Hürriyet Seyahat’te yayımlanan, jürisi olduğum Eylül rotası yazımın daha detaylı hali
Yaz sıcaklarının bitmesi, ılık, hüzünlü eylül ayının gelmesi kamp zamanımın geldiğini hatırlatıyor bana. İstanbul’a yakın bir hafta sonu kaçamağı için doğayla baş başa bir kamp düşünüyorum. Uzun zamandır görmeyi düşündüğüm Hacıllı şelalesi yoluna düşüyorum. Amacımız kamp yapmak.
Beni instagram hesabımdan takip etmeyi unutmayın. Hikayeler ve öne çıkanlarda çok şey anlatıyorum 😉
İnstagram: Nerdesinbahar
Hacıllı Şelalesine Nasıl Gidilir?
İstanbul’dan 2,5 saat gibi bir sürede Hacıllı’ya ulaşıyoruz. İstanbul’dan Şile’ye giderken Saklıgöl tabelasından bir sonraki sapaktan girdiğinizde Teke köyü tabelalarını takip edin. 20 dakika’da Hacıllı tabelasına, 8 dakika sonra köyün mezarlığına geliyorsunuz.
Köy yolları ana yoldan çok daha iyi. Bizim kamp yapacağımız yer mezarlığın solundan girdiğimizde. Araçları yukarıda bırakıp aşağı yürüyeceğiz. Arazi araçları girebiliyor tabi. Toplanıp gitsek ya ekibi bizden önce yola çıktılar. Ben işlerimden dolayı öğlen yola çıkabildim. İnternet ve telefon eğer ayaktaysanız çekebiliyor. Bu sebepten iletişimimiz biraz zor olsa da konuşup buluşmayı başarıyoruz. Yukarı bizi almaya geliyorlar.
Kamp alanına girdiğimde Manuş Baba‘dan “eteği belinde” şarkısını duyuyorum. Kampla özdeşleşen bir şarkı oluyor benim için. Eğer imkanınız varsa bu şarkı eşliğinde okuyun bu yazıyı.
Hacıllı Şelalesi’ne Nasıl Ulaştık?
Çadırlar kurulur kurulmaz kendimizi dereye atıyoruz. Hava eylül için bir hayli sıcak. Suya dayanamayan bir insan olarak kendimi elbiselerimle suya atıyorum tabi.
Suyun içine hamaklar kurulmuş. Kimi orada uzanmış su ve doğa sesini dinliyor.Biz sulara gire çıka dere boyu yürüyoruz şelaleye doğru. Şelalede su kalmadığını öğrendik ama yine de görmeden olmaz.
Muhteşem manzaralardan geçiyoruz. Dere bir yerde ikiye ayrılıyor. Derede aşağıdan yukarı doğru yürüdüyseniz bizim gibi sola sapmalısınız. Bir müddet sonra şelale yazısını da göreceksiniz zaten.
Serin sularda gördüğümüz her göle atlaya yüze şelalenin oraya ulaşıyoruz. En yukarıdaki asıl şelalenin olduğu yere tırmanmak zor ama oraya da çıkıyoruz. Gerçekten etkileyici doğa harikası bir yer ama buraya piknik için gelenler her yerde çöpünü bırakmış.
Torba torba kocaman çöpler. İnanılır gibi değil. Onları oraya getirmeye üşenmeyen insanlar neden beraberinde götürmez. Oraya bir çöp kamyonu gelemez ki.Biz dere içinden yürüyerek geldik ama aslında şelaleye arabayla ulaşmak, çok az bir yol yürüyerek gelebilmek mümkünmüş.
Bizim kamp alanımız insansız hava sahası. Haftasonu olduğu için buraların çok insan dolacağı düşünülerek kamp alanımız derenin baya aşağısında. Normalde çok fazla insan olurmuş burada. Akşam saati olduğu için az insan vardı biz gittiğimizde.
Hacıllı Şelalesi Kamp Alanı
Yürüdüğümüz yol üstünde duvar gibi bir kaya var. Burada kaya tırmanışı da yapılıyormuş. Dere içinden yukarıya yürümek, aralarda yüzmek ve geri dönmek 4 saat sürüyor. Bu 4 saat ıslak elbiselerle dolaştığımız anlamına geliyor.
Döndüğümüzde kamp ateşininin yandığını görmek nasıl sevindirici. Arkadaşların çadırları kurulmuş. Tam orta yer ateş için ayrılmış.Tamamen doğanın kucağında bir kamp olacak. Her hangi bir tesis yok ama malzemelerin konulduğu bölümü mutfak yapmışlar. Önüne de kendi afişlerini asmışlar. Her şey çok güzel.
Kamp ateşinde bir taraftan kururken diğer taraftan akşam yemeğimizi hazırlıyoruz. Alışverişinizi yapıp gelmeniz doğru olur, köyde her şeyi bulmak mümkün değil. Herkes paylaşımcı. Kimin nesi yoksa diğeri tamamlıyor.
Havanın kararması, yanan ateşimiz, gitarımız, hep beraber söylediğimiz şarkılar, tepemizde samanyolu, yeni tanışılan insanlar, yenilen yemekler, mutlu kahkahalar güzel bir anı şimdi. Sabahlara kadar eğlencelerimiz devam ediyor. Şehirden uzak olduğumuz için yıldızları çok net görebiliyoruz.
- Sardala Koyu maceramı da okumak isterseniz tıklayın.
- Salda Gölü maceramı da okumak isterseniz tıklayın
Sabah hala ateşimiz yanıyor. Kalan sucuklarımız, yumurtalarımız pişiyor. Kahvaltı sonrası yine kendimizi dereye atıyoruz. Bir yer var ki doğal jakuzi. Burayı bırakıp gitmek çok hüzünlendirse de arkadaşımın öğleden sonra uçağı var. Onu geri götürmeliyim.
Herşeyimizi toparlayıp tekrar yukarı tırmanıyoruz. Erken dönmemiz belki de bizi Şile‘nin akşam trafiğinden kurtarıyor. Kim bilir?
2011’de tam zamanlı işinden istifa edip tutkusu olan seyahat etmeyi iş haline getirdi. 2017 yılından beri Hürriyet Seyahat’te gezgin yazar, 2018’den beri de blogunda yazılar yazıyor. Blog ilk etapta gazetedeki yazılarının arşivi olarak düşünüldü ancak daha sonra istediği gibi özgür yazmanın tadına vardı. Gezdiği yerler kadar yollarda tanıştığı, dokunduğu hayatlarında hikayesini yazıyor. Belki bir gün bir hikayenin kahramanı da siz olursunuz kim bilir?