Sofya Bulgaristan’ın başkenti ve en büyük şehri. Sofya 1300 yıllık tarihinin 500 yılını Osmanlı hakimiyetinde geçirmiş, tarihle iç içe bir şehir. Geçtiğimiz sene Bansko’ya kayağa gittiğimde Sofya’ya gitmenin yollarını çok aramış ama bir türlü bulamamıştım. Ryanair’den bulduğum Ürdün bileti bizi Sofya yoluna düşürüyor. Çünkü uçak Sofya’dan kalkıyor. Bizde bir ülke, bir şehir daha gezeriz diye bunu bir fırsata çeviriyoruz.
Beni instagram hesabımdan takip etmeyi unutmayın. Hikayeler ve öne çıkanlarda çok şey anlatıyorum 😉
İnstagram: Nerdesinbahar
Sofya’ya Nasıl Gittim?
Sofya’ya gidebilmek için Shengen vizeniz yada Bulgar vizeniz olması gerekiyor. Eğer sadece geçiş için kullanacaksanız transit vize almalısınız. Sofya’ya Halkalı’dan kalkan trenle gidebilirsiniz. Metro Turizm gün boyunca devamlı Sofya’ya seferler düzenliyor. Huntur’un ise günde iki kez seferi var. Biz nasıl gidelim derdindeyiz. Bir de bunun geri dönüşü var ki yazıyı sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim.
Tren biraz pahalı ve sınır geçişi sırasında devamlı uyanmak gerekiyor. Okuduğum bilgiler söylüyor bunu. Otobüs 160 TL. Uçak biletini 9 Euroya aldık. Garip bir durum. Bla Bla Car’la Edirne’ye gidiyoruz. 23 TL ödüyoruz. Couchrail Facebook grubundan bizi misafir edecek birini de buluyorum. Gece 3 civarı Edirne’ye varıyoruz. Ertesi sabah ev sahibimiz Gökhan bizi sınıra bırakıyor.
Çok kalabalık değil Kapıkule. Sınırı geçer geçmez otostopa başlıyoruz. Türk plakaları asla durmuyor. Sınıra yakın bir yer varmış. Tr plakalar alışveriş için genelde oraya gidiyormuş. O sebeple almıyorlar. Bulgar plakaları asla durmuyor zaten. Hava da buz gibi ve yağmur başlıyor. Neyse ki çok fazla beklemeden bir araç duruyor ve bizi alıyor. Irak asıllı Norveç vatandaşı Ali abi bizi Sofya’ya kadar götürüyor. Eğer uçak biletim olmasa Norveç’e kadar giderdim bu şekilde. Bizim Sofya’ya gidişimiz Bla Bla Car ve otostopla 23 TL tutuyor.
Sofya Konaklama, Hostel Mostel-Hostel44
Sofya’da akşam olmak üzere. Vitosha Bulvarı’nı arıyoruz. Vitosha Bulvarı Sofya’nın İstiklal Caddesi’ymiş. Couchsurfing’den yer bulamadık. Türkler için Bulgaristan’da yer bulmak zor. Hostel Mostel’i arıyoruz. Vitosha Bulvarı solunuzda kalacak şekilde tramvay yolundan dümdüz yürüdüğünüzde kocaman bir kavşağa geliyorsunuz. Yolu dümdüz karşıya geçin hemen sağda minicik bir tabelası ve kapısı var. Sora sora bulduk biz. Biraz zor oldu.
Daha kapıdan girdiğim an ambiansına bayıldım. Otoparkı bile var. Çok güzel bir hostel ama rezervasyonsuz gittiğimiz için yer yok tabi. İnternetini kullanmamıza izin veriyorlar. Bookingden Hostel44 diye bir yer buluyoruz. Hostel44’de 7 euro kişi başı. Merkeze oldukça yakın. Metroya, başbakanlık konutuna, Kara Cami’ye (Banyabaşı Cami) oldukça yakın. Vitosha Bulvarı’na 10 dakika mesafede.
