Kemerburgaz Su Kemeri İstanbul’a yüzyıllar boyunca su taşımış ve günümüzde hala kullanılıyor. Kemerbuzgaz Su Kemeri’ne senelerce önce gelmiş hayran kalmıştım. Aradan geçen 4 sene içinde birkaç kez gitmek için teşebbüste bulunsamda olmamıştı. En sonunda bir gün havayı da güzel bulunca oradaki arkadaşımı arayıp atlayıp gittim. 4 sene içinde neler değişmiş? nasıl gittim? ne umdum? ne buldum? Kemerburgaz Su Kemeri yazıma buyurun.
Bu yazıda Kemerburgaz Su Kemeri Mağlova Kemeri nerede? Nasıl gidilir? Ne yapılır? gibi bilgileri bulacaksınız.
Beni sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın 😉 İnstagram: nerdesinbahar
Kemerburgaz Su Kemeri Kim Yaptı?
Kemerburgaz Su Kemeri Kim Yaptı? ve Mağlova Kemeri’ni Kim Yaptı? diye merak edenlerin göreceği tek isim tarihimizin muhteşem mimarı Mimar Sinan‘ın ismini görecek.
Mağlova Su Kemeri Hikayesi
Mağlova Kemeri tarihçesi‘ni merak ettiğimde; günümüzden geriye 455 yıl önce Muhteşem Süleyman yani Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle yapıldığını görüyorum. 2bin yıllık Kırkçeşme Su Yol Sistemi Mağlova Kemeri inşaa edilerek İstanbul’a ulaştırılmış ve hala tıkır tıkır çalışarak İstanbul’a su taşıyor. 1565’te 24 saat süren çok şiddetli bir fırtınada Mağlova Kemeri yıkılmış ve Mimar Sinan farklı bir sistemle Mağlova Kemeri’ni yeniden inşaa etmiş. Bu sefer kemerin ayaklarını piramit şeklinde inşaa etmiş. Öyle bir akıntıya dayanacak köprü yapmanın delilik olduğu düşünülse de Mimar Sinan bunu başarmış.
Mimar Sinan Su Kemeri yani Mağlova Kemeri dünya su mimarisinin baş yapıtı olarak görülüyormuş. Geçtiğimiz günlerde Mimar Sinan ile ilgili bir belgesel seyretmiştim. Nuriosmaniye Camii’nin temeli 6 yılda atılmış. Öyle teknikler kullanmışki sayısız depremden hasar almadan çıkmış. Mimar Sinan Mağlova Kemeri’nden başka eser yapmasaydı bile sadece bu yapıtıyla dünyaca biline bir mimar olurdu deniliyor. Böyle bir ataya sahip olmakla çok şanslıyız.
Mağlova Kemeri Mimari Yapısı, Kaç Gözlü?
Mağlova Kemeri 36 metre yüksekliğinde ve 258 metre uzunluğunda olup iki katlıdır. Kemerin alt katında 8 büyük göz, üst katında ise 8 küçük göz bulunuyor. Alt katta bulunan gözlerin 4 tanesi daha büyük yapılmış. Mağlova Kemeri’nin en önemli özelliklerinden biri de köprü olarak kullanılabilmesi. Bir vadinin iki yakasını ve iki ilçeyi birbirine bağlayan Mağlova Kemeri bölge halkı tarafından köprü olarak kullanılmış. Arkadaşım Bülent devamlı bizi arayarak kontrol ediyor. Su seviyesini soruyor. Bazen sular yükseldiğinde bu köprü su ile doluyormuş ve karşıya geçmek, içine girmek mümkün olmuyormuş. Bu sene çok kurak geçti. Nerde öyle su seviyesi?
Mimar Sinan’ın inşa ettiği camilerde bulunan ses akustiği burada da bulunuyor. Sel baskınlarından ve taşıması için gelen yüksek debilerden zarar görmemesi için 3 farklı sigorta sistemine sahip kemer, piramit
şeklindeki ayak sistemi ile dünyada tek olma özelliğine sahip. Kemerin 33 farklı iç kemerinin Allah’a şükür ile ilgili olduğu ifade ediliyor. İki farklı cepheden bakıldığında düşey çizgileri farklı yönde görünüyor.
Mağlova Kemeri Nerede?
