Selanik ‘e iki defa iki farklı etkinlik için gittim. Biri sirtaki yapmak diğeri sizi şaşırtacak olan horon oynamaya gittik. Selanik Atatürk’ün doğduğu yer olmasıyla da bizim için ayrı bir önemli. Selanik’te gezilecek çok güzel yerler ve lezzetlerle çok güzel anılarım var.
Beni instagram hesabımdan takip etmeyi unutmayın. Hikayeler ve öne çıkanlarda çok şey anlatıyorum 😉
İnstagram: Nerdesinbahar
Mübadelede Gönderilen Pontus’lu Dostlar ve Horon
selanik’e ilk gezimin sebebi horon gecesi içindi. ikincisi Sirtaki dansı. Karadeniz de ki Pontus Rumları mübadelede Selanik‘e gönderiliyorlar ve Menemeni bölgesine yerleştiriliyorlar. Onlar oraya gidiyor ama yetiştikleri kültürü unutmuyorlar. Dernekleri var ve sabahlara kadar horon yapıyorlar. Türkiye’de duymadığım kadar Karadeniz müziği dinleyip, horonlarını izledim sabahlara kadar. Horon barları var. Mahallenin papazıyla Şarap içip horon yapabiliyorsunuz.
Selanik’teki bir derneğin davetlisi olarak sabaha karşı 5’te yola koyuluyoruz. Hafta içi olması sebebiyle yollar açık, gümrükte hiç beklemeden 5 saatte Selanik’teyiz. Yol boyunca otobanlarda adım başı para ödüyorsunuz. Otomatik geçiş yok. Çok az benzin istasyonu var ve wcler çok temiz değil. Nerdeyse hiç birinde klozet kapağı, tuvalet kağıdı, sabun yok. Bu durumlara hazırlıklı olmanızda fayda var.
Aristoteles Meydanı
Selanik’te ki arkadaşlarımız bizi karşılıyor. Selanik Osmanlı izlerini çok fazla taşıyan bir şehir. Siesta saatleri 2 ile 5 arası biraz durgun olan şehir akşam saatlerinde çok canlanıyor.İzmir kordon boyunu anımsatan sahilde bir sürü kafe var. Her türlü börek var Üsküp gibi. Kahvaltıda börek ve kahve var genelde.
Aristoteles Meydanı, Galerius Kemerleri ve üstündeki taş oymaları görülmeye değer. Selanik’in tam ortasından geçen Ancient Agora muhteşem ışıklandırmasıyla özellikle gece çok güzel gözüküyor.
Benim gibi tarih kokan şehirleri seviyorsanız koşan atları görebilir bir an da eski Roma’ya ışınlanabilirsiniz. Trafiğe kapalı olan bu yolda size antik kalıntılar eşlik ederken sağlı sollu dükkanlar, hediyelik eşyalar, cıvıl cıvıl bir cadde var.
Atatürk’ün Evi
İlk Atamızın doğduğu evi geziyoruz. Genç Mustafa halini bile yapmışlar. Çok değişik duygular. Müze olarak düzenlenen evde Türk görevliler var.
Eskiden atamıza ait eşyalarda varmış ama restorasyondan sonra sadece canlandırmalar var. Kapıda önce sıraya giriyorsunuz. Daha sonra görevliler sizi gruplar halinde içeri alıyor. Genelde de çok kalabalık oluyor.
Çok işlek bir caddede ve araba parkı büyük sorun. Kendi aracıyla gidenler Bu caddede olduğu gibi Selanik’in diğer yerlerinde de araç parkının bir sorun olduğunu unutmamalı. Kalabalık bir şehir.
Beyaz Kule
Beyaz Kule en ünlü yapısı, Selanik’in simgesi. Yunanca adı Lefkos Pyrgos. İlk yapımı Bizans zamanı olan yapı zaman içinde yıkılmış ve viran şekilde kalmış. Ta ki Kanuni Sultan Süleyman‘a kadar. Muhteşem Süleyman kuleyi görmüş ve yeniden yapılmasını emretmiş.
Bir rivayete göre Beyaz kule’yi yapan Mimar Sinan‘dır ancak bu kanıtlanamadığı için kayıtlara Venedikli mimarlar tarafından yapıldığı kaydedilmiş. Kule Osmanlı zamanı Kale, garnizon ve hapishane olarak kullanılmış.
1912’de Balkan Savaşların da Selanik Yunanlıların eline geçince kule beyaza boyanmış. Kuleyi vaftiz amacıyla bunu yapmışlar. Zamanla kule eski rengine dönmüş ama adı Beyaz kule olarak kalmış.
Giriş 3 euro. Kordon boyunda yürürken her yerden görülebiliyor. Selanik zaten İzmir’in kopyası gibi. Yukarıdan manzarası muhteşem. İçeriyi dolaştıkça sergi alanlarından geçiyorsunuz. Tırmandığınızı anlamıyorsunuz bile. Manzarası harika.
30 metre yüksekliğe 70 cm çapa ve 6 kata sahip müze pazartesileri kapalı. Diğer günlerdeyse 8:30-15:00 arası açık. Eskiden kapısının üstünde Türkçe olarak Kanuni’nin yaptırdığı yazıyormuş ama şimdilerde bu tabelayı kaldırmışlar.
Selanik Kalesi
Tepelere çıktığınızda Selanik Kalesi’ne ulaşıyorsunuz. Normalde manzarası çok güzel ama Selanik bize güzel yüzünü göstermiyor, sislerin arkasına saklanıyor. Kaleden sadece surları kalmış.
Etrafında hediyelik eşya alabileceğiniz dükkanlar var. Bana Ankara kalesi ve çevresini anımsatıyor.