Hostel Mostel’in havası asla yok ama temiz güzel bir yer. Sonuçta sadece uyumak için kullanacağımız bir yer olacak. Akşam dünyanın dört bir tarafından gelmiş gezginlerin müzik ziyafetine denk geliyoruz. Bayılıyorum bu eğlencelere. Kim olduğun, nereden geldiğin, yaşın, kimliğin, hiç bir şeyin önemli değil. Hostel44’ü de biraz zor bulduk. İnsanlar haritadan baksa bile nerede olduğunu anlayamıyor. Adres tarif edemiyor.
Ürdün dönüşümüzde Hostel Mostel’e çantalarımızı bıraktık. Hiç sorunsuz aldılar. Isınmak, interneti kullanmak, çay içmek ve çantalarınızı koymak için de kullanabilirsiniz. İlla kalmanız gerekmiyor. Backpacker dostu bu mekanlar sizin hayatınızı kolaylaştırmak için var ama bir daha Sofya’ya gidersem kesinlikle kalacağım yer Hostel Mostel olacak.
Akşam Vitosha Bulvarı’ni keşfe çıkıyoruz. Gece ışıklarıyla çok güzel gözüküyor. Cafeler, restoranlar, mağazalar… Ne ararsan var. Herhalde tüm dükkanlara girip çıkmışızdır. İstiklal caddesi kadar uzun değil tabi. Yarısı kadar bile değil. Sınırda bir kısım paramızı Leva’ya çevirmiştik. Bu cadde de biraz daha Leva alıyoruz. 1 TL 3,7 Leva. Artık burası da ucuz değil bizim için.
Alexander Nevsky Katedrali
Sabah erkenden Alexander Nevsky Katedrali’ne gidiyoruz. Şehrin simgesi durumunda, görülecek yerler listesinin en başında. Bulgarların ibadet için kullanılan başlıca Ortodoks kiliselerinden biri şuanda. Osmanlı-Rus savaşında ölen 200.000 Sırp askerin anısı için yapılmış. Neo-Bizans mimarisi ve altın kaplama kubbesiyle katedral dünyanın en büyük katedrali olma özelliğini taşıyor.
Pazar sabah ayin var. İçeride fotoğraf ve video çekmek ücrete tabi. Zaten oldukça kalabalıktı. Ürdün dönüşünde tekrar uğrayıp boş halini de gezebildik. Tam meydanda, kocaman yaldızlı kubbeleri göğe doğru öğle bir heybetli uzanıyor ki. Yapımı tam 30 yıl sürmüş. Şehrin tam merkezinde. Bulmak çok zor değil. Hemen yanında kurulan bit pazarına iki ayrı gün iki ayrı zaman diliminde gittiğimiz halde bir türlü açık halini yakalayamıyoruz. Halbuki çok bahsetmiş herkes buradan. Çok güzelmiş ama bize denk gelmedi. Bu antika pazarını gezmeyi çok istemiştim gerçekten.
Alexander Nevsky Katedrali‘nden sonra Sofya Üniversite binasını görmeye gidiyoruz. Bir kavşağın köşesinde ihtişamlı bir bina ama illa arayıp tarayıp aramanıza gerek yok. Sofya‘nın her yeri zaten çok güzel eski mimari yapılarla bezeli.
Aziz Nikolas Rus Kilisesi
Alexander Nevsky Katedrali’ne arkanızı dönüp bir parkın içinden geçtiğinizde Alaaddin’in Sihirli Lambası’ndan fırlamış gibi, sanki şekerden yapılmış bir kiliseyle karşılaşıyoruz. Osmanlı egemenliğinden kurtulan Ruslar için yaptırılmış zamanında. Tamamen Rus mimarisinin hakim olduğu Aziz Nikolas Rus Kilisesi‘nin görüntüsüne gerçekten bayıldım. Yine bir pazar ayini sırasında ziyaret ettiğimiz kilise öyle kalabalıktı ki. Zaten küçücük, içeri de ağzına kadar insan doluydu.
Papaz elinde tuttuğu bir haçla kürsünün orada duruyordu. İnsanlar sıraya girip papazın önünden tek tek geçerek bu haçı ve papazın elini öpüyorlardı. İçeride fotoğraf ve video yine ücrete tabi olduğu için bu görüntüleri fotoğraflayamadım. Ayini fotoğraflamama izin verirler miydi bilemiyorum tabi.
