Doğançay Şelalesi son günlerde İnstagram’da en çok gördüğüm şelale fotoğrafı olabilir. Doğançay Şelalesi neden bu kadar çok popüler oldu sizce? Bence İstanbul’a yakınlığı ve ulaşım kolaylığı ile bir şelalede fotoğraf çektirmek olabilir. Şelale deyince artık aklınıza ben geliyor muyum? Bir şelale avcısı olarak sık sık sayfama düşen Doğançay Şelalesi yollarına dökülmem süpriz olmamalı. Nasıl gittim? Ne umdum? Ne buldum? Haydi yazıya buyrun…
İnstagram’dan takip etmek için buraya tıklayabilirsiniz 😉
Doğançay Şelalesi Nerede?
Doğançay Şelalesi Nerede? diye baktığımızda, Doğançay Şelalesi ‘nin Sakarya Geyve’deki Doğançay Köyü’ne 10 km uzaklıkta bulunduğunu görüyoruz. Sakarya merkezine 25 km uzaklıkta bulunan şelale, Sakarya-Bilecik yoluna da 10 km uzaklıkta bulunuyor. Denizden yüksekliği de 600 metreyi buluyormuş. Doğançay Şelalesi’nin bulunduğu alan Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından 13 Mayıs 2013 tarihinde tabiat parkı ilan edilmiş. Sakarya’da gezilecek yerler listesinde en tepelere çıkmış bile. Gideceğimiz yerin nerede olduğunu öğrendikten sonra nasıl gideceğimize göz atalım hemen.
Doğançay Şelalesi Yol Tarifi
İlk önce hepimizin eli ayağı haline gelen navigasyonun Doğançay Şelalesi’ne doğru olarak götürdüğünü belirteyim. Olaki navigasyon kullanamadınız işte o zamanda Doğançay Şelalesi yol tarifine ihtiyacınız olacak. İstanbul’dan bir tarif vermek gerekirse İstanbul- Bilecik yolu üzerinde giderken sağdan Doğançay sapağından otoyoldan ayrılıyorsunuz. Doğançay Köyü‘nden geçiyorsunuz. Yolun son 2 km’si hariç hepsi asfalt yol.
Ben Doğançay Şelalesi’nin yukarısında bulunan Prens Havuzları’nı da görmek istiyorum. Bu sebepten oraya yürüyüşe giden Ergün Hocam’ın Kaşifler40 Trekking Grubu‘na kendi aracımla eşlik edicem. Onlar günübirlik gidiyor. Biz arkadaşımla birkaç gün daha oralarda vakit geçirmek istediğimiz için bu yolu tercih ediyoruz.
Ergün Hocam ve ekibiyle Berceste’de buluşuyoruz. Önlü arkalı hareket ediyoruz. Yol bizi Doğançay Köyü‘nden geçiriyor. Demiştim ya son 2 km toprak yol diye. İşte oraya geldiğimizde dere kenarında müsait bir yere kendi aracımı bırakıp Ergün Hocam’ın servis aracına geçiyorum. Yanlış anlaşılma olmasın. Bu toprak denilen yolu normal araçlada gidip gelebilirsiniz. Aracı bıraktığım yer kuytu bir yer olunca aklım kalıyor ama “oraların güvenli olduğu, birşey olmayacağı” telkinleri ile rahatlıyorum.
Çok keyifli bir yol burası. Döne döne ilerlerken sonbaharın doğayla birlikte icra ettikleri sanatı izliyorsunuz. Aa yeri gelmişken evet ben sonbaharda gittim. Yazısı daha yeni yazılabiliyor maalesef.
Doğançay Şelalesi Girişi Ücretli mi?
Doğançay Şelalesi 13 Mayıs 2013’te Tabiat Parkı ilan edilmiş. Buna göre insan girişinin ücretli olacağını düşünüyor ama Doğançay Şelalesi’nin herhangi bir giriş ücreti yok. Sadece araçla gidebileceğiniz son noktaya vardığınızda oraya yapılmış kafenin yanındaki otoparkta araç başına 10 TL(Ekim 2020) alıyorlar. İsterseniz yola bırakın. Size kalmış. Buradaki kafede çayınızı içebilir çeşitli organik ürünler satın alabilirsiniz.
Doğançay Şelalesi Ziyaret Saatleri
Doğançay Şelalesi’nin herhangi bir ziyaret saati bulunmuyor. Girişte herhangi bir gişe, güvenlik görevlisi yada başka birşey yok. Günün her saati gidebilme özgürlüğünüz var. Orman içinde olduğu için geceleri çok ıssız olabileceğini de göz ardı etmeyin derim ben.
Doğançay Şelalesi’ne Ne Zaman Gidilir?
Doğançay Şelalesi’ne ilkbahardan itibaren sonbaharın sonuna kadar gidilir. Kış aylarında karlı hallerinide görmek isteyebilirim ben. Prens Havuzları’nın yolu biraz zorlayabilir ama Doğançay Şelalesi’nin yolu kolay. Yazı içerisinde o yol nasıl görebilirsiniz.
Doğançay Şelalesi Prens Havuzları
Biz ilk önce Doğançay Şelalesi’nin yukarısındaki Prens Havuzları’na gitmek istiyoruz. Hava ne soğuk ne sıcak. Tam sonbahar havası. Prens havuzlarına gidebilmek için aracınızı bıraktığınız kafenin yanındaki merdivenlerden inip ormanın içine önce aşağı sonra sağa doğru ilerlemeniz gerekiyor. Burada bir patika yolu yok.
Sık ormanın içine dalıyorsunuz. Oldukça dikenli, bir önceki gün yağmış olan yağmurdan dolayı yerler çamur ve kaygan. Burada rehbersiz nasıl gidersiniz ve kaybolmazsınız bilemiyorum. Şimdi ben gitsem bulurum ama daha önce bilen birisi götürdüğü için yapabilirim. Siz önce Doğançay Şelalesi’ne gidip sonra su boyunca yukarılara tırmanarak deneyebilirsiniz.
Çok uzun olmayan bir yürüyüş sonrası, bacaklarımda dikenlerin açmış olduğu çiziklerle Prens Havuzları’nı uzaktan görüyorum. Gerçekten çok güzelmiş. Artık o kadar çok şelale, kanyon gördümki böyle yerlerin beni etkilemesi biraz zor oluyor. Beni etkiledi yani.
Çamur kaplı zeminde kaymamaya çalışarak Prens Havuzları’nın yanına iniyoruz. Ben hemen kendimi suya atıyorum. Biraz soğuk hava bunun için ama üşüsem de bunu kaçıramam asla. İlk karşımıza çıkan havuz, Doğançay Şelalesi’nden dökülen suyun tepesindeki havuz. Kafanızı kaldırıp şelalenin en tepesine, dökülen yerine bakarsınız ya hep, işte tam orada bu Prens Havuzları.
Ben şelalelerin tepesindeki bu havuzlara bayılıyorum. Antalya’da Uçansu Şelalesi’nin tepesindeki Kral havuzu muhteşemdi mesela. O yazıma şuradan ulaşabilirsiniz.
Burada peşpeşe iki havuz var. Bolca fotoğrafla size ortamı gösteriyorum yazılarımda zaten. Üstteki Prens Havuzu’na dökülen şelale de bayağı yüksek. Döküldüğü yerde bir göl oluşmuş ama çok derin değil. Atlarken ayağım yere değmedi gerçi. Yukarıdaki şelalenin yanındaki kaya duvarında bir ip var. Oradan biraz yukarı tırmandım ama dediğim gibi bir gün önce yağan yağmurdan her yer ıslak, her yer kaygan maalesef. Kaymayan kanyon botlarım bile kayıyorsa şansımı fazla zorlamamalıyım diye düşünüyorum ve aşağı iniyorum.
Ekip çok eğlenceli. Genelde böyle yerlerde suya atlayan bir ben olurum ama bu sefer benim gibi deliler gelmiş. Suya girmeyen sadece birkaç kişi kalıyor geriye. Biri de yaz tatilinde 24 gün birlikte seyahat ettiğimiz Çilem. Onun parmağı ağrıyordu. Sonrasında alçıya alındı. Şaka gibi.
Neyse… Konuya gelecek olursak Doğançay Şelalesi’nin tepesindeki Prens havuzları gerçekten muhteşemdi. Kaç kez atladım o suya bilmiyorum. O ipten çıkabilseydim yukarısında beni ne bekliyordu merakıyla geri dönüşe geçiyoruz. Hepimiz ıslak sıçanlara döndük.
Doğa Yürüyüşlerinde Ne Giyelim?
Yazının burasında bunca tecrübeye rağmen hep hazırlıksız yakalanmamdan yola çıkarak yanınıza almanız gerekenleri ve ne giymeniz gerektiğini yazmalıyım.
- Eğer Prens Havuzları’na gidecekseniz ve bu dikenli yolda yürüyecekseniz kesinlikle uzun paçalı birşeyler giyin. Benim gibi şortla dalmayın. Bütün bacaklarım çizik içinde kaldı. Oralarda dikenlerden kurtulmaya çalışırken güneş gözlüğümü düşürmüşüm. Bulan haber etsin 😉
- Yanınızda bir bahçe makası olsun. Yol açmak için harika olurdu, tabi eğer evde bırakmasaydım 😀
- Mutlaka bot giyin.
- Hava sıcaksa şort, mayo mutlaka içinizde olsun. Ben üstümde ne varsa atlarım suya ama bu herkes için geçerli değil tabi.
- Suya girmek için bir deniz ayakkabısı yada benim gibi suda kullandığınız bir bot çok işinize yarar. Terlikte olur mu? Sadece su kısmında neden olmasın. Suyun içi çakıl. Çıplak ayakla çok zor olur ama yürüyüş için bot şart.
- Küçük bir havlu tabiki
- Ve tüm doğa yürüyüşlerinde yanınızda mutlaka olması gereken çakı, çakmak, düdük ve kafa feneri de yanınızda olmalı. Ben bir kaç metre ipte alıyorum yanıma. Ne olur ne olmaz.
Bu malzemelere suda yüzme kısmı hariç Prens havuzlarına giderken ihtiyacınız olabilir. Şimdi Doğançay Şelalesi‘ne inen yola göz atalım.
Doğançay Şelalesi Tabiat Parkı
Doğançay Şelalesi’ne inen yolu açmışlar. Bir aracın sığabileceği genişlikte hemde. Öyle patika falanda değil yani. Haftasonları oldukça kalabalık olduğu için kalabalığı takip edin. Bulamama şansınız hiç yok.
Kafenin orası başlangıç noktası. Ormanın içinden açılmış bu yoldan aşağıya iniyorsunuz. Çok uzun sürmüyor. İnternette araştırma yaptığımda Doğançay Şelalesi’ni bulmanın çok zor olduğu yazıyordu. Ne zaman kim tarafından gidilip zor denmiş bilemedim. Keşfedileni çok olmuş. İnen yol dik evet ama çok da öleceğiniz gibi değil.
Bir yerden sonra suyun sesini duymaya başlıyoruz. Aylardan ekim olduğu için su bir hayli az ama hiç susuz olmasından iyidir değil mi? Doğançay Şelalesi ne kadar da yüksekten dökülüyormuş meğer. Tepesindeki Prens Havuzları’nda oynarken farkında değilmişim ne kadar yüksekte olduğumun. Aşağıya bakmayı denemek aklıma gelmemiş. Gelse görebilir miydim onu da bilmiyorum tabi.
Peki Doğançay Şelalesi kaç metre? İşte buna ait bir bilgi bulamadım hiç bir yerde. Sanırım buraya canyoning arkadaşlarımla gidip o şelaleden inerek bizzat ölçmemiz gerekecek. Yüzmek yasak tabelası görmedim. Zaten Prens Havuzları’nda ıslanmıştık. Suyu görür görmez hemen yine suya atlıyorum. Biz suya girip, yüzerken, fotoğraf çekerken bir anda okul grupları şelaleye doluşuyor. Öyle bir kalabalık oluyor ki bir anda neye uğradığımızı şaşırıyoruz. Doğançay Şelalesi’ne haftasonu gidiyorsanız çok erken saatte gitmelisiniz.
Biz zaten yeterince eğlenmiştik. Artık geri dönüşe geçip üstümüzdeki ıslak kıyafetlerden kurtulmanın ve sıcak bir çay içmenin zamanı geliyor. İndiğimiz yollardan geri tırmanıyoruz. Kıvrıla kıvrıla orman içinde bir yol. Dinlene dinlene çıkarsınız ve keyifte alırsınız.
Doğançay Şelalesi Trekking
Doğançay Şelalesi’nde bizi bekleyen aracımızda üstümüzü değiştirip sıcacık çaylarımızı içiyoruz. Bizim için henüz gün bitmedi. Evet şelaleyi görmek asıl hedefimizdi ama aynı zamanda şelalenin aşağısındaki derede bir dere yürüyüşde yapmak için gelmiştik. Çaylarımızı hızlıca içip yürüyüş için harekete geçiyoruz. Yürüyüş yolu kafenin az ilerisinden başlıyor. Bu sefer direkt aşağı inmeyeceksiniz. Ormanın içine doğru ilerleyen patikadan devam edeceksiniz. Sonbahar öyle bir sanat yapmışki gerçekten çok keyifli manzaralar eşliğinde yürüyebilirsiniz. Bizim gibi şarkılar söyleyebilirsiniz.
Bir müddet sonra dereye varıyor o patika yol. Tekrar derede yürüyeceğimiz için ben ıslak botlarımı çıkarmadım. Bu kadar çok suya maruz kalacağım zaman dalışta kullandığım neopren çoraplardan giyerim ayağıma. Çünkü o kadar saat ayağım suda kalırsa üşütürüm ve hasta olurum. Derenin içinden çoğu yerde ben sudan ilerliyorum. Ayakları kuru olan arkadaşlar kenardan yürüyebiliyor. Sizde öyle yapabilirsiniz.
Derede yürürken arabamı bıraktığım yerden de geçiyoruz. Şelaleye kadar yürümüyoruz. Bir ara öğle molası verip yanımızda getirdiğimiz atıştırmalıkları yiyoruz. Yolumuz yarı orman yarı dere olduğu için ceviz ağaçlarına denk geliyoruz. Ya atmosferden yada gerçekten öyle bilmiyorum ama yediğim en güzel ceviz olabilir.
Havanın kararma ihtimaline karşı geri dönüşe geçiyoruz. Yürüyüşümüz arabamı bıraktığım yerde bitiyor. Arkadaşlarımın servis aracıda oraya gelmiş zaten. Akşam olmak üzere ve artık hava gerçekten soğumaya başladı. Hızlıca son kalan ıslaklardan da kurtulup sıcacık polarlarımıza sarınıyoruz.
Doğançay Şelalesi’nde Kamp Yapılır mı? Ücretli mi?
Doğançay Şelalesi’nde kamp yapılır mı? Aslında yola çıkarken ilk aklımda buralarda kamp yapmak vardı. Sosyal medyada Doğançay Şelalesi’nin döküldüğü yerde çadır atmış pek çok fotoğrafa rastlamıştım ancak orası oldukça kalabalık oluyor. Zemin biraz taşlık. O kadar kamp yüküyle o yokuşu inip çıkmayı göze alamadım ben ama kamp yapılmamasına dair bir yasak tabelası görmedim. Dileyen yapabilir yani.
Dere yürüyüşü sırasında çevrede pek çok kamp yapan insana denk geldik. O taraflar daha düzdü, yeşildi, çayırdı, çimendi. Arabalarını yanlarına kadar çekebilmişlerdi. Eğer kalabalık değilsek kamp malzemelerini taşımak biz kadınlar için zor oluyor doğrusu. Burada da kamp yapılamayacağına dair bir tabela görmedim. Bizi tek rahatsız edecek şey çevreye atılmış bolca çöp olabilirdi. Etti de. Derenin içi bile çöp doluydu. O çöpleri gördüğüm anda her yeri temizleme isteği doğuyor içimde. Neden atıyorsunuz?. ÇÖPLERİNİZİ ATMAYIN. Doğada ayak izinizden başka birşey bırakmayın. Memleketimize biz sahip çıkmazsak başka kim çıkacak değil mi?
Burada kamp yapmak için bir tesis bulunmuyor. Dolayısıyla bir ücrette yok. Eğer navigasyonun sizi getirdiği en son yer olan kafenin çevresinde kamp yapmayacaksanız;
- Wc yok.
- Market yok.
- Restoran yok
- Su dereden akan su. İçilir mi bilemedim. Çeşme göremedim.
- Doğançay Şelalesi’ne karavan ile gitmeyi düşünenler, karavan son toprak yolu inebilir. Ancak kafenin oranın otoparkında karavan kampınızı yapabilirsiniz. Tesis yok ama kafenin imkanlarından faydanılabilir.
Kamp yapacak iki kadın olduğumuz için, kamp yapılacak yerde orman içinde olacağı için riskli buluyorum ve burada yapacağım kampı daha kalabalık geldiğimiz başka bir güne saklıyorum.
Doğançay Şelalesi Piknik Alanı
Doğançay Şelalesi’nde mangallar yakabileceğiniz, yayılabileceğiniz masalar ve piknik alanı yok. Ne yiyecekseniz kendiniz getirmelisiniz. Piknik yapmanızı engelleyecek bir tabela görmedim ama ormanlık bölgede mangal riskli olabilir. Doğançay Şelalesi’nin döküldüğü yerde oluşan gölün çevresinde kahvaltı etmek çok güzel olurdu doğrusu.
Doğançay Şelalesi Yemek
Doğançay Şelalesi’nde yemek hizmeti veren bir yer yok. Sadece yukarıdaki kafede çay, kahve içebilir yanına bisküvi tarzı şeyler alabilirsiniz. Biz geri dönüşe geçiyoruz. Bir hayli açız. Ergün Hocam yakınlarda çok güzel bir yer olduğunu söylüyor. Mekanın adı Çakarlar. En fazla 15 dakika sonra oradayız. Navigasyona yazın. Doğru götürüyor.
Bize bahçede harika bir masa hazırlıyorlar. Kavurması çok ünlüymüş. Çoğu arkadaşım kavurma yiyor. Ben köfteyi tercih ediyorum. Kabak tatlısı da enfesti doğrusu. Fiyatlarının makul olduğunu hatırlıyorum. Böyle bir gün sonunda kendinizi ödüllendirebileceğiniz ve lezzetinden memnun kalacağınız bir yer. Yemekte bittikten sonra arkadaşlarımızı İstanbul’a uğurluyoruz ve biz nerede kamp yapacağımızı bilmeden Akçakoca’ya doğru yol alıyoruz.
*Geri kalanında neler yaptığımızı başka bir yazımda anlatacağım ve ne kadar güzel yerler gördüğümüzden bahsedeceğim ama burada şunu söylemem gerekir. Akçakoca’da kamp yapamadık. Tüm sahilde kamp yasağı tabelaları vardı. Bu bizi bir hayli üzdü. Otelde de kalabilirdik tabi ama kamp hayalimiz vardı. Gecenin 2sine kadar Bartın’a doğru sürmek durumunda kaldık. Gündüz olsa kesin bir yer bulurduk ancak hava kararınca işler pek kolay olmuyor.
Beni hala Instagram’dan takip etmediniz mi? 😉 Takip etmek için buraya tıklayın. 😉
Yazıya eklememi istediğiniz tecrübeleriniz varsa lütfen yorumlara yazın. Yazıya ekleyerek daha kapsamlı olmasını ve daha çok insanın faydalanmasını sağlayabiliriz.
Keyifle…
2011’de tam zamanlı işinden istifa edip tutkusu olan seyahat etmeyi iş haline getirdi. 2017 yılından beri Hürriyet Seyahat’te gezgin yazar, 2018’den beri de blogunda yazılar yazıyor. Blog ilk etapta gazetedeki yazılarının arşivi olarak düşünüldü ancak daha sonra istediği gibi özgür yazmanın tadına vardı. Gezdiği yerler kadar yollarda tanıştığı, dokunduğu hayatlarında hikayesini yazıyor. Belki bir gün bir hikayenin kahramanı da siz olursunuz kim bilir?