Ilıca Şelalesi Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesinde bulunuyor. Ilıca Şelalesi Horma Kanyonu’nun çıkışı aynı zamanda. Birkaç ay önce arkadaşlarım Horma Kanyonu’nu geçtiler ve Ilıca Şelalesi’nden atlayarak kanyon geçişini bitirdiler. Ilıca Şelalesi 15 metreden dökülüyor. Ayağım sakat olduğu için ben katılamamıştım ama Ilıca Şelalesi’nin fotoğraflarına bayılmıştım. Uzun yolculuğumuzun ilk durağına Kastamonu’da ki Ilıca Şelalesi’nden başlıyoruz.
Beni instagram hesabımdan takip etmeyi unutmayın. Hikayeler ve öne çıkanlarda çok şey anlatıyorum 😉
İnstagram: Nerdesinbahar
Ilıca Şelalesi Nerede? Nasıl Gidilir?
İstanbul’dan yola çıktığınızda Karabük, Safranbolu, Eflani ilçelerini geçtikten sonra Pınarbaşı ilçesine ulaşıyorsunuz. Oradan tabelalar sizi yönlendiriyor. Pınarbaşı Ilıca Şelalesi arası 12km.
Ankara’dan da Seydiler, Azdavay, Pınarbaşı güzergahını kullanabilirsiniz. Ankara’ya 4 saat mesafede ama İstanbul’a çok yakın değil. Yakın illlerde değilseniz buraya gelmek için bir hafta sonu planı yapabilirsiniz. Bizim kamp alanımız Pınarbaşı’nın biraz dışarısında. Navigasyona Ilıca Şelalesi‘ni girdiğim anda kolayca yolu buluyor.
Yol bir hayli bozuk mıcırlı. Tozu dumana kata kata ilerliyoruz. Bir hayli de virajjlı. Çok hızlı gidemiyorsunuz. Gitmeyin de zaten. Öyle güzel manzaralardan geçeceksiniz ki tadını çıkarmak gerekir. Hava öyle sıcak ve biz öyle yorgunuz ki. Tüm gece yol geldik. Çadırlarımızı kurduk ve Ilıca Şelalesi yoluna düştük.
Yarım saat sonunda Ilıca Şelalesi‘ne yakın yerleşim alanına ulaşıyoruz. Arabayla ancak buraya kadar gelinebiliyor. Geri kalan yolu yürümemiz gerekiyor. İlk önce taşlık daha sonra ahşap yürüme yolu var. Çok keyifli ve oldukça güzel görsellikler sunuyor.
Güncelleme: 2018’de şelaleye giriş ücretsizdi ancak 2019 da Ilıca Şelalesi girişi paralı olmuş. Giiriş 5 TL
Yolda yürürken yer yer yarısı kurumuş ağaçlara da denk geliyoruz. Bunlar şimşir ağaçları. Dediklerine göre kiwi fideleriyle gelen tırtıl ve kelebekler ekolojik dengeyi bozmuş. Derelerin kurumasıyla yusufçuk azalınca bu kelebekler daha baskın halde bu şimşir ağaçlarını kurutmuş. İnsanın biraz içi acıyor doğrusu.
Şelaleye yaklaştığımızı suyun sesinden anlıyoruz. Bir tahta köprüyle karşıya geçiyoruz. Tahta köprüyü kullanmadan direkt şelalenin yanına gidebilirsiniz. Bizim klavuzumuz bizi zorlamayı seviyor. Yarıkkaya Kanyonu’nu geçerken tanıştığımız şipşak Ahmet bizimle birlikte ve klavuzumuz da o..
Ilıca Şelalesi
Yemyeşil ormanın içinden birden bir açıklığa çıkmak ve Ilıca Şelalesi’ni görmek efsane gibi. Hele ki bu sıcakta. Aylardan Ağustos. İlk görüş ilk aşk. Ilıca Şelalesinin önünde, akan sudan bir göl oluşmuş. Bazen fotoğraflarla cennet benzetmeleri yapılır ya işte öyle bir yer. Tahta köprüden karşıya geçerseniz şelalenin altında oluşan kumsala suya girmeden ulaşmak mümkün değil. Ilıca Şelalesi’ne normal yürüme yolundan geldiğinizde, önündeki göle ve göldeki kumsala ulaşmak çok kolay.