Daha sonra boş halini gezmek için yine geliyoruz. Kapısında dilencilerin bol olduğu bir kilise burası. Başka ülkelerde hiç denk gelmemiştim. Aziz Nikolas Rus Kilisesi’nin arka kapısının olduğu taraftan Alexander Nevsky Katedrali’ni görebilirsiniz. O kadar yakınlar.
Banyabaşı Cami
Çatısının siyah olmasından dolayı Kara Cami olarak da bilinen Banyabaşı Cami Vitosha Bulvarı’ndan aşağıda, metronun orada bulunuyor. Mimar Sinan tarafından yapılmış minicik bir cami. Gittiğimiz an içeride ibadet olduğu için içeriye giremedik. Pencerelerinden içeri baktığımızda küçük ama sade halini görebiliyoruz. Banyabaşı Cami Sofya’da ki tek cami olma özelliği de taşıyor.
Sofya
Caminin hemen karşısında çok değişik mimarili bir bina ilgimizi çekiyor. İçinde ne var diye merak ettiğimizde kocaman bir çarşı olduğunu görüyoruz. Market alışverişinden tutunda sebze meyvenizi alabileceğiniz ayaküstü atıştırabileceğiniz, eldiven şapka gibi şeyler satın alabileceğiniz üç katlı bir çarşı burası. Sokaklarda da gördüğümüz dilimli pizzaların en kocamanını bu çarşıda gördüm. En alt katında kilo ile satın alabileceğiniz kıyafet satan bir dükkan gördüm. Oldukça ilginç geldi bana.
Sofya’nın tam merkezi tamamen tarihi eserlerle dolu. Merkezdeki alt geçitlerin içinde tarihi eserleri görmeniz mümkün. Metroya giderken bile görebiliyorsunuz. Tavanı cam kaplı alt geçitler gençlerin de toplanma merkezi olmuş. Patenini alan oraya gelmiş. Loş ışıklı gece hali soğuk Sofya sokaklarından korunup ısınabileceğiniz bir yere dönüşmüş. Romantik Sofya gençliği kuytu köşelerde sarmaş dolaştı.
Cam kaplı çatısından dışarıyı izlemek de çok keyifli. Parlamento binasına bu tarihi eserlerin içinden geçerek gidebiliyorsunuz. Sofya’da bulunduğumuz süre boyunca tüm sokaklar polisle doluydu. Sarı yeleklilerin başlattığı protestolar Sofya’da da vardı. Müzesini gezmeye vakitte nakitte de halde bulamadık kendimizde. Sokaklarında ki çeşmelerinden kaynar sular akıyor Sofya’nın. Herkes gelip bidon bidon dolduruyor. Sokaklar buhar buhar.
Merkezdeki caddeler tramvay yolu. Yolun ortasında durup insan alıyor. Orası tabi ki bir durak ama durak kaldırımda tramvay yolun ortasında. Her tramvay her yere gitmiyor. Nereye gidecekseniz hat değiştirmeniz gerekiyor. Yeşil, mavi gibi isimlendirmişler. Bulgar halkı ingilizceyi çok bilmiyor ama yinede bir şekilde anlatabiliyorsunuz.
Sofya’da Havaalanına Nasıl Gidilir?
Hostel44 metroya oldukça yakındı. Bize yarım saatte havaalanına gidersiniz dediler ama biz yine de erken gitmeye çalıştık. Ne olur ne olmaz. Bir bilet alıp metroya indik. Birilerine sorayım dedim ve iyi ki de sormuşum. Merkezde ki metro da Redline’ı bulmanız gerekiyor. Metroya indiğinizde gördüğünüz metro havaalanına gitmiyor. Biraz dolanbaçlı yollardan da olsa Redline’ı bulmayı başarıyoruz. Metroya da biniyoruz.
