Hürriyet Seyahat’te yayımlanan yazımın daha detaylı hali
- Manisa Spil Dağı Yarıkkaya Kuru Kanyon Eğitim maceramı da okumak isterseniz tıklayın.
- Ayvaini Mağarası Geçiş Eğitim maceramı da okumak isterseniz tıklayın.
Beni instagram hesabımdan takip etmeyi unutmayın. Hikayeler ve öne çıkanlarda çok şey anlatıyorum 😉
İnstagram: Nerdesinbahar
Yeni Bir Deneyim, Kanyon Sporu
Yeni bir şeyler denemem gerekiyordu artık. Kanyon fotoğraflarına bakarken gülümsediğimi farkettim. Her şelale, dere ziyaretimde o sulara atlama isteğimi, suyun taşlarda oluşturduğu izleri yakından görmeyi yaşamam gerekiyordu. Böyle gereklilikler hissediyor musunuz hayatınız da bilmiyorum. Ben de oluyor. “Yok artık bunu da yapmam” dediğim her şeyi yapıyorum birbir.
Adrenalin seviyorum. Doğayı seviyorum. Pek çok doğa sporunu zaten yapıyorum. Bir tık yukarısı ve aslında en tehlikelilerinden olan kanyon sporu için bu sene zamanı geldi sanıyorum ki harekete geçtim. Bir yere kaydımı yaptırmıştım. Aylık 200 TL’ye kanyon eğitimleri var.
Tesadüfen telefonda konuşurken sitemi de yapan arkadaşım Ömer bana kendi arkadaşlarını önerdi. Bu dernekle ilgili pozitif yönde çok güzel deneyimlerini duyunca rotamı bu tarafa döndürdüm. Bir aydır eğitimdeyiz. Haftada bir gün 2 saat teorik eğitim var.
Bir kaç haftalık eğitimden sonra iple iniş için İstanbul’a en yakın antreman alanı Ballıkayalar‘ın yolunu tutuyoruz. Aynı zamanda yılında ilk kampı olacak benim için. Yakın olduğu için ben kendi aracımla gitmeyi tercih ettim pek çok arkadaş gibi.
Daha önce defalarca gittiğim Ballıkayalar da o tırmanan inen insanları hep görmüştüm. Bu sefer ben de aynı sebep için yollara düşüyorum. Ben arkadaşımla erken gelip Ballıkayalar da ki şelaleye yürüdüm. Muhteşem manzaralar eşliğinde çok güzel bir gün yaşadım.
- Ballıkayalar Şelale maceramı da okumak için tıklayın.
Kanyon Ekibi Kamp Alanı
Tüm yemekleri dernek hazırlıyor. Alışverişi yapıyor. Eskiden paylaşım usulüne göre ücretlendirilirmiş ama artık sistem değişmiş. Akşam yemekte bulgur pilavı ve salata var. Kendi aracımla geldim. Kamp alanı 50 TL, yemekler için 50 TL toplamda 100 TL ödüyorum. İçecekleri de kendimiz alıyoruz. Servisle gelenler 130 TL ödedi. Şelale dönüşü yorgun argın çadırda dereyi seyrederek uzanırken kampımızın ateşi yanmış, yemekler hazırlanmış. Hoş sohbetler başlamış. Yemeklerimizi yedikten sonra ateş başı sohbetleri, birbirimizi tanıma, müzikler dinleme derken sabah 7,30 da “kahvaltı” lafını duyuyorum. O kadar erken kalkılacak yani. İlk ekipte değilim neyse ki.
Ekibin çoğunluğu Kastamonu‘lu. Her kendini tanıtan Kastamonu diyor. Kastamonu kanyon cenneti bir yer. Dünyanın ikinci en derin kanyonu olan Valla Kanyonu‘nun çıkışında bulunan köyde yaşayanlar hiç o kanyona girmemiş. Şimdi eğitim için buradalar.
