İran seyahatimde en baştan beri gitmek istediğim en özel yer Keşm Adası’ydı. Keşm Adası’nda yaşayan kadınları görmek ve fotoğraflamak rüyalarımı süslüyordu. Şiraz’da Işıklı Cami’de karşılaştığımız İtalyan Fernando İran’ı gezmeye bizim tam tersimizden başlamıştı. 30 gündür İran’daydı. Keşm Adası’na gitmişti ama fotoğraflayamadığını anlatıyordu. Çektiği fotoğraflar çok uzaktan ve fluydu. Hemde öyle profesyonel bir makinayla. Benimse elimde sadece bir cep telefonu vardı. İşte bir gece yarısı Şiraz’dan otobüse bu endişelerle bindik.
Beni instagram hesabımdan takip etmeyi unutmayın. Hikayeler ve öne çıkanlarda çok şey anlatıyorum 😉
İnstagram: Nerdesinbahar
- Keşm Adası maceramı da okumak isterseniz tıklayın.
Şiraz – Keşm Adası arası 8 saat sürüyor. İran’nın konforlu otobüslerinde gece uyuyarak yolculuk ediyoruz. Sabah güz ağarırken gözümüzü adaya geçen feribotta açıyoruz. Yan tarafta oturan bir kadınla şakalaşıyorum. Sonra Dargahan’da hep beraber otobüsten iniyoruz. Kaldığımız yeri bulabilmek için dolanırken otobüste yan koltuğumda oturan kadının birden maskesini çıkartıp yüzüne taktığını görünce babakalıyoruz. Nasıl bir fırsat kaçırdık böyle? Meğer o kadınlardan biriyle 8 saat yolculuk yapmışız ve farkında bile değilmişiz.
Dargahan’da ki Evimiz ve Ev Sahibimiz Naeim
Naeim’in 5 ablası varmış. Biz sabah 7 gibi eve vardığımızda herkes uyuyordu ve ev çok sessizdi. Akşam eve geri döndüğümüzde nereye düştüğümüzü anlamadık. 5 abla, onların kocaları ve 10’a kadar sayabildiğim irili ufaklı çocuk hepsi bu evde yaşıyordu. Bu kadınlar kesin bizim aradığımız o kadınlardandı.
Naim’e maskeli kadınları fotoğraflamak istediğimden bahsetmiştim ama o komşusundan rica edebileceğini söylemişti. Kendi ablalarının fotoğrafının çekilmesini istememiş anlaşılan. Evin arkasında bir bahçedeyiz. Ablalar bir hazırlık içinde. Biri palmiye yapraklarından bir şey yapıyor. Diğeri hamur hazırlıyor.
Ben fotoğraf ve video için kalkınca açık olan başını kapatıyor. Ben fotoları silip yeniden çekiyorum. Rahatsız etmek en son isteyeceğim şey. Keşm Adası’nın lokal ekmeği Tomoşi pişiriyorlarmış. Sac gibi bir ocağın üstüne daireler çizerek döktüğü sıvadığı, zar gibi nişastadan bir hamur ve ateşten almadan önce palmiyeden yaptıkları fırçayla üzerine damlatılan balık suyu.
Tomoşi Ekmeğinin Tadı Nasıl Acaba?
Enteresan bir karışım. Her zamanki gibi yer sofrasındayız ve her zamanki gibi çay termosa demlenmiş. Bir bardak çay veriyorlar. O balık suyunun kırmızılığı beni biraz itse de tabi ki yiyip tadına bakıcam. “Gözlerini kapa ve ye Bahar” diyorum. Balık suyunun kırmızı görüntüsünün aksine müthiş lezzetli bir ekmek bu. Çıtır çıtır. Çocuklar sıraya girmiş. Pişen ekmeği kapan sofraya oturuyor. Onları izliyorum.
O her zaman ki krem peynir yine sofrada. Onu sürüp yiyor çocuklar. Öyle de deniyorum. Öyle de çok güzel oluyor. Çaydan bir yudum alınca bal gibi şekerli olması beni şaşırtıyor. Bu kadar çocuk olunca şekeri içine katıp getirmişler diye düşünmüştüm ama sonraki günlerde her gittiğimiz yerde bu bal gibi şekerli baharatlı çaylardan içmek zorunda kalacağımızı o an bilmiyoruz.
O kadar kalabalıklar ki, biraz da fakirler ama bir o kadar da mutlular. Arkadaşım pek mutlu değil ama ben hayal ettiğim belgeselin içinde gibiyim. Bu kalabalık içinde hayatımda gördüğüm en mutlu insanları seyrediyorum. Evin hijyeni ve kokusu aklıma geldikçe mutluluğun başka bir şeyle ilgisi olduğunu düşünüyorum. İran seyahatim boyunca beni en zorlayan konaklama burası oluyor maalesef ama diğer taraftan halkın içine karışıp onların yaşamını gözlemleyip yaşayabilmek de tarif edilemez bir deneyim. Bir otelde kalsam bu yaşadıklarımı yaşamam mümkün olmazdı.