Mağlova Kemeri, İstanbul Sultangazi ve Eyüp ilçelerinin içinde, Cebeci Köyü yakınlarında, Kemerburgaz Kent Ormanı içinde ve Alibey Deresi üzerinde bulunuyor. Yanlış anlaşılma olmasın. Çok yakınlarında yerleşim yeri yok. İlk gittiğimde Kemerburgaz’da at çiftliği olan bir arkadaşıma gitmiştim ve Mağlova Kemeri’ne yürümüştük. Çok keyif almıştım. Aradan geçen 4 yılda ne değişmiş?, şimdi nasıl gidiliyor? bir bakalım.
Mağlova Kemeri Nasıl Gidilir?
Mağlova Kemeri’ne tekrar gitmek istediğimde arkadaşımın ve benim ortak uygun zamanını bir türlü yakalayamıyoruz. Mağlova Kemeri Nasıl Gidilir? diye bakınıyorum. Navigasyona yazmak aklıma geliyor ve çok yakınına kadar giden bir yol görüyorum. 4 yıl önce yoktu tabi. İki günde dünya değişti. 4 yılda nasıl değişmesin? Mağlova Kemeri yol tarifi için en kolay şey navigasyona yazmak olacaktır. Mağlova Kemeri’ni tepeden gören konumda arabanızı parkedip 5 dakika toprak patikadan Mağlova Kemeri’ne inebiliyorsunuz. Kemerburgaz Kent Ormanı Mağlova Kapısı’ndan gireceksiniz.
Mağlova Kemeri Trekking
Benim bir yere bu kadar kolay gittiğim nerede görülmüş? Ben ve arkadaşım Cihan, yine at çiftliği olan arkadaşım Bülent’e gidiyoruz. Arabayı Alkuzu Çiftliği‘nde bırakıp Bülent’ten aldığımız tarifle yola koyuluyoruz. Eğer sizde trekking yapmak isterseniz benim yöntemimi değerlendirebilirsiniz ancak insan kaybolabiliyor. Dikkatli olun. Bülent bizi belli bir yere kadar götürüp yolu tarif ediyor. Onun tarifine göre ağaçların içindeki patika yoldan yürüyüp yukarıdaki geniş toprak yola ulaşacağız. Sonra sola dönüp beyaz kulübeyi görene kadar yürüyeceğiz. Beyaz kulübenin oradan Baş Havuz‘a kadar devam edeceğiz. Baş Havuz‘dan sonra otobanın altından geçen geçitten geçip yürümeye devam edeceğiz. Sonra sol sonra sağ, sol, sağ bla bla blaa.
Biz daha ilk geniş toprak yolda dinlediğimiz her şeyi unuttuğumuz için ve benimde aklımda sadece Baş Havuz kaldığı için canım ciğerim herşeyim navigasyona yazıyorum yine. Navigasyon Baş Havuz’u da Mağlova Kemeri’ni de gösteriyor. Baş Havuz’un etrafını tel örgülerle çevirmişler. İlk geldiğimde üstüne tırmanmış ve içine akan suları seyretmiştik. Böyle yapmayalım diye artık YASAK. Oradan sonra yine kayboluyoruz. Biz yanlışlıkla suyun yanına inip su yolundan gitmişiz. Ormanın içinden devam etmemiz gerekiyormuş. Navigasyonu açın ve Mağlova Kemeri yazın. Gösteriyor. Ormanda olabiliriz ama sonuçta İstanbul’dayız. Yol üstünde oralara yerleşmiş derme çatma evler görüyoruz. Köpekler takılıyor peşimize. Bölgede bolca köpek var sahipsiz ama devamlı gönüllüler tarafından beslendikleri için zararsızlar.
Su kenarından yürüyerek Mağlova Kemeri’ne ulaşıyoruz ama yolu kolay değil. Ayağımız kaysa sudaydık. Çok dikkatli geçmek zorunda kaldık. Keyifli miydi? Evet. Yolda rastladığımız abiler balık yakalamış, pişirmiş, yemiş, Bize kalmamış. Balıkta tutmaya gidebilirsiniz yani. Sanırım alabalık yakaladık dediler. Umarım yanlış hatırlamıyorumdur.
Mağlova Kemeri
Su kenarından yürürken zaten bir müddet sonra Mağlova Kemeri’ni görüyorsunuz. O insana daha bir şevk veriyor. Ulaştığımız anda önce bir seyrediyoruz. Aşağıdan öyle muhteşemki. Sonra fotoğraf molası veriyoruz. Üstünde insanlar görüyoruz. Demek “burasıda artık keşfedildi” diye düşünüyorum. O an yukarıdaki yoldan haberim yok.