Aynı zamanda bu bölgede bulunan Loç Vadisi Hes projesiyle sular altında kalacakmış. 8 senedir bununla mücadele ediyorlar. Ben size Loç Vadisi sular altında kalmadan gidip görün demeyeceğim. Sular altında kalmaması için onlara destek olun diyeceğim.
Ekip yavaş yavaş dağılıp yatarken biz ateş başında saati 4 yapıyoruz. Sabah erken kalkmayı düşünmedim hiç. Çok özlemişim kamp ateşinde sohbet etmeyi, gülmeyi, eğlenmeyi. Zaten çok kalabalığız. Sabah insan kalabalığı azaldığında dağdan atarım kendimi.
Saat 10 civarı gözümü açtığımda kamp alanında iniş çalışmalarına başlamışlar bile. Bir şeyler atıştırıp ben de deniyorum. Çok zor değil gibi ama yükseklik korkumla nasıl başedeceğimi bilemiyorum.
- Ballıkayalar Kamp alanı karavan kamına uygun. Tesis var.
Kanyon ve Doğa Sporları Araştırma Derneği
KAD yani Kanyon ve Doğa Sporları Araştırma Derneği, kanyon sporunu sevdirmek için gönüllülük esasına dayanarak eğitimler veriyor. Tüm malzemeler dernek tarafından ücretsiz karşılanıyor ve yine tamamen ücretsiz teorik eğitimlerden sonra pratik eğitimler için sizi bu sporun yapıldığı yerlere götürüyorlar. Ücret gidilen yere göre değişiyor. Etkinlik bitmeden ne ödeyeceğinizi bilemiyorsunuz.
Kanyon geçişleri extrem doğa sporları kategorisinde gösteriliyor..Tüm tecrübeli hocalar bıkmadan usanmadan saatlerce size bu sporu sevdirmek ve öğretmek için uğraşıyor. Çünkü tehlikeli ve zor bir spor. Ölümle sonuçlanacak kadar ciddi. Evet dağa hiç eğitim almadan çıkmış olabilirim ama kanyon için eğitim şart.
Zaten kanyon geçişlerinde ben yok biz var. Hayatımda en çok benimsediğim hayat tarzı. Kamp alanında dikkat ettiğim olayda da bu var. Herkes bir işin ucundan tutuyor kendi yeteneği doğrultusunda. Doğayla barışık ve neşeli insanlarla tanışıyorum. Ballı olduğumu söylemiş miydim?
Kalabalık bir grup dağın yolunu tutuyoruz. Senelerdir geldiğim ve izlediğim sporcuların içindeyim. Bir gün önce kendimi o kadar yormam iyi olmamış tabi. Bedenim yorgun. Bırakın inmeyi yukarı çıkmakta zorlanıyorum. Siz eğer bu sporu yapacaksanız ve eğitimdeyseniz kendinizi yormayın. Bir gece önceden alkol almayın. Erken yatın.
Yukarı çıktığımda önce seyirciyim. En yakına oturuyorum. Nasıl yaptıklarını, hocaların önerilerini dinlerken arada bir aşağılara bakıp vazgeçiyorum. Sonra “yaparım” diyorum. Şakalaşıp duruyorum ama kaçmamak için zor tutuyorum kendimi. Bu bir saat böyle devam ediyor. En sonunda bir kere denemem gerektiğine karar veriyorum.
Hadi Kendimizi Dağdan Aşağı Atıyoruz
Hocalarımızın söylediği ilk cümle “ipe güven“. Evet ipe güveniyorum. Öğrendiğimiz şekilde bağlamaları yapıp, hocamın direktifleriyle ayak parmaklarım dağın ucunda bedenim boşlukta kendimi salmaya çalışıyorum. Genelde cesaretliyimdir ama bu başka bir şey.
45 metre suya dalmak, bir botun içinde azgın sulara atlamak yada kayaklarla bir dağdan aşağıya salına salına kaymak gibi değil. Onlar hiç bir şeymiş. Bir ipin ucunda boşlukta inmeye çalışmak, yükseklik korkusuyla başetmek… Ben de bir şeylerden korkuyormuşum.