Maskeli Kadınlarla Buluşmamız, Kavuşmamız
Maskeli kadınları fotoğraflamaktan ümidi kesmiştim artık. Tüm denemelerimiz boşa çıkıyordu. Fırsatımız olmuştu ama kaçırmıştık. Şiraz’da çarşıda, Keşm Adası’n da yollarda görmüştük, konuşmak istemiştik ama çekinmiştik. Hele ki o gün cumaydı. Cuma günleri sokağa çıkmazlarmış.
Çıksalar bile kaçarlarmış ki bir köyden geçerken buna şahit olmuştuk. Bir restorana yemek için girdiğimiz de bile ben hala maskeli kadınların peşindeyim. Restoran sahibinin geleneksel kıyafetini görünce eşinin maske takıp takmadığını sormuştum ama fotoğraf isteğimizi “bugün başı ağrıyor” diye kibarca geri çevirmişti. “Bu seferde olmadı” demiştim.
Chakkooh denilen bölgeye geldik. Artık akşam olmak üzereydi. Arabaya yer ararken bir baktık bir ağacın altında, arabaların arasında maskeli kadınlar oturuyorlar. O an gözlerime inanamadım. Yanlarına gidip konuşmaya çalıştık. “Fotoğraf” dedik. Güldüler ve izin verdiler. Hayal gibiydi. Gerçek miydi? Bu kadar kolay mı olacaktı? Bir kamyonetin arkasında oturan kadın maskesini çıkartıp bana taktı.
Maskeli hallerinin fotoğrafının çekilmesine müsade etmeyen kadınlar maskelerini çıkarmış bize takmışlardı. Elleriyle ağızlarını kapatıyorlardı ama gülüyorlardı. Bize çok güldüler. Hep birlikte eğleniyorduk. Dillermiz ayrıydı ama kadındık en nihayetinde. Üç kadından ikisi bu dediklerimizi bizimle birlikte yaptı. Sadece bir tanesi arkasını döndü ve sessiz kaldı.
Yerde oturan yaşlı teyzeyle ne ara sarmaş dolaş olduk bilmiyorum. Yaşlı teyzemle birbirimizin takılarını, giysilerini gösterip beğendik. Ellerim ellerine, gözlerim gözlerine, yüreğim yüreğine değdi. Her an birisi gelecek ve bizi kovalayacak telaşımız vardı. Sonradan fotoğrafları gören bir İranlıdan öğrendiğime göre şalvarı el işiymiş ve çok pahalıymış.
Bandar Abbas Kadınları
Maske kullanımı 200 küsür yıllık bir gelenekmiş. Borke diyor onlar. Bandar Abbas’a geçtiğimizde adada ki maskelerin aslında ne kadar masum olduğunu gördük. Sadece kirpiği gözüken kadınlardı onlar. Bandar Abbas’da kaldığımız evin kapısına pazar kuruluyordu.
Orada pazar tezgâhındaki balıkçı kadınları fotoğrafladık. Onlardan alış-veriş yaptık. Bir kısmı fotoğraf çekerken tepki gösterirken bir kısmı kol kola bizimle poz verdi. Değişik kültürlere karışmıştık.
Keşm Adası’nda ki maskeler yüzün büyük bir bölümünü açıkta bırakırken buradaki maskeler tamamen kapalıydı. Borke adını verdikleri maskeler eğer yüzün büyük bir kısmını kaplıyorsa evlenmemiş genç kızların taktığı yani takanın evli olmadığını anlamına geliyormuş. Eğer kaşları ve ağzını kapatan daha açık maskelerden takıyorlarsa, yani benim de resimde taktığım maske ise evli olan kadınlar takıyormuş. Fotoğraf çekebilir miyiz diye sorduğumuz çoğu kadından hayır cevabı aldık. Israr da etmedik. Teşekkür edip gülümsedik birbirimize.
Kaşkay Türkü Kadınları
Şiraz taraflarında Kaşkay Türkleri çokça yaşıyor. Zagros Dağı eteklerinde ki köylerde yaşıyorlar. Kaşkay kadınlarının kıyafetleri tamamen başka. Saçlar kapalı ama kapatan örtü transparan. Kabarık etekler, onun üstüne giyilen simli şıkır şıkır kıyafetler, başörtüyü çenenin altından tutturmak için kullanılan sancak (çengelli iğne).
Bu kıyafetleri Yazd’de yaşayan Ali Mehrara’nın Qashkai Hostel’inde giydik. Şehrin ortasında ki Hostel de bir yörük çadırı kurmuş. Daha sonraki günlerde Zagros Dağı eteklerinde bir Kaşkay Köyü’n de Ali Qashkai’nin evin de 2 gece geçirdik. Onlar gibi giyindik, onlar gibi yaşadık.