İçine girdikten sonra bir tünele girip merdivenlerle yukarı çıkacaksınız. O sizi köprüye götürecek. Biz orta kısımdaki köprüden karşıya geçerken, üst kısımdan devamlı İstanbul’a su gidiyor. Suyun kirlenmemesi için üstü tamamen kapalı olarak dizayn edilmiş. Suyun taşındığı yer bir insanın yürüyebileceği seviyede, aşağı yukarı 1,70cm
İşte bu köprü kısmında insan fotoğraf çekerken kendini bir kaybediyor. Havada şansımıza öyle güzel ki. Dur şöyle çekelim, dur böylede çekelim. Bizden önce başka bir grup vardı. Bol bol karelerimize girmişlerdi. Giderken bizim çektiğimiz fotoğrafları görünce gittikleri yoldan dönüp tekrar fotoğraf çekmeye geldiler ve yine karelerimize girerek aynı fotoğraflardan çektiler. Biz hep bekledik. Kaderim oldu artık. Yapacak birşey yok ama şöyle düşünüyorum. Bir insanın daha doğru dürüst açıdan fotoğraf çekmesine vesile olduk.
Mağlova Kemeri’nin ortasındaki köprüden karşıya geçip birazda oradan seyrediyoruz. Benim burada yapacaklarım bitmedi daha. İlk geldiğimizde kemerin tepesine çıkmıştık ve benim o zaman deli gibi yükseklik korkum vardı. Aradan geçen zaman zarfında bu korkumu yendim ve oraya çıkmaya hazırım. Tekrar geldiğimiz yoldan geri dönüp Mağlova Kemeri’nin duvarlarının yanındaki patikadan yukarı tırmanıyoruz. O duvara yardımsız tırmanmam zor oluyor.
En sonunda duvarın üstüne çıktığımızda çantadaki termos çıkıyor. Çantada bulunan yiyecekler yanına katılıyor. Tabi aldıklarımızı arabada unutmasak daha iyi olabilirdi ama biz elimizdeki ile mutlu olmayı bilen insanlarız. Uzakta kalan şehri seyrediyoruz. Hem İstanbul’dayız hem bir o kadar uzak. Sonra tabiki Mağlova Kemeri’nin üstünde yürüyoruz. Siz YAPMAYIN. Bana sıra gelince birden düdükler ötüyor. Biri el kol hareketi ile beni geri çağırıyor. Meğer bekçi koymuşlar oraya. Adam kalp krizi geçirecekti az kaldı.
Mağlova Kemeri Dönüş Yolumuz
Dönüş yoluna geçtiğimizde aslında kaybolmasaydık gelmemiz gereken yoldan dönelim diyoruz. Bülent yine tarif ediyor. Kemerburgaz Kent Ormanı oyun alanı ve piknik masalarını geçince toprak yola sapın diyor. Biz napıyoruz? Ağaçların arasına dalıyoruz. Bir müddet sonra, bir patika bulunca doğru yolda olduğumuzu sanıp devam ediyoruz. Meğer Kemerburgaz Kent Ormanı içinde yaşayan insanlar varmış. Ormanın içine kulübe yapmış. Küveti bile vardı bahçesinde. Bizim zor yürüdüğümüz yerde o küveti oraya nasıl taşıdın be adam.
Sonuç olarak yine kayboluyoruz. İnternet çekiyor. Ben öğrenmişim ya bir Baş Havuz yine onu yazıyorum. Ormanın içi diken dolu. Haritada gördüğünüz yere geçemiyorsunuz. Bizim kafa lambamızda yok. Arkadaşım Cihan akşam olup hava kararacak endişesi ile önden yardırıyor. Yol açıyor. Ben alışkınım kaybolmaya. Sıfır endişe. Baharın gelmesiyle ormanın içinde açan çiçeklerin keyfini sürüyorum.
En sonunda suyun kenarına tekrar inmeyi başarıyoruz. Arkadaşım Cihan kot pantolonla gelmiş. Çocuk sanki kedilerin saldırısına uğramış gibi. Pantolonu tırmık içinde. “Abla akupunktur olsam bu kadar iğne yemezdim” diyor. Şu yazıyı yazarken bile gülmekten gözümden yaş geldi. Benimde dizime saplanan diken sanırım kemiğe kadar gitti. Acayip sızlıyor. Niye böyle şeyler hep benim başıma geliyor? bilmiyorum ama bir başka kaybolma hikayemi okumak isterseniz şuraya tıklayabilirsiniz. Yürüyüş yapacaksanız ormana dalmayın, dalacaksanız da yanınızda bahçe makası olsun diye yazıyorum bunları.