Aya Dimitri Kilisesi
Selanik’te Osmanlı mimarisi birkaç tane cami var ama hepsi kapalı yada restore ediliyor. Bir tanesini geziyoruz, sergi alanı olarak kullanılıyor. Bana en ilginç gelen yapı Aya Dimitri Kilisesi Osmanlı zamanındaki adıyla Kasımiye camisi.
Aziz Dimitri’nin şehit edildiği Roma hamamı kalıntılarının üstüne inşa edilen kilise Osmanlı zamanında cami olarak kullanılıyor ve zamanla hamam unutuluyor. Büyük Selanik yangınında cami yanınca altındaki hamam gün yüzüne çıkıyor. Sonrasında üstüne kocaman bir kilise inşa ediyorlar.
Alt katı da müze olarak kullanılıyor. Kilisenin girişinden girip daracık bir merdivenden aşağı indiğinizde karşınıza çeşmesiyle ve ,surlarıyla roma sokakları çıkıveriyor. Benim gibi yeraltı şehirlerini seviyorsanız buraya bayılacaksınız. Aziz Lahiti ve şifalı olduğu söylenen çeşmesiyle sizi bekliyor.
Selanik’i gezmeniz için bir iki gün yeterli olacaktır. Her yer de bizden birileri karşınıza çıkıyor. Çoğu Türkçe konuşuyor. Şehri gezdikten sonra kendimizi Selanik’li dostlarımızın önerdiği çok şirin bir restoran olan Nostos Taverna’nın deniz mahsulleri mutfağına teslim ediyoruz.
Kaleden inerken ara sokakların birinde. Ambiansı, çalan müzikleri ve enfes lezzetleriyle hala unutamadığımız bir yer oldu bizim için. Genelde her restoranın kendine özgü yemekleri var. Orada yediğiniz şeyi başka bir yerde yiyemiyorsunuz. Akşam horon gecesindeyiz. Gözlerime inanamadım. Her şey Karadeniz ama biz Selanik’teyiz. Sabah 4’de kadar derneğin düzenlediği gecede horon yaptıktan sonra sabaha kadar açık olan tavernalara gidip horon oynuyorlar. Ben onları seyrediyorum. Ben Selanik’i gezmeye geldim onlarla birlikte.
Kavala
Ertesi sabah şirin kasaba Kavala‘ya hareket ediyoruz. Minicik bir sahil kasabası. Kavala‘nın girişinde seyir terasından bu şirin kasabayı seyrediyoruz.Tepede ortaçağdan kalma kalesi, sahilde küçük küçük balıkçı restoranları, mavi örtüler, yunan müzikleri, şirin mi şirin bir yer.
Hemencecik geziliveriyor. Her yer de meşhur Kavala kurabiyeleri satılıyor. Sadesi, limonlusu, bademlisi. Hediye götürülebilecek en güzel şey. Aşağılarda kutusu 5 euroya satılırken yukarılara çıktıkça 2 euroya bile bulunabiliyor. Muhteşem deniz mahsullerinin tadına bakmaya devam ediyoruz. Fiyatlar çok ucuz.
Kalamarı, karidesi, cacikisi, ünlü kabakisi, uzosuyla en fazla 15 euroya kalkabiliyorsunuz. Her yerde fiyat neredeyse aynı ve servisleri yavaş. Kalabalık grup gidiyorsanız ne derseniz deyin tek hesap geliyor. Ayrı hesap istiyorsanız masaları birleştirmeyin derim. Kimsenin acelesi yok, relaks. Beklemeyi öğrenmeniz için güzel bir fırsat.
Selanik Sirtaki
İkinci Selanik gezimizin amacı sirtaki yapmak. Yunan yemekleri ve müziklerini seven ben, kışı boş geçirmeyip sirtaki öğreniyorum. Öğrendiklerimizi deneyimlemeye gidiyoruz.
Yunanistan’da yerel halk sirtaki yerine hasapiko yada zeybekiko yapıyor. Sirtaki yapan bizleri belgesel izler gibi izliyorlar. Çünkü Yunanistan’da sirtaki yapan yok. Zaten sirtaki de ünlü Zorba filminden sonra gelişmiş bir dansmış. Taverna bizim için sirtaki çalıyor. Normalde sirtaki müziklerini de pek çalmıyorlar.
Yolda, Halkidiki sahillerinde, otobanda nereyi bulursak hemen sıralanıyoruz ve sirtaki yapıyoruz. Çok eğleniyoruz.
Halkidiki
Halkidiki Selanik’e çok yakın. Haritada üç parmak gibi gözüken bölgenin adı bu. Avrupa’nın Maldivler‘i diyorlar. Deniz tatili için çok uygun. Havanın soğuk olması bizim denize girmemize engel oluyor ama ormanların içinde kaybolmuş güzellikteki otelleri vaha gibi.
İnce kum sahili uçsuz bucaksız mavilikleri arka fondaki ormanları yeşili maviye katıştırması, yol boyunca minik yunan köyleri, köylerdeki küçük dükkanlar, hep arka fonda çalan rembetikolar, küçük mavi sandalyeli restaurantlarıyla rüya gibi. Yemek harici şeyler ucuz değil.
2011’de tam zamanlı işinden istifa edip tutkusu olan seyahat etmeyi iş haline getirdi. 2017 yılından beri Hürriyet Seyahat’te gezgin yazar, 2018’den beri de blogunda yazılar yazıyor. Blog ilk etapta gazetedeki yazılarının arşivi olarak düşünüldü ancak daha sonra istediği gibi özgür yazmanın tadına vardı. Gezdiği yerler kadar yollarda tanıştığı, dokunduğu hayatlarında hikayesini yazıyor. Belki bir gün bir hikayenin kahramanı da siz olursunuz kim bilir?