Abyaneh Kadınları
Tahran Türk Konsolosluğu’n da çalışan Şeyda’nın ilk önerdiği yerdi Abyane Köyü. Yola çıkarken Abyaneh köyünden haberim yoktu. Kaşhan’a biraz uzaktı. Kaşhan’da Ebol Fazl’da kalıyorduk. Bizim hiç bir isteğimize hayır demedi. Arabasının olması bizim için çok avantaj oldu. Abyaneh köyünde yaşayanlar hala o geleneksel hayatlarını devam ettiriyorlar.
Kıyafetleri, dili ve mimarisi ile dünyanın en özgün köylerinden birisiymiş.. Köyde halen Eski Pehleviceye benzer bir dil konuşuluyormuş. Ayrıca bu dil Avesta diline en yakın yaşayan dilmiş. Kırmızı evleri, kendilerine has elbiseleriyle İran’ın çok farklı bir bölgesi. Biraz sokaklarında dolaşmak, onlar gibi giyinmek, konuşmaya çalışmak, biraz oralı olmak ne güzel bir şeydi.
Tüm Dünya’nın Kadınlara Bir Özür Borcu Var
Ülke içinde ülke gibi olan İran’da kuzeydekiler başka, Tahran’da ki kadınlar başka, güney İran ise tamamen bambaşkaydı. Şiraz’a kadar olan İran’da bir şal atmak yeterliydi. Keşm serbest bölgeydi ve neredeyse başım açık dolaşmıştım, hatta bikiniyle denize girmiştim ama diğer tarafta yüzünü saklayan maskeyle dolaşıyordu kadınlar. Bandar Abbas’daysa sadece kirpikleri gözüküyordu bu kadınların.
Bandar Abbas’da denize ancak kadınlara özel plajlarda girebiliyorduk ama topless güneşlenen kadınlar vardı. Hicap yani örtünmeyle ilgili bir sorun yaşamadık. Bahsedilen Ahlak Polislerini hiç görmedik. Sadece Tahran havaalanında güvenlikten geçerken (kadın erkek ayrı geçiyor) bir görevli kadın kolumdan tutup saçlarımı içeri sokmaya çalıştı. Ben İngilizce konuşunca geri durdu şaşırarak. Türk olduğumu duyunca gülümsedi ve bıraktı. Bir İran kadınına çok benzediğimi İran’a gittiğimde öğrendim. Adım zaten Farsça.
Kim nerede, neye göre,nasıl kapanıyordu? O sıcakta neden bu kadar kumaşlara sarındıkları, nasıl bir gelenek olduğunu anlamaya çalıştım. Çektiğim tüm fotoğrafları Fernando’ya yolladım. İnanamadı. İran’ın güneyi başlı başına bir ayrı ülke gibi. Tekrar kuzeye döndüğümüzde kuzeydekiler de o maskeleri ilk kez gördüler. İnanamadılar.
Sadece bir fotoğraf isterken o kadınların elinden ekmekler yiyip, sarmaş dolaş olmuştum. Yaşamıştım onlarla. Bu dünya varolduğundan beri bu insanlık kadınlardan ne istemişti? Metrelerce kumaşa dolayıp sadece kirpikleri gözükünceye kadar ne yapmışlardı? Çok sorguladım çok. Orada doğmadığıma şükrettim. Tüm Dünya’nın kadınlara bir özür borcu var.
2011’de tam zamanlı işinden istifa edip tutkusu olan seyahat etmeyi iş haline getirdi. 2017 yılından beri Hürriyet Seyahat’te gezgin yazar, 2018’den beri de blogunda yazılar yazıyor. Blog ilk etapta gazetedeki yazılarının arşivi olarak düşünüldü ancak daha sonra istediği gibi özgür yazmanın tadına vardı. Gezdiği yerler kadar yollarda tanıştığı, dokunduğu hayatlarında hikayesini yazıyor. Belki bir gün bir hikayenin kahramanı da siz olursunuz kim bilir?
Hello. And Bye.
Hello 🙂
Çok ilginç ve güzel bir yazı. Teşekkürler.
Çok teşekkür ederim 🙂
Kadınların taktıkları maskenin ismi burka değil hanımefendi ,o maskenin ismi borke’dir.Borke dedikleri maske iki çeşitdir.Yüzün büyük bir kısmını kapsayan maskeyi evlenmemiş genç kızlar takar ve bu maske, takanın evli olmadığını işaret eder.Diğer maskeyi yani yüzü biraz daha açıkta bırakan ve sizin de resimde taktığınız maskeyi ise evli olan kadınlar takar.
Borke dedikleri zaman şive farkı sanmıştık. Yazıyı güncelliycem en kısa zamanda. Bilgilendirme için çok teşekkür ederim.
Merhaba ; İran’ a tekrar gitmeyi hesapladığımız bu günlerde internet’ de bulduğum yazınız çok güzeldi. Bilmediğimiz daha nereleri varmış dedim. Paylaşımınız için Teşekkürler. Yeni yolculuklarınızda ise mutlu anılar.
Çok tşkler. Daha o kadar çok yeri var ki bilinmeyen. Tekrar tekrar gidesim var hep o güzel insanlara