Kemerburgaz Kent Ormanı
Yürüyüş yapmak istemeyen, ben böyle maceralar almıyım, konfor severim diyenler, arabasına atlayacak, efendi gibi Mağlova Kemeri’nin dibine kadar gelecek. Hatta arabasında oturup uzun uzun Mağlova Kemeri’ni seyredecek. Daha keyifçiler masasını sandalyesini kapıp kemere karşı piknik yapacak. Çocukları olanlar daha gerideki çocuk ve oyun alanına yakın yerdeki piknik masalarını kullanacak. Çocuğu oynarken masasını kuracak. Vallahi benim bile hoşuma gitti bu planlar. Üçüncü sefer bende böyle yapayım. Hep macera hep macera nereye kadar. Çekirge misali daha kaç kez zıplarım bilmiyorum.
Tamamı 5 milyon 526 bin metrekareden oluşan Kemerburgaz Kent Ormanı’nın 5’te biri hizmete açılmış durumda. Kemerburgaz Kent Ormanı içerisinde seyir, macera, eğitim ve spor alanları bulunuyor. İstanbul’a çok yakın olması burayı cazibe merkezi yapacak ve haftasonları kaçılacak bir yer olacak gibi geldi bana. Mümkünse haftaiçi plan yapmaya çalışın yada kalabalığın tadını çıkarın.
Mağlova Su Kemeri Giriş Ücreti ve Ziyaret Saatleri
Mağlova Su Kemeri Giriş Ücreti: Yaya olarak gittiğinizde herhangi bir ücret ödemiyorsunuz. Arabayla giriş 15 TL, motosiklet yada ATV 10 TL, küçük minübüsler 45 TL, büyük minübüsler 80 TL ve otobüslerde 125 TL (2021) Araçlarınızı Kent Ormanı’nın girişinde bırakırsanız herhangi bir ücret ödemezsiniz.
Mağlova Su Kemeri ziyaret saatleri: Sabah 8:00 Akşam 20:00 saatlerinde açık (Pandemi sebebiyle bu saatler tabiki uygulanamıyor?
Kemerburgaz Kent Ormanı ve Mağlova Kemeri Kamp, Karavan
Kemerburgaz Kent Ormanı Mağlova girişinden girip piknik alanı ve otoparka ulaştığınızda karavanla durabilirsiniz ama biliyorsunuz karavanla çok yerleşmemelisiniz. Yayılmayın yani. Göze batmazsanız bence mümkün.
Kemerburgaz Kent Ormanı‘nda bizim yürürken kaybolduğumuz ama o esnada su kenarında bulduğumuz çayırda kamp yapma hayallerimizi soruşturduk. Jandarma bölgeye gelmiyormuş. Yolu toprak. Her araç giremez. Yağmur yağarsa 4×4 olmayan her araç orada kalır gibi geldi bana.Sadece gündüzleri civar ilçeleriden gençler gelip rahatsız edebiliyormuş. Kemerburgaz Kent Ormanı’nda kamp yapmak, ateş yapmak ve mangal yasak. Benim bahsettiğim yer orman içinde değil. Kemerburgaz Kent Ormanı’nda yapabileceklerinize ve ne var ne yok göz atalım;
- Trekking yapabilirsiniz. Bizim girdiğimiz gibi ormana dalmadan yürüyüş parkurlarında yürümek mümkün.
- Ateş yakmadan piknik yapabilirsiniz
- Wc var
- Spor alanı var
- Yakında market YOK. Yiyeceğinizi önceden almalısınız
- Bisiklet ve akülü bisiklet kiralamanız mümkün
- Beltur işletmesinin yanında bulunan Buz pistinden faylanabilirsiniz. Giriş ücreti var ve ödediğiniz ücret 30 dakika geçerli oluyor. 5 yaşın üstündeki herkes faydalanabiliyor.
- Alkuzu Çiftliği sadece biniş eğitimi almak isteyenlere açık. Diğer zamanlar başka at çiftliklerinde olan kahvaltı vs için misafir kabul edilmiyor. Biz dönüşte Alkuzu Çiftliği’nde birşeyler yiyoruz. Arkadaş kontenjanı bizimki.