Sınırlarımı zorluyorum. Bütün yarışım kendimle. Bir kendimi dağdan aşağı atmadığım kalmıştı. O da oluyor çok şükür. Şu gelip geçtiğim hayatta denemediğim bir şey kalmasın diyorum. Eve gidip fasulye pişiresim var ama nedense o dağın tepesinde bir ipin ucundan boşluğa sarkıtıyorum kendimi.
İbrahim hocam öyle güzel motive ediyor ki. “Harika, çok iyisin, ders versek bunu örnek olarak gösteririm” diyor. Hepimize aynısını söylediğine eminim ama o an ona inanmak istiyorum. İlk inişte kendinizi ipe oturtuncaya kadar ki kısmında çok zorlanıyorum. Hatta kayalara yapışıyorum. Bu beni sinirlendiriyor. Başarısızlığa alışık değilim hiç.
Sinirlendiğim zaman yapamayacağım şey yoktur. Akıcı İngilizce konuşamayan ben şakır şakır sökülüp elin İtalyanıyla Mısır’da kavga etmişliğim var. Bu dağda kim oluyor? Titremeyi bırakıp öğrendiklerimi uygulama zamanı. Haftalardır boşuna gitmedin derslere. İçimde çalan şarkı “ben bugün ölmezsem ölmem ölmem hiç bir vakit“.
Başarmak Ne Güzeldir
Ve evet inmeyi başarıyorum. Başarmak ne güzeldir. İlk denemeyi çift iple yapıyorsunuz. Bu daha kolay. İkinci için yukarı çıkarken kaybolup dağın tepelerine bile çıkıyorum. Uca gitmeye korkup, yere yatıp, kafamı aşağı uzatıp, arkadaşların nerede olduklarına bakıyorum ve bir şey olsa yine yalnızım nedense.
Neyse ki müziğin sesini duyup yolu buluyorum. Müzikler açılmış, insanlar birkaç iniş yapmış, rahatlamış, mutlu… Daha sonraki sohbetlerde tek kaybolanın ben olmadığımı öğrenmek içimi rahatlatıyor. Tek ip için tekrar dağın ucundayım. Kayıyor, tutamıyorum. Daha zor olsa da iniyorum.
Ben bu inişleri en fazla üçe kadar yapabiliyorum. Normalde beş kez inme, deneme hakkımız var. Bir gün öncesinin bedensel yorgunluğundan ve stresten dizlerim beni taşımıyor artık. Geçen sene Haça dağındaki 12 saatlik tırmanış sonrasındaki gibi bir yorgunluk. Zorlamaya gerek yok. Her hata ve kaza yorgunken oluyor.
Kamp alanımıza dönüp günün kritiğini yapıyoruz. Çok severim böyle konuşmaları. Çok şey öğretir. Hiç kimsenin gidesi yok. Her şey güzel, herkes mutlu. Sanırım hayatıma yeni bir heyecan daha kattım.
Kıyafet Önerisi
Kıyafet olarak ince bir rüzgarlık içine termal içlik, su ve rüzgar geçirmez treking pantalonumu kullandım. Çok rahat ettim. Geri kalan tüm malzemeyi dernek veriyor.
2011’de tam zamanlı işinden istifa edip tutkusu olan seyahat etmeyi iş haline getirdi. 2017 yılından beri Hürriyet Seyahat’te gezgin yazar, 2018’den beri de blogunda yazılar yazıyor. Blog ilk etapta gazetedeki yazılarının arşivi olarak düşünüldü ancak daha sonra istediği gibi özgür yazmanın tadına vardı. Gezdiği yerler kadar yollarda tanıştığı, dokunduğu hayatlarında hikayesini yazıyor. Belki bir gün bir hikayenin kahramanı da siz olursunuz kim bilir?