Biz asma köprüden karşıya geçtiğimiz için böyle oldu. Her zaman ki gibi ilk başta gölde ve şelalede yüzen kimse yoktu. Bikinim zaten içimde. Yüzmek için geldik. Suyu bir hayli soğuk. Biz atlayıp zıpladıkça, şelalenin altına girip yüzdükçe insanlarda yüzmeye başladı. Ben bu duruma alışkınım. Herkes aslında yüzmek istiyor ama yasaktır, ayıptır gibi düşüncelerle girmiyor. Bir kişi de girerse ardı geliyor.
Şelalede ki kumsalda kurumaya ve güneşlenmeye çalışırken uyuyakalmışız biz. Hiç uyumadan yol geldik. Ara ara uykumun içinde etrafımızın kalabalıklaştığını, ara ara sessizleştiğini duyuyorum ama gözümü açmaya mecalim yok. İnsanlar geliyor gidiyor. Şelalenin tüm gün ziyaretçileri oluyor. O ara baygın gibi uyuyoruz biz.
Eğer böyle uyuyan birini görürseniz tepesine gelip bağırmamaya çalışın lütfen. Evet orası uyuma yeri değil ama biraz birbirimize saygıyla kolayca geçinebiliriz bence. Biz de o kadar yorgun olmasak orada uyumak yerine daha çok yüzmek, sohbet etmek ve eğlenmek isterdik. Ne kadar uyuduk bilmiyorum ama gözümü açtığımda bizim şelaleye ilk girdiğimiz tarafta hamak kuran birisini görüyorum. Kanyoncu arkadaşlarımdan Erdinç Bey bu kişi.
Ilıca Şelalesi Yeme-İçme
Dinlenmiş bir bedenle ekip kalabalıklaşınca yüzmeye ve eğlenmeye devam ediyoruz. Bir hayli de acıktık aslında. Yanımıza yiyecek almayı akıl edememişiz. Bizim kadar uzun kalacaksanız yanınıza mutlaka yiyecek alın. Ilıca Şelalesi’nin olduğu yerde bir işletme yok. Şelale yolunun başında gözlemeciler var. 8-10 lira civarında gözlemeler. Arabayı bıraktığımız yerle şelale arasında 15-20 dakika yürüme mesafesi var. Dönüş yolunda da biraz tırmanacağınızı unutmayın.
Gözlemecilere vardığımızda bir hayli acıkmış ve susamıştık. Siparişlerimiz ardı ardına geliyor.İşletmecisi komik biri. Biz biraz keyif yapınca etrafımızda dönmeye başlıyor. “Gidelim mi biz?” diyorum. “Evet” diyor. Böyle açık sözlüsünü de görmemiştim. Bu bizi çok güldürüyor. Erken kapatıyorlar yani. Çok geçe kalırsanız o gözlemelerde yok anlayacağınız. Ilıca Şelalesi’nde kalmak için yerlerde varmış. Park Ilıca da 14 adet konaklayacağınız ev bulunuyormuş. Ben kalıp deneyimlemediğim için bir fikrim yok. Ilıca şelalesinde kamp yapmak çok daha cazip gelir bana. Doğa insanıyım.
Daha sonrada bize söylenen Horma Kanyonu’na kanalizasyon karıştığı ve suyun temiz olmadığıydı. Bu bilgiyi daha sonra pek çok kişiyle konuştum. “Yok öyle bir şey” dedi. Biz bir koku yada kirlilik hissetmedik. Gözle görülür bir şey de yoktu. Daha sonrasında herhangi bir rahatsızlık da geçirmedik.
Benim için bu buz gibi sularda yüzüp, uyumak, dinlenmek, yemyeşil ağaçların içinde serin bir yaz günü geçirmek paha biçilemezdi. Ara sıra rüyalarıma giriyor. Özlüyorum. Umarım yine gidebilirim.
2011’de tam zamanlı işinden istifa edip tutkusu olan seyahat etmeyi iş haline getirdi. 2017 yılından beri Hürriyet Seyahat’te gezgin yazar, 2018’den beri de blogunda yazılar yazıyor. Blog ilk etapta gazetedeki yazılarının arşivi olarak düşünüldü ancak daha sonra istediği gibi özgür yazmanın tadına vardı. Gezdiği yerler kadar yollarda tanıştığı, dokunduğu hayatlarında hikayesini yazıyor. Belki bir gün bir hikayenin kahramanı da siz olursunuz kim bilir?