İstanbul’un Tüm Su Kemerleri
1- Mağlova Kemeri – Mimar Sinan eseri
Mağlova Kemeri, İstanbul Sultangazi ve Eyüp ilçelerinin içinde, Cebeci Köyü yakınlarında, Kemerburgaz Kent Ormanı içinde ve Alibey Deresi üzerinde bulunuyor. 36 metre yüksekliğinde ve 258 metre uzunluğundadır
2- Kırk Çeşme Su Yolları – Mimar Sinan eseri
Bu tesis için Kovukkemer, Paşa Kemeri, Uzunkemer, Mağlova Kemeri, Güzelce Kemer gibi kimi anıtsal ölçekte 33 tane su kemeri yapılmıştır. Kırkçeşme su yolları, İstanbul’un Rumeli yakasını besleyen üç büyük sistemin ikincisidir ve şehrin kuzeyindeki su kaynaklarının bir bölümünü toplamaktadır.
3- Uzun Kemer – Temeli Roma dönemi – Mimar Sinan tarafından tekrar yapılmıştır.
Göktürk beldesinin girişinde bulunmasından dolayı diğer adı da Göktürk Kemeri’dir. Türkiye’nin ayakta kalmış en uzun kemeri Uzun Kemer’dir. 710 metre uzunluğunda, 26 metre yüksekliğindedir ve iki katlıdır.
4- Eğri Kemer
Diğer isimleri Kovuk Kemer yada Delikli Kemer olan bu su kemeri 409 metre uzunluğunda ve üç katlı. Kemerburgaz-Hasdal yolunda ve Kağıthane Deresi üzerinde bulunuyor.
5- Bozdoğan Kemeri – Roma Dönemi
Bozdoğan Kemeri İstanbul’un tam içinde kalmış, Roma dönemi yapımı en eski kemeridir. Saraçhane’de hemen her gün altından geçtiğim bu kemer gece ışıklandırması ile eşsiz bir görünüme kavuşur. Dünyanın her yerinde fotoğrafımız olur ama yakınımızdaki yeri es geçeriz hep.
6- Mazul Kemer
Mazul Kemer askeri bölgede kaldığı için iyi korunabilmiştir. Mahmutbey’le Atışalanı arasında geçişi sağlayan su kemeri Halkalı’nın sularını şehre taşır
İnstagram hesabımdan takip ettiniz mi? 😉 nerdesinbahar
- Her yerde olduğu gibi burasını da çöp deryasına çevirmişiz. Ey okuyan doğaya çöp atan görürsen uyar. Sen atıyorsan ATMA. Geleceğe bıraktığımız dünya temiz ve yaşanır olsun. Senin, benim, hepimizin çocukları yaşayacak.
İstanbul’daki diğer kemerleri de listeledikten ve tüm söyleyeceklerimi yazdıktan sonra artık yazıyı bitirme zamanı. Bu konu hakkında sizinde söyleyecekleriniz varsa yorumlara bekliyorum. Umarım yazım size faydalı olur. Kemerburgaz Kent Ormanları’nda kaybolmanızı engelleyebilirsem ne mutlu bana. Dikenlerin acısı hala taze zira.
Keyifle…
2011’de tam zamanlı işinden istifa edip tutkusu olan seyahat etmeyi iş haline getirdi. 2017 yılından beri Hürriyet Seyahat’te gezgin yazar, 2018’den beri de blogunda yazılar yazıyor. Blog ilk etapta gazetedeki yazılarının arşivi olarak düşünüldü ancak daha sonra istediği gibi özgür yazmanın tadına vardı. Gezdiği yerler kadar yollarda tanıştığı, dokunduğu hayatlarında hikayesini yazıyor. Belki bir gün bir hikayenin kahramanı da siz olursunuz kim bilir?
Bilgilendirme için teşekkürler.
Gazeteye yazan biri olarak “da” yı ayrı yaparsanız iyi olur.
Gezdiği yerler kadar yollarda tanıştığı, dokunduğu hayatların”da” hikayesini ….
Yapıcı eleştiriniz için teşekkür ederim. Çok haklısınız ancak Türkçe öğretmeni değilim. Gazetede yazıları editörler kontrol ederler. Her yazarın kitapları, yazıları çıkmadan editörlerce defalarca kontrol edilir. Blog yazmak inanın gezmekten daha fazla vakit alıyor. Bu sebepten dikkat edememiş olabilirim. Yol hikayelerime gelince; onları şuan yazmakta olduğum kitabıma saklıyorum. Google seo ayarları yol hikayelerini sevmiyor. Eski yazılarımda hep yol hikayelerimi yazardım ancak okunma sayıları yerlerde. O sebepten blogdaki yazılar rehber niteliğinde. Umarım kitabım bittiğinde alıp okursunuz ve umarım editörler de ayrımına çok dikkat ederler 🙂