuyabileceği kapısı olmayan, perdeyle ayrılmış bölümler var. Hapishane penceresi gibi minicik bir yerden ışık geliyor. Göz gözü görmüyor içeride, çok karanlık. Ortada yerde ateş yanıyor. Birkaç leğen, bir kaç örtü. Tüm eşya bu.
Masai Mara’da Alış-veriş
Masaili bir yerli tüm köyde bana eşlik ediyor. Köy meydanı diyebileceğim bir yerde kadınlar pazar kurmuş. İncik boncuk satıyor. Orada benimle dolaşıp benim adıma pazarlık ediyor. Kaç inek ettiğimin kaçıncı karısı olacağımın merakıyla dolaşıyoruz köyde.
Genelde küçük takılar için 5 dolar istiyorlar ama 1 dolara verdiğinizde kabul ediyorlar. Gerçek aslan dişinden kolye diye sattıkları takıların gerçekliğini bilemiyoruz ama çok güzel oldukları kesin. Umarım gerçek aslan dişi değildir.
Kişi başı beş dolar verip bu köyü gezebilirsiniz. Dediklerine göre buralardan toplanan paralar tüm köylere eşit dağıtılıyormuş. Öyle bir havuz oluşturulmuş. Sizi evleri gezdirmek için 4 kişilik gruplar halinde bölüyorlar ve anlatırken mutlaka bir şeyler satmaya çalışıyorlar. Bizim evde satış için çok ısrarcı olmadılar ama arkadaşlarım yardım olsun diye çok pahalıya almışlar.
Gitmeden internetten bu yönde bir şeyler okuduğum için ben hazırlıklıydım. Ben, bizim gezdiğimiz köyde yaşayanların olduğunu düşünmedim. Bizim gibi gelen turistler için düzenlenmiş bir köy olduğu izlenimi edindim. Yerli halk yerel kıyafetlerinin altına şort tişört giyiyor zaten. Kollarında takıların yanında dijital saatleri var. Cep telefonları kullanılıyor. Örtüyü kaldırıp cebine koyuyor.
Masaili kadınların kulakları bebekken deliniyor ve seneler içinde devamlı tahta parçaları konularak delik büyütülüyor. Yetişkin olduklarında o deliklere boncuklar takıyorlar. Masaili bir kadın olduğu hemen anlaşılıyor böylece.
Bunları göz ardı eder görmemezlikten gelirseniz ortam geçmişe bir yolculuk. Ben turistik bir gezi harici gerçekten burada yaşayan insanların köylerine gitmeyi çok isterdim ama bu kadar insanla oralara gidemeyiz. Bir gün bunu da yapacağımı biliyorum.
Köye ilk geldiğimizde erkekler bize dans edip şarkı söylüyor. En yukarı kim zıplıyor onu gösteriyor. Evleri gezmeden önce de kadınların şarkıları ve danslarını izliyoruz. Erkeklerin ürkütücü sesleri kadınların şen seslerine karşı.
Bir yerli boynuzdan yapılmış çalgıyı tam kulağımın dibinde öyle bir öttürüyor ki onlardan daha yukarı zıplıyorum. Burada en yükseğe zıplayan bedel ödemeden kadın alabiliyor. Havada asılı kaldığına gözlerimle şahit oldum. Kadınlar dünyanın süper gücü bence. Uçurur adamı böyle.
Masai Mara Okul Ziyareti
Şimdi bir okulu ziyaret edeceğiz. Okula gittiğimizde bir törene denk geldik. Burada okullar hiç kapanmıyormuş. Üç aydan üç aya karne alıyorlar ve iki hafta tatil oluyor. Yanımızda götürdüğümüz yardımlardan bir kısmını buraya bırakıyoruz.
Para yardımı da yapıyoruz ama büyük kısmını Zanzibar‘a ayırdık. Oradakilerin daha çok ihtiyacı varmış. Törendeki çocuklara kaynıyorum. Sarılıyorum. Buradaki insanlar normalde gülerken fotoğraf çekileceği zaman hemen ciddi insan olup somurtuyor.
Demek ki moda böyle ama ben güldürmeyi başarıyorum. Her şey bittiğine göre dönüş yolundayız. Stabil yol aklımıza gelince tüylerimiz bir diken diken oldu ama yol enteresan bir şekilde kısa sürüyor.
Ekvatora gittiğimiz için stabil yol iki katına çıkmıştı giderken. Yorgunuz, toz toprak içindeyiz ama çok mutluyuz biz. Çok güldük, çok eğlendik.
Masai Yerlisi Ken ve Ben
Yine bir yerden geçerken incik boncuk satan kadınlar arabanın etrafını sarıyor. Aracın içine atıyorlar. Sonra parası için bir savaş başlıyor. Bütün kadınlar bende. Ben incik boncukla uğraşırken arkadaşlar bizim rehber Keffa‘nın başka bir rehber arkadaşının fotoğrafını çekmişler. Kızlar Ken‘e bayılmış.
Fotoğrafına bakınca bekar mı diye soruyorum. Keffa gülüyor. Masai Mara’lı beyaz kadın olursun diyor. Ben burada yaşayamam alır götürürüm diyorum. Ve günlerce sürecek olan muhabbet böyle başlıyor. Ben hep işin şakasındayım.
Aldığım her şeyde “oo çeyizi düzdüm. Boncuklar tamam” diyorum. Kına gecesini konuşuyoruz kızlarla. Ben kaç inek ettiğimi soruyorum. Hep şakalaşıp gülüyoruz. Dönüş yolunda Ken‘i benimle tanışmaya getiriyorlar.
Adam gözümün içine bakamayınca anlıyorum ki benim için şaka olan şey onlar için çok ciddi. Üzülüyorum. Meğer ben evet desem benimle gelecek. Bu devirde hala gözünün içine bakmaya utanan adam görmek çok şaşırtıcı.
Döndükten sonra uzun süre whatsapptan bana aslan yeleli fotoğraflarını gönderdi. Bu kadar ciddiye almalarını yaşadıkları coğrafyadan kurtulmaya çalışmalarına yordum.
2011’de tam zamanlı işinden istifa edip tutkusu olan seyahat etmeyi iş haline getirdi. 2017 yılından beri Hürriyet Seyahat’te gezgin yazar, 2018’den beri de blogunda yazılar yazıyor. Blog ilk etapta gazetedeki yazılarının arşivi olarak düşünüldü ancak daha sonra istediği gibi özgür yazmanın tadına vardı. Gezdiği yerler kadar yollarda tanıştığı, dokunduğu hayatlarında hikayesini yazıyor. Belki bir gün bir hikayenin kahramanı da siz olursunuz kim bilir?