Benim içim yine rahat etmiyor. “Sorayım” diyorum. İyi ki sormuşum yine. Bu Redline da iki ayrı metro hattı varmış. Ondan inip bu sefer havaalanına giden metroya binmeyi başarıyoruz. Havaalanı son durak zaten. Bu arada aldığınız bileti asla atmayın. İşim bittikten sonra hatıra diye saklıyım diye düşünmesem ve atsam cezayı yemiştim. Metroya bindikten bir hayli zaman sonra bir görevli biletimi soruyor. Neyse ki gösterebiliyorum. Bu metro bizi biraz yordu ama en sonunda araya araya her yer bulunuyor.
Sofya benim için, Ürdün’e geçiş yolum oluyor. Hazır gelmişken, giderken ve dönerken iki ayrı zaman diliminde gezebilmek de şansım oluyor. Gece yarısı geldiğimiz Sofya hava alanın da metronun kapanmış olmasından dolayı taksiye binmeye kalkıyoruz. İyi ki fiyat sormuşum. 50 euro istiyor. Hem de 20 dakikalık yola. Hava alanına dönüp geceyi orada geçiriyoruz. İnternet var ve sıcacık. İnsanlar çıldırmış olmalı.
Türkiye’ye Nasıl Dönücez?
Türkiye’ye dönmek için bu sefer otobüs kullanmayı düşünüyoruz. Gelirken otostop yaptık ama dönüşte artık çok yorgunuz ve Sofya’ya kar yağmış. O meşhur balkanlardan gelen soğuk havanın içindeyiz. Metro Turizm’in saatleri bize uyuyor. Gelirken 160 TL dönerken 178 TL ücret talep ediyorlar. Otogara gitmeye üşendiğimiz ve yurtdışında telefonum kapalı olduğu için kredi kartımı online alışverişte kullanamıyorum.
İstanbul’dan bir arkadaşa aldırıyoruz. Otogara gittiğimizde de hayatımızın şokunu yaşıyoruz. Nasıl olduysa bilet Kapıkule’ye kadar. Görevli kadın iyi Türkçe konuşuyor. Bileti iptal edemiyor. Bize Kapıkule-İstanbul bileti satıyor ve yine nasıl oluyorsa 178 TL ödememiz gerekirken 100 TL’ye İstanbul’a dönüyoruz. İki ayrı biletin daha pahalı olması gerekirken çok daha ucuza geliyor. Planlasak olmaz.
Metro Turizm’de bagajınızı aşağı verirken ıslanmasını da göze almalısınız. Sırt çantam sırılsıklam olmuş. Sebebini sorduğunuzda “bir daha ki sefere kalorifer döşetiriz” gibi saygısız cevaplar alabiliyorsunuz. Sabah 3’te geldiğiniz otogarda bir saat servis bekletilip, onda da Aksaray’da indirilebiliyorsunuz. Neden otobüs yerine otostop kullandığımızın cevabı burada saklı sanki. Arkadaşımın transit vizesinin zamanı dolmasaydı kesinlikle Metro’yu kullanmazdık. Mecbur kaldık yani. Sofya’ya gidecekseniz ya başka yol bulun yada fazla beklentiniz olmasın.
2011’de tam zamanlı işinden istifa edip tutkusu olan seyahat etmeyi iş haline getirdi. 2017 yılından beri Hürriyet Seyahat’te gezgin yazar, 2018’den beri de blogunda yazılar yazıyor. Blog ilk etapta gazetedeki yazılarının arşivi olarak düşünüldü ancak daha sonra istediği gibi özgür yazmanın tadına vardı. Gezdiği yerler kadar yollarda tanıştığı, dokunduğu hayatlarında hikayesini yazıyor. Belki bir gün bir hikayenin kahramanı da siz olursunuz kim bilir?
Cok guzel bir yazi olmus gezilecek cok yer var sofya ve cevresinde
Çok teşekkür ederim. Bu sefer geçiş yolumuzdu. Sadece şehir merkezini gezebildik ama bir sonraki sefer doğal güzelliklerini de görebilmeyi çok isterim.
Bulgaristan’nın her şehrine yolculujlarda yardımcı olunur. http://www.edirnetaksi.com