Deliklikaya Şelalesi Türkiye’nin bir ucunda, Artvin’in Murgul ilçesine bağlı, Başköy’de bulunuyor. Deliklikaya Şelalesi, suyun gücüyle bir kayanın dört metre çapında oyulmasıyla oluşmuş. Yedi metreden dökülen şelale efsane bir manzara oluşturuyor. Artvin’e giden herkesin mutlaka uğraması gerektiğini düşünüyorum. Öyle fotojenik ve öyle enteresan bir şelale ki insan gözüyle görmeden fotoşop olduğunu düşünüyor.
Beni instagram hesabımdan takip etmeyi unutmayın. Hikayeler ve öne çıkanlarda çok şey anlatıyorum 😉
İnstagram: Nerdesinbahar
Deliklikaya Şelalesi’ne Nerede, Nasıl Gidilir?
Deliklikaya Şelalesi‘nin fotoğrafını ilk nerede gördüm hiç hatırlamıyorum ama uzun zaman gitmek istediğim bir yer oldu hep. Artvin’e giden kaç arkadaşımı oraya gönderdim hatırlamıyorum ama ben gidememiştim hala. Karadeniz turumuzun Artvin ayağında mutlaka gidilecekler arasında yerini en baştan almıştı. Murgul ilçesinin içinden geçip gitmemiz gerekiyordu ama yol çalışmasından dolayı ilçenin içinde bir hayli dolandığımızı söyleyebilirim.
Hes çalışmasından dolayı kurumuş derenin üstündeki köprülerden bir o tarafa bir bu tarafa dolanıp durduk biz. En sonunda yol sorduğumuz biri önümüze düştü de Deliklikaya Şelalesi’nin yolunu bulabildik. Şimdilerde bu yol çalışması bitmiş durumda. Siz kolayca gidebileceksiniz. Navigasyona girdiğinizde sorunsuz götürüyor. Tam konum için buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Buraya gelen herhangi bir toplu taşıma aracı yok. Ya kendi özel aracınızla gideceksiniz yada otostop yapacaksınız. Haftaiçi olmasına rağmen bir hayli ziyaretçisi vardı. Otostop konusunda sıkıntı çekileceğini sanmıyorum.
Deliklikaya Şelalesi Kamp – Karavan Alanı
Önce evlerin arasından sonra da ağaçlı orman yollarının arasından kıvrıla kıvrıla yol alıyoruz. Arka fonda Volkan Konak’ın Aleni şarkısı çalıyor. Manzara da, keyiflerde on numara yani. Akşamın alacakaranlığı çökmek üzereyken Deliklikaya Şelalesi’ne ulaşıyoruz. Aynı gün Mençuna Şelalesi’ni görmüştük. Yol arkadaşlarımdan Gül “bu mu?” diyor.
Mençuna Şelalesi’nin heybetiyle kıyaslanması hata ama kendine göre bence çok güzel bir şelale. “Hele bir sabah olsun öyle gör” diyorum. Akşam burada kamp yapmaya karar veriyoruz. Belediye buraya ahşap masalardan koymuş. Masa sandalye çıkarmaya gerek kalmıyor. Tuvalet bile var. Karadeniz yolculuğumuz boyunca hep doğada kamp yaptık. Burası bizim için oldukça konforlu anlayacağınız. Bu demek oluyor ki Deliklikaya Şelalesi karavana da uygun.
Ben hızlıca çadırları kurarken, diğer yol arkadaşım Metehan çevreyi dolaşıyor. Odun topluyor. Gül yemek işine girişiyor. Çadırları kurar kurmaz uzanmak istiyorum. Oldukça yorucu bir gün oldu benim için. Yemek hazırlanınca arkadaşlarım bana sesleniyor. Ateşimiz yanıyor. Müziğimiz çalıyor. Sonrası yemek, çay, çekirdek ve sohbet…
Bulunduğumuz yer şehre bir hayli uzak, kuytu bir yer. Ağaçlar da tepemizi örtünce oldukça karanlık oluyor. Şimdiye kadar yaptığımız en tedirgin edici, en ürkünç kamp alanı burası oluyor. Biri bizi kesse yada ayı gelse kimsenin ruhu duymaz. Bunları dile getirmemiştik birbirimize ama Metehan aynı sebeplerden sabaha kadar ateşi söndürmemiş ve elinde balta uyur uyanık nöbet tutmuş. Yatmadan önce nöbet şakaları yapmıştık ama o hakikaten o nöbeti tutmuş. Neyse ki sorunsuz bir gece geçiyor. Biz mışıl mışıl şelalenin sesiyle uyumuşuz hemen zaten.
Gündüz Gözü Deliklikaya Şelalesi’ni İlk Görüş
Sabah çadırımın fermuarını açtığımda Gül’ün beğenmediği şelale beni karşılıyor. Alaca karanlıkta tam görememiş olduğunu kabullenip, aslında ne kadar enteresan ve güzel bir şelale olduğunu kabul ediyor. Suyun şiddetiyle 4 metre çapında kayada bir delik oluşturmuş ve su o deliğin içinden akıyor. Suyun ve doğanın gücü işte… Kartpostal gibi bir manzaraya uyandınız mı hiç? Yemyeşil ormanın içinde, suyun gücüyle oyulmuş bir kayanın ortasından akan bir su. Öyle de muntazam ki sanki usta elinden çıkmış gibi.
Kahvaltımızı şelalenin sesi ve manzarasına karşı kurup öyle bir keyif yapıyoruz ki… Kimsenin gidesi yok. Ara ara şelalenin ziyaretçileri oluyor. Kimi kahvaltı ediyor getirdikleriyle, kimi seyredip fotoğraf çekip gidiyor. Biz hep orada. Kahvaltı biter bitmez kendimizi şelalenin buz gibi sularına bırakıyoruz. Sabah duşumuz şelalede.
Uzunca bir süredir Karadeniz turundayız. Mavi saçlarım artık sarıya döndü. Bütün boyaları aktı. Kimseye aldırmadan sararan saçlarımı tekrar maviye bile boyuyorum burada. Sanki evim gibi oldu bu şelale. Gül su soğuk diye girmek istememişti ama o da dayanamıyor. Sonunda Deliklikaya Şelalesi’nin minik gölünde yüzüyoruz hep beraber.
Son Olarak Deliklikaya Şelalesi Önerileri
Deliklikaya Şelalesi’nin üst taraflarında yürüyüş yapıyoruz ayrılmadan önce. Mis gibi toprak ve orman kokulu enfes bir patika var. Bir tarafı şelaleye giden dere bir tarafı ağaçlar, ayağımızın altı kurumuş yapraklar… Biz planladığımızdan da uzun kaldığımız için yolun sonuna kadar yürüyemedik. Yürüdüğümüz kısım bile çok keyifliydi. Belki siz yürür, deneyimlerinizi bana yorum olarak yazarsınız.
Deliklikaya Şelalesi’nde herhangi bir yiyecek satılmıyor. Tüm yiyeceğinizi alıp gitmelisiniz. Su ve tuvalet bulunuyor. Masa sandalye taşımanıza gerek yok. Çadırınızı alıp gitmeniz yeterli. Ağustos da olsa geceleri soğuk oluyor. Uyku tulumunuzu yanınızda bulundurun.
Artvin’de olduğumuz süre boyunca devamlı ayı çıkabilir muhabbeti döndü. Gerçekten çıkabiliyormuş. Bizim karşılaşmamamız bizim şansımız. Eğer doğada kamp yapacaksanız ya ateşiniz hiç sönmesin yada ayı kaçıran minik aletler varmış. Onlardan bulundurun ve çadırınızı Deliklikaya Şelalesi’ne karşı kurun. O suyun sesinde uyuyup muhteşem manzarasına uyanın. Mis gibi havasını içinize çekin. Bana teşekkür edeceksiniz.
2011’de tam zamanlı işinden istifa edip tutkusu olan seyahat etmeyi iş haline getirdi. 2017 yılından beri Hürriyet Seyahat’te gezgin yazar, 2018’den beri de blogunda yazılar yazıyor. Blog ilk etapta gazetedeki yazılarının arşivi olarak düşünüldü ancak daha sonra istediği gibi özgür yazmanın tadına vardı. Gezdiği yerler kadar yollarda tanıştığı, dokunduğu hayatlarında hikayesini yazıyor. Belki bir gün bir hikayenin kahramanı da siz olursunuz kim bilir?
Uzun yıllar önce gittiğim ama makinemiz olmadiği için fotoğraflarimiz olmadığı harika bir yeri harika anlatmişsimiz. Borçka liyim ben
Cennet ten yani 😉
Beğenmenize çok sevindim. Çok güzel memleketiniz